Hâkimiyet kayıtsız şartsız sermayenindir!

23 Aralık 2021 Perşembe

AKP yeni bir “başkalaşım” sürecinde. 2022’de iktidarının 20. yılına girerken Türkiye’yi nereye sokacağı da belli değil!

Her alanda bir çölleşme yaşıyoruz. Kurutmadık alan bırakmadılar. 

Kurumlar ya çöktü ya boşaltıldı ya da tümüyle içerik değiştirdi.

Saray’ın etrafı, tek kaygısı iktidar olanaklarını korumak olan “mutlu azınlıkla” dolu. Böyle bir danışman ordusunun sağlıklı önermelerde bulunması mümkün değil.

Bütçe, Meclis’e gelişinden gidişine kadar yüzde 60 erozyona uğradı. 

Türk Lirası dolara bağlandı, fiilen tedavülden kalktı!

Bu genel durumun adı ne ekonomik krizdir ne siyasal krizdir. Bunun adı devlet krizidir.

***

Gelinen noktayı iyi görmek ve gelecek örmek için bu hale gelişi iyi analiz etmek gerekir.

AKP, 2002’de iktidara gelirken kayıtsız şartsız küresel yapıya teslim olacağını ilan etti. Bu teslimiyet, AKP’nin “reformcu” ilan edilip genel kabul görmesini sağladı.

Yıllardır temel varlıkların heba olmaması için direnen toplumsal kesimler AKP’nin aldığı küresel desteğin altında kaldılar. Özal’la başlayan özelleştirme dalgası AKP’ye kadar 7-8 milyar dolara ulaşmıştı. AKP bunu aynı zaman diliminde 10 katına çıkardı. Sümerbank fabrikaları sökülüp hurda fiyatına satılırken arazileri AVM oldu. Kâğıt fabrikaları arazi fiyatının yarısına devredildi. Alanlar fabrikanın kapısına kilit vurup arazileri açık artırmaya çıkardılar.

Örnekler saymakla bitmez.

2007 seçimlerine “Ampul söndü” havasıyla girildi. Ancak öyle olmadı. AKP, tek başına iktidarını sürdürecek oranda oy aldı.

2011’de CHP’deki genel başkan değişiminin Türkiye’de iktidar değişikliği getireceği havası hâkimdi. Öyle olmadı.

7 Haziran 2015 seçimlerine CHP çok iddialı hazırlandı. Başta aile sigortası olmak üzere seçim beyannamesindeki projeler çok konuşuldu. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na geçişi, Davutoğlu’nun kendini kanıtlama hırsı, MİT Başkanı dahil yeni bir siyasi kadro kurma çabası içinde seçime gidildi. 

Yeri geldikçe vurguluyoruz: AKP o seçimde tek başına iktidarı kaybetti. Daha net anlatımla iktidardan düştü. Ancak Erdoğan seçim sonuçlarını beğenmedi. “Halk hatasını düzeltsin” dedi, seçim 1 Kasım’da yenilendi. O zaman diliminde 500’e yakın yurttaşımız terör saldırıları nedeniyle yaşamını yitirdi.

Sandığa umut değil, korku ve güvenlik endişesi hâkim oldu.

AKP, yeniden tek başına iktidara geldi.

2018 seçimlerinde de yine büyük bir değişim havası hâkimdi. Toplumun yarısı AKP döneminin sonunun geldiğini düşünüyordu.

Kıl payı, kol payı bir yana YSK sonuçlarına göre Erdoğan iktidarını devam ettirdi.

***

Bu süreci anımsatmamızın nedeni şu:

Bunca katmerli krizden sonra AKP’nin iktidarı kaybettiği havası hâkim.

Biz de aynı havayı soluyoruz. Sokakta soruyu şöyle soruyorlar:

- Bu sefer kesinlikle tamam değil mi?

Gerçekten de öyle. 

Türkiye’yi AB’ye sokacağım diye gelip krizden krize sokan bir iktidarın değil seçimi kazanmak, baraj altında kalması gerekir.

Ancak Erdoğan, pazartesi günü bir kez daha ilan etti:

Küresel sermayeye kayıtsız şartsız teslim oluyorum. Hâkimiyet sermayenindir. Ne istiyorsa o olacak. Yeter ki beni iktidarda tutsun!

İşte bu yeni durum küresel sermayeye Erdoğan’ın yeniden kazanması için yeni bir “başarı hikâyesi” planı yaptırabilir!

Bu gerçeği dikkatte tutarak değişimin inşa edilmesi gerekiyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları