Gerçek din ve gerçek ahlak bilgisi

05 Ocak 2018 Cuma

Diyanet’in, sapkınlığı körükleyen bitmek bilmez fetvalarına ve yaydığı bilgilerin işaret ettiği dini gerçekliklere veryansın etmeden önce...
Bizim kendi zihnimizde ve kalbimizde bazı şeyleri halletmemiz gerekiyor.
Din hakkında gerçekten ne düşünüyoruz, ne biliyoruz?
Bildiğimiz şeylerle yüzleşiyor muyuz?
Yüzleştiğimiz gerçeklerle baş edebiliyor muyuz?
Her konuda olduğu gibi bu konuda da görmezden geldiklerimiz, eninde sonunda başımıza bela...
O beladan kurtulmak istiyorsak önce kendi duygularımızı ve ahlakımızı kurcalamaya cesaret etmeliyiz.
Bunu yaparken de gerçekçi ve adil olmalıyız.
İşe, herhangi bir inanca ve inanana saygı duyduğumuz zaman aslında neye saygı duyduğumuzla net bir şekilde yüzleşerek başlayabiliriz.
Bunun için meselenin artık bireyin iç dünyası meselesi olmadığını kavramamız gerekiyor.
Devlet politikasının tam merkezine çöreklenmiş toplumsal bir duygu sömürüsü ve sinsi bir sistem dönüşümü var karşımızda.
Meseleye bu bilinçle bakmadığımız sürece işin içinden çıkmamız zor.
Dogmatik bilgilerin dokunulmazlığının gerçek hayatta nelere mal olabileceğini görmek zorundayız.
Laiklikten zorla koparılmış ve bir kaosa doğru sürüklenmekte olan bir ülkede yaşadığımız gerçeğiyle yüzleşmeliyiz.
Dini değerleri kendisine kalkan yaparak ilerleyen iktidarın hukuku ortadan kaldırmasının ne anlama geldiğini net bir şekilde sorgulamalıyız.
İlkokul öğrencilerini bile akın akın namaza taşıyan bir eğitim inşa eden iktidarın niyeti belli.
Dindar ve kindar bir nesil yaratacağı kendi beyanı.
Kadını toplumda en alt basamağa itmeyi marifet saydığı ortada.
Kız çocuklarına ve hatta oğlan çocuklarına ne gözle baktığı da.
Ve tüm bunları bir dini inancı referans göstererek yapmakta.
O inanç bu coğrafyada öyle güçlü ve etkili bir inanç ki, karşısında akan sular duruyor.
Buna güvenen iktidar anayasayı elinden çoktan attı.
Ülkeyi yeri gelince kafasına, yeri gelince kutsal kitaba göre yönetmeye kararlı.
İşe, dine saygı adına laiklikten ödün isteyerek başladı...
O ödün verildiği andan itibaren iş bu noktaya kadar vardı.
Artık şu gerçeklikle yüzleşmek zorundayız.
İnancın temelinde yer alan dogmatik bilgileri değiştiremeyiz.
Eğer kitap çocukların buluğ çağına varır varmaz evlendirilebileceğini yazıyorsa dinen küçük çocuklar evlendirilebilir demektir.
Aydınlanmasını daha yaşamamış olan İslamdan Hıristiyanlık gibi esnemesini bekleyebileceğimiz bir çağda değiliz.
Kız çocuklarının erkenden kafalarını kapatmaya çalışan bir inanç sisteminden, onları cinsel obje olarak görmemesini beklemek saflık.
Kadınların ve kız çocuklarının bedenlerini, erkeklerin nefislerine bir tehdit olarak kodlayan bir zihniyetin savunduğu ahlak, kaçınılmaz olarak içinde sapkın bir dil ve algı barındırır.
Bunları görmezden geldiğimiz, “Gerçek din bu değil” samimiyetsizliğini kabul ettiğimiz, “inanca saygı” engeli karşısında ürktüğümüz sürece...
İktidar dini duyguları rahat rahat sömürür...
Sırtını ona dayayan Diyanet de usulen laf ebeliği yaparak, sinsiliğini sürdürür.
Neticede;
Okullardaki din derslerinde sadece dinler tarihi, felsefesi ve sosyolojisi okutulmadıkça...
İnanç sistemlerinin insanlık tarihi boyunca matruşkalar gibi birbirinin içinden çıkarak yol aldığı, sokaktaki en cahil insanın bile aklına sokulmadıkça...
Her şey gibi inancın da kültürel bir evrim geçirerek bugünkü haline vardığı insanlar için sıradan bir bilgi olmadıkça...
Dogmatik inançlar topyekûn arkaik değer rafına kaldırılmadıkça...
İnanç meselesi psikolojik bir olgu olarak kafalara kazılmadıkça...
Devlet işlerinin dinlerle alakası kökünden kesilmedikçe...
Çocuklar hep tehlikede.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları