Olaylar Ve Görüşler

2021 Rize Taşkını ve Alınması Gereken Önlemler - Prof. Dr. Hüseyin E. ÇELİK

22 Temmuz 2021 Perşembe

Sel terimi, çoğunlukla şiddetli yağışların ardından yan derelerden ani olarak gelen ve fazla miktarda katı materyal (moloz) içeren büyük su kitlesini ifade eder. Ormancılık literatüründe, yukarı havzada yan derelerdeki yüksek akıma sel”, sellerin kısa sürede ana akarsuya ulaşmasıyla vadideki yüksek akıma ve normal yatağına sığamayıp taşkın yatağını basmasına ise taşkın” denir. Seller yukarı havzalarda meydana geldiği zaman toplumun fazla dikkatini çekmemektedir. Ancak taşkınlar aşağı havzada, yerleşimin yoğun olduğu vadilerde meydana geldiği, can ve mal kaybına neden olduğu için toplumu daha fazla etkilemektedir.

Havzaların yüksek eğimli yukarı kısımlarında yağışın yüzeysel akışa geçişini bitki örtüsü kontrol eder. Özellikle ormanlar, yağışlardan sonra derelere ulaşan su miktarını azaltmak ve belli bir düzeyde tutmak, toprağın sularla sürüklenmesini önlemek, her türlü materyalin dere yataklarına ulaşmasını azaltmak gibi özelliklere sahiptir. Küresel iklim değişikliği de dikkate alınınca ormanların en geniş fonksiyona sahip arazi kullanma şekli olduğu genel kabul görmektedir.

SELLERİN VE TAŞKINLARIN NEDENLERİ

Sellerin oluşumunu iklimsel ve fizyografik faktörler etkilemektedir. İklimsel faktörlerin en önemlisi şiddetli yağmur veya dolu yağışıdır. Sel ve taşkınların ana nedeni şiddetli yağışlardır. Yarı kurak iklime sahip Türkiyede sel ve taşkınların önemli bir kısmına yaz aylarındaki sağanak yağışlar neden olmaktadır.

Fizyografik faktörlerden en kritiği ve insan tarafından değiştirilebilir olanı, yukarı ve aşağı havzadaki yanlış arazi kullanımıdır. Araziler, arazi kullanma disiplinine göre 8 sınıfa ayrılmıştır. Sınıflandırmada ana ölçüt eğimdir. Az eğimli olmaları ile ön plana çıkan I, II, III ve IV. sınıf arazilerde (tarım arazisi) tarım yapılması arazi kullanma disiplinine uygundur. Yüksek eğimli olmaları ile ön plana çıkan V, VI ve VII. sınıf arazilerin (orman arazisi) ormanla kaplı olması, tarım yapılmaması gerekir. VIII. sınıf arazi ise av ve yaban hayatı için kullanılmalıdır, bu arazide yükseltiden dolayı orman yetişmemektedir.

Ülkemizde yukarı ve aşağı havzada genellikle arazi kullanma disiplinine uyulmadığı görülmektedir.  Ülkemizde 22 milyon 933 bin hektar (OGM) V, VI ve VII. sınıf orman arazisi içinde 6.1 milyon hektar alanda usulsüz tarım yapılması yağışların sellere dönüşmesini hızlandırmaktadır. Usulsüz tarım yapılan alanın 1.6 milyon hektarlık kısmının Karadeniz Bölgesinde bulunması ile taşkınların yüzde 36sının yine Karadeniz Bölgesinde meydana gelmesi arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu görülmektedir. Doğu Karadenizde fındık ve çay tarımı genellikle ormanla kaplı olması gereken arazide yapılmaktadır. Fındık ve çay orman kadar suyu tutma, toprağı koruma ve sığ heyelanları önleme yeteneğine sahip değildir.

Öte yandan havzaları iyi ormanlarla kaplı olmasına karşın Giresun ilinde 2009 yılında taşkın meydana gelmiştir. Taşkın ve zarar, aşağı havzadaki yanlış arazi kullanımından yani dere yatağının daraltılması ve taşkın yatağının özel/resmi binalarla işgal edilmesinden kaynaklanmıştır. Okul ve yurt binaları bile riskli taşkın yatağında, dere yatağına çok yakın konumdadırlar.

İstanbulda 2004 yılında yaşanan Kozdere seli de taşkın yatağının hatta dere yatağının yapılarla işgal edilmesinden kaynaklanmıştır. Kozderede 1985 yılındaki 212.6 mmlik yağış taşkın yaratmazken yapı yoğunluğunun artması sonucunda 168 mmlik yağış taşkın meydana getirebilmiştir.

YETERSİZ KALIYOR

Yağışlardan sonra meydana gelen yüksek akımların taşkına dönüşmesine bazen hidrolik yapıların neden olduğu görülmektedir. Hidrolik yapıların 100 yıl tekerrür aralıklı yağışlara göre tasarlandığı ve küresel ısınmayla artan akımı taşımaya yetersiz kaldığı görülmektedir.

Yukarı havzadan gelen büyük ağaç kütükleri ve dalları ile taşlar da menfezleri tıkamaktadır. Yeni köprüler/menfezler tıkanır, tahrip olur veya yıkılırken bu köprülerin membasında yüzyıl önce yapılmış olan kemer köprülerin tıkanmaması ve tahrip olmaması, kesit yüzeylerinin fazla olmasıyla açıklanabilir. Molozu tutarak menfezlerin tıkanmasını önlemek amacıyla Rize Güneysu Deresine süzücü barajlar yapılmıştır. Ancak 2021 taşkını yukarı havzada meydana gelmiştir.

YÜRÜTMENİN TUTUMU

Taşkın meydana gelen yörelerdeki belediyeler, taşkın zararları ve bunların yarattığı sorunlarla sürekli karşı karşıyadır. Sorunlar ve çözüm yolları 1960lı yıllardan günümüze yazılmış, projelendirilmiş ve birçok başarılı sonuçlar alınmıştır. Ancak başarılı uygulamaların yaygınlaşamadığı görülmektedir. Sel, taşkın, deprem vb. somut konularda uzlaşma sağlanamaması ve yapılması gerekenlerin oy kaybı endişesiyle ertelenmesi en çok da seçmene zarar vermektedir.

Sonuçta sadece sel/taşkın yatağında bulunan insanlar can ve mal kaybına uğruyor gibi gözükse de temizleme çalışmaları, yardımlar, çöken altyapının yenilenmesi gibi harcamalar bütçeye önemli bir yük getirmektedir.

Belediyelerin/hükümetin kararlı olduğu ve sorunu kökten çözdüğü örnekler de bulunmaktadır. Bunlardan biri İstanbul Küçükköy Deresidir. Bu dere, yağmurlardan sonra gazetecilerin haber yapmak için koşturduğu bir yerken 2005 yılında uygulanan ıslah projesinden sonra haber niteliğini yitirmiştir.

YENİ ÖNLEMLER ALINMALI

Ülkemizde sel ve taşkınların nedenleri sağanak yağışlar, yukarı ve aşağı havzadaki yanlış arazi kullanımı ve kesiti yetersiz hidrolik yapılardır.

Yağışların şiddet ve karakterine müdahale edilemeyeceğine göre (küresel ısınma hariç), sel ve taşkınlara neden olan arazi kullanımındaki ve hidrolik yapılardaki yanlışları düzeltmek gerekecektir. Ormanların selleri önleme ve kontroldeki etkileri dikkate alınarak yukarı havzalarda orman tahribi önlenmeli, tahrip edilmiş alanlar hızla ağaçlandırılmalıdır.

Aşağı havzalarda, belediyelerin imar planlarında taşkın ve dere yataklarında başta kamu olmak üzere yapılaşmaya izin verilmemesi gerekir. Taşkın ve dere yatağında bulunan binaların daha güvenli yerlere taşınması amacıyla insanlar teşvik edilmelidir. Bu konuda İstanbul Kâğıthane Deresindeki uygulama güzel bir örnektir.

RİSK HARİTALARI

Dünyada taşkın vd. felaketlerin zararlarını azaltmaya karşı kullanılan araçlardan biri risk haritalarıdır. Bu haritalarda, taşkın riski yüksek olan bölgeler kırmızı renkle gösterilmekte ve bu bölgelerde yapılaşma engellenmektedir. Ülkemizde de bu yöntem uygulanmalı, taşkın yatağında riskli kısımda yerleşik nüfusun bir proje dahilinde ve bir süre zarfında güvenli alanlara doğru yer değiştirmelerine imkân sağlayacak maddi teşvik programı uygulanmalıdır.

Dünyada taşkın zararlarını telafi etmede kullanılan araçlardan bir diğeri de sigorta sistemidir. Risk haritalarına dayanarak firmalar binaları sigorta etmektedir. Sigortacılar riskli bölgede yer alan binaları ya sigorta etmemekte ya da yüksek prim uygulamaktadır. Bu şekilde her selden/taşkından sonra kurtarma, yardım, temizleme vb. çalışmalar sonucunda kamuya gelen yük azaltılmaktadır. 

Sellerin ve taşkınların nasıl önleneceği ve kontrol edileceğinin gerek bilim dünyası gerekse kamu tarafından doğru algılandığı, hazırlanan projelerden ve uygulamalarından anlaşılmaktadır. Köprü menfez gibi yapıların tıkanarak taşkınların şiddetini artırmasına karşı gerekiyorsa yapıların kesit yüzeyleri artırılmalıdır. Köprülerin tıkanmasını önlemek amacıyla membalarında süzücü barajlar yapılarak moloz tuzaklanmalıdır.

Ülkemizde genellikle felaket yönetimi vardır, felaket meydana geldikten sonra yaralar sarılmaktadır. Ancak artık risk yönetimine geçilmeli, sorunlar meydana gelmeden risk azaltmaya yönelik önlemler alınmalıdır.

PROF. DR. HÜSEYİN E. ÇELİK

İÜ-CERRAHPAŞA ORMAN FAKÜLTESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları