Olaylar Ve Görüşler

Beethoven’ın zorbaya direnci

03 Nisan 2020 Cuma

A. CELAL BİNZET 

Usta sanatçı Beethoven’in (1770-1827) doğumunun 250. Yılı nedeniyle belli başlı çok sayıda ülkede kutlama ve anma programları yapılıyor. Onun, klasik dönemden romantik döneme geçişin bir temsilcisi olduğunu da bilgilerimize ekleyelim. Bu açıdan bakıldığında, sanatsal biçem anlamında her iki akımın özelliklerini yapıtlarında buluşturmuştur. Ek bilgi olması bakımından söyleyelim ki Romantizm, uzak ülkelere duyulan özlem ve kahramanlık duygularının yapıtlarda işlendiği bir yapısal özellik taşır. Sanatçıyı, zaman ve uzamının çok ötelerinde yeni yaşam alanları yaratmaya iten nasıl bir güdü olmuştur? Söz konusu akımların ortaya çıktığı dönemin toplumsal yapısı bu duyguları kışkırtıcı bir özellik gösterir. Avrupa anakarasının imparatorluklar yönetimi altında yaşayan halkları ardı arkası gelmeyen savaşların getirdiği yıkımlarla bunalım iklimini yaratmıştır. Böylesi bir ortamda yaşamını sürdürmeye çalışan toplum için kaçış yolları en uygun bir çözüm gibi görünür. Sanatçı için de karşı konulmaz bir duygu olan kaçış, dayanılmaz çekicilikteki anlamıyla kuşatır sanatçıyı. Resim sanatında örneklerine bolca rastlanan Doğu’yla ya da antik dünyaya göndermelerle kotarılmış yapıtlardan söz edilebilir. Bu söylediklerimiz başka başka alanlar için de geçerlidir.

Müslüman askerler 

Beethoven’i işte bu koşulların varlığını koruduğu dönemin sanatçısı olarak ele alma nedeni bundan başkası değil. Yaşadığı dönem, Fransa’da Napolyon’un iktidara tırmandığı yıllar. 1798 Mısır seferinden sonra Birinci Konsül seçilmesinin ardından 1804 yılında imparator olarak taç giyecektir. 1789 Devrimi’nin coşkusunu yitirmemiş bir toplumda Napolyon’un söz ve davranışları daha eşitlikçi ve daha demokratik bir Fransa’yı hedefler. Ama devlet güçlerini elinde toplayınca girişeceği ilk etkinlik çevre ülkelere saldırı başlatmak olur. İspanya bu hedefte öncelikli ülkedir. Kardeşi Joseph’i 1808 yılında İspanya kralı olarak atadığını duyurur. İspanya’ya saldırırken öne sürdüğü askerler de ilginçtir: Öncesinde kısa süre elinde tuttuğu Mısır’dan getirtilen Müslüman askerler. Görüldüğü gibi Ortadoğu’nun garip Müslümanları Batılı ülkelerin paralı askeri olma gibi bir kaderden kurtulamıyor. (Bu olay İspanyol ressam Goya’nın “3 Mayıs 1808 Kurşuna Dizilenler” yapıtıyla ölümsüzleşmiştir. Ayrı bir öykü)

Eroica doğuyor 

Onca tarihsel olayla Beethoven’in ilgisi nedir? Dedik ya, dönem Romantizm çağı. Kahramanlık ve vatan kavramlarının öne çıktığı, ilgili kişilerin yüceltildiği zamanlar. Napolyon da başına geçtiği halkına daha güzel bir toplum sözü vermiş yüce bir kahraman imgesi olarak tepede ışıldıyor. Böylesi ülkülerle yola çıkmış bir kahraman için beste yapmaya başlar Beethoven. Ancak anılan süreçte demokrasi ülküsünden vazgeçerek imparatorluğa geçiş yapmaya başlayınca sanatçının içindeki o bağlılık ve yüceltme duygusu sönmeye yüz tutar. Çünkü karşısında, elinde tuttuğu gücü içte ve dışta saldırganlığa dönüştürmüş bir despotik lider modeli vardır artık. Başlayıp sürdürdüğü bestenin girişinde adına sunduğu Napolyon onun için örnek olmaktan çıkmıştır. Düşleyip adına beste yaptığı kimlik, kişisel iktidarı için yalan söyleyerek insanları kandırınca örnek olmanın ötesine düşer Beethoven’in. Partisyonun girişindeki imparatorun adını o öfkeyle karalayıp Eroica yazar. (1803) Çünkü o yapıtın özünde kahramanlık olgusu yatmaktadır. Başa geçinceye değin halkına yalan söyleyen bir kişi için asla değil. Bu nedenle 3. Senfoni olarak da bilinen Eroica (Kahramanlık) bestesinin gerisinde soylu bir sanatçının duruşu vardır. Aynı duyuşu tam 21 yıl sonra besteleyeceği 9. Senfoni’de görüyoruz. Schiller’in “Umudun Şarkısı” dizelerini senfoninin koral bölümü olarak alır. Dünyada bir örneği daha olmayan bir yaklaşım. Sözlerle bütünleşmiş bir müzik başyapıtı. İnsanları yaşama ve umudunu yitirmemeye çağıran sanat yapıtı. Şöyle bir dönüp bakınca onunki, dönemine göre eğilip bükülmeyen kimlikli bir duruş. O yüzdendir ki bu ve benzeri sanatçı örnekleri tarihin eritici yapısı içinde birer anıt gibi yaşarlar. Sanatıyla ilgili çalışmalarını yaparken yaşadığı dönemle bağını koparmayan; dahası, gerçek bir sanatçıya yakışan onurlu duruşundan ödün vermeyen kişilik örneği o. Ki, sarayların yaldızlı aldatıcılığına sanatıyla karşı durduğu için 250 yıldır yaşıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları