Mustafa Halif

Kırmızı odalarda ışıksızım

03 Nisan 2016 Pazar

Ey yandaşlar, korkudan “duruş değiştiren”, haber saklayan arkadaşlar... Cumhurbaşkanı’nın uçağında, ABD’den Türkiye’ye geleceğiniz yol uzun. Nasıl olsa söyleneni yazacak, soru da sormayacaksınız... En fazla atacağınız manşetleri tartışırsınız Erdoğan’ın danışmanlarıyla... Vakit bol yani... Size bir “şarkı” tavsiyem var. iPod’larınızdan onu dinleyin gelirken. Kayahan’dan “Odalarda ışıksızım”... Pek kıvrak bir şarkı değildir evet. Sizin “kıvrak manşetler” atmanız lazım oysa şimdi. O açıdan... Belki uyumsuz kaçar...

Hani bir gün evvel “Beyaz Saray’daki kırmızı odada yapılan Erdoğan-Obama zirvesi stratejik ortaklığı pekiştiren görüşme, Türkiye ve Erdoğan’a verilen önem gösterildi” diye manşetler attınız ya... Hoppalaa, çıktı Obama sizin “dünya liderine” demediğini bırakmadı. Üstelik bunları “görüşmede de söylediğinin” altını çizerek...

“Türkiye’de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu sır değil. Ben basın özgürlüğüne güçlü bir biçimde inanan biriyim” dedi. Bunu kendisine Brookings’te korumalarının aralarında kadınların da olduğu gazetecilere sözlü, küfürlü, hatta fiziki müdahalelerinin kabul edilemezliği üzerine gelen soruya yanıt olarak söyledi. Evet, Obama, ABD bu zihniyeti eleştiride oldukça geç kaldı. Bu olaylar Türkiyeli gazetecilere karşı özellikle Doğu’da hemen her gün yaşanıyor, hatta gazeteciler atılan iftiralarla hapislere tıkılıyor ya da sosyal medyada trollerce infaza uğruyor. Medya birkaç yayın hariç tamamen iktidarca ele geçirilmiş ya da susturulmuş durumda. Ama tüm dünyanın bunun farkına varması, daha gerçekçi bir deyimle “farkına varmak zorunda kalması”, Erdoğan iktidarı adına zorlu bir sürecin başladığını göstermekte...

Bitmedi tabii... Obama yine geç kalmasına, kısa bir süre öncesine kadar bilmesine ama “diplomasi” uğruna görmezlikten gelmesine rağmen “demokrasi açığı” noktasında da ağır konuştu.

“Basına karşı benimsedikleri yaklaşımın, Türkiye’yi çok rahatsız edici bir yola sürükleyebileceğine inanıyorum. Ve onlara tavsiyede bulunmaya devam edeceğiz. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söyledim. Ona, göreve demokrasi vaadiyle geldiğini ve Türkiye’nin tarihsel olarak modernlik ve açıklıkla yan yana yer alan derin bir İslam inancının yaşandığı bir ülke olduğunu hatırlattım. Ve (Erdoğan’ın) enformasyonu baskılama ve demokratik tartışmayı engellemenin de dahil olduğu bir strateji yerine izlemesi gereken miras bu.”

Obama’nın, Erdoğan için kurduğu “demokrasi vaadiyle geldi” cümlesinin “eksik bilgi” değilse bile şu an ABD yönetimi tarafından “kullanışlı bilgi” olduğunu unutmamalıyız. Zira Erdoğan daha işbaşına gelmeden, henüz belediye başkanıyken 14 Temmuz 1996’da Milliyet’te Nilgün Cerrahoğlu’na (gazetemiz yazarı) “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider orada ineriz” ve “Demokrasi amaç değil araçtır” demişti. Erdoğan niyetini daha baştan belli etmişti aslında...

Şimdi dönelim yeniden şarkıya... Uçakta şöyle yapılabilir mesela...

Lider başlar söylemeye:

Odalarda ışıksızım, katıksızım, viraneyim...

Propagandacıları yanıt verir:

Seni sensiz duvarlara yazan benim, divaneyim.

Kanım aksın ki...

Terk etmem seni, peşindeyim...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

91 kere maşallah 22 Mayıs 2016
Bozdağ hak etti! 15 Mayıs 2016

Günün Köşe Yazıları