Olaylar Ve Görüşler

Demokrasi, bilim ve gerçek-1

17 Mart 2020 Salı

Av. TURAN KARAKAŞ

Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi

Demokrasi konusunda kapitalizm insanların kafasını karıştırmış, bildiklerini bilmez hale getirmiştir. Kapitalizm demokrasiyi önce iğrenç bir yalana sonra da emperyalizmin kanlı silahına dönüştürmüştür.

Televizyonlara, gazetelere, akademisyenlerin yazdıklarına, söylediklerine bir bakalım. Demokrasi konusunda bir TIR dolusu söz ettiler. Çoğu boş sözler. Onların söylemlerine, bizim yorumlarımıza bakılınca demokrasinin ne olduğunu ne biz ne de sözde aydınlarımızın anlayabildi.

Demokrasi aslında bilinir de halka söylenmez. Çünkü işbirlikçi sermayemiz, feodal kalıntılarımız olan toprak beylerimiz, tarikatlarımız, cemaatlerimiz ve her türden dincilerimiz de var güçleri ile bunu engeller. Bunlar işbirlikçi sermaye ile birlikte ülkemizin kanını emen güçlerdir. Ülkemizin üzerine kara bulut gibi çökmüşlerdir. Her şeye rağmen illa ki gerçek demokrasi dersek ve demokrasi yolunda da biraz yol alsak iş büyür. Başımıza her türlü bela getirmeye çalışırlar.

Demokrasi aslında Türkiye’de olduğu gibi dünyada da bilinmez ya da bilinmezlikten gelinir. Demokrasi konusunda kapitalizm insanların kafasını karıştırmış, bildiklerini bilmez hale getirmiştir. Kapitalizm demokrasiyi önce iğrenç bir yalana sonra da emperyalizmin kanlı silahına dönüştürmüştür.

Demokrasi onlar için çok büyük tehlikedir. Çünkü onların demokrasi şamataları alçakça yalan ve tuzaklarla doludur. Onlar, bu yalan ve tuzakların anlaşılmasından, halkın uyanmasından ve halkın sınıfsal haklarına sahip çıkmasından korkuyorlar.

Sözüm ona aydınlarımız ve yol göstericilerimiz demokrasi diye kükrüyor ekranlarda. Bu ekran kabadayıları ikişer ikişer oturuyorlar. İkisi sağcı oluyor, ikisi solcu oluyor. Karşılıklı bağrışıyorlar. Deprem oluyor, bu tipler ekranda. Savaş diyorsun yine orada dizilmişler. Muzaffer komutan edasında konuşuyorlar.

Bu sahte münevverler demokrasiden söz etmezler. Çünkü demokrasiyi bilmiyorlar. İşbirlikçi sermaye ve feodal kalıntıların kendilerine verdiği görevleri yapıyorlar. Bu egemen sınıfların temsilcilerinin aferinlerini kazanmak ve egemen sınıfların temsilcilerine bağlı siyasal güçlerin içi para dolu zarflarını ceplerine koymak onlara yetiyor.

Emperyalizmin yalanları

Toplumlar sınıflardan oluşmuştur. Tarihsel süreçte bugün gelinen noktaya kadar köleci toplumda emekçilerin adı kölelerdir. Kölelik adı altında ve kölelik konumunda sömürülmüşlerdir. Feodal toplumda da yarıcılar benzer aldatmacalarla sömürülmüşlerdir.

Kapitalizm döneminde ise sömürü yöntemleri çoğalmış ve emperyalizm aşamasına gelinmiştir. Bu dönemde demokrasi, emperyalizmin yalanına dönüşmüştür. Bugün demokrasi söylemleri emperyalizm yalanlarından ibarettir.

Demokrasi yalanı aslında sadece emperyalizmin demokrasi yalanından ibaret değildir. Köleci toplumun demokrasi yalanı vardır. Feodal toplumun demokrasi yalanı vardır. Kapitalist toplumun demokrasi yalanı vardır.

Tarih boyunca egemen sınıf, emekçi sınıfını hak, hukuk, adalet, demokrasi söylemleri ile ya da demokrasi kapsamındaki sözlerle kandırmıştır. En çok da dinle ve Allah’la kandırmışlardır. Dincilik, hakim sınıfların toplumları aldatma ve uyuşturma görevi görmüştür. Hâkim sınıflar kandırmakla kalmamış adeta uyuşturmuştur, soymuştur, sömürmüştür.

Oysa demokrasiden söz edebilmek için katılım ve örgütlenme süreçlerinin işlemesi gerekir. Yani yurttaşların örgütlenme özgürlüğü olmalıdır. Özellikle emek örgütlenmelerinin önü açık olmalıdır. Katılım kanalları kapalı ise o toplumda gerçek demokrasiden söz etmek mümkün değildir.

Gerçek demokrasi kapitalizm için büyük tehlikedir.

Sahte demokrasi bugüne kadar kapitalizmin güvencesi olmuştur. Sahte demokrasi, halkın hatta pek çok sözde aydının gerçeğe inancını kaybetmesinden beslenmiştir.                   

Kapitalizm bu uğurda nice köşe olmuş köşe yazarları yaratmıştır. Nice akademisyenin, nice sanatçının ve nice tv’cinin beynini kiralamıştır. Bu tiplere para, makam, lüks konut ve sonsuz Amerikan vizesi gibi çıkarlar sağlanmıştır.

Karşılığında da şu görevler verilmiştir:

1- Halkın kafasını karıştırın. Bildiğini bilmez hale getirin. Halk bilgisiz ve cahil kalsın. Kültürü magazinleştirin. Kalitesiz ve seviyesiz TV programları yapın.

2- Eğitim, ekonomi, siyaset, din hatta bilim kapitalizmin çıkarlarına göre işlesin. Ülkemizdeki kapitalistler ve işbirlikçilerini en itibarlı kişiler olarak gösterin.   

3- “Demokrasiyi halk bilmez.

Bilimi hiç bilmez.

Gerçeği Allah bilir.

Halk hiçbir şey bilmez” düşünce yapısını ince ince ve sinsice yaygınlaştırın. Toplumun kendine güvenini sarsın. Toplumu yozlaştırın.

4-  Emek, emekçi ve sınıf kavramlarını unutturun. Bu konuda emekçi halkın bilinçlenmesine fırsat vermeyin. Yoksa feodal ve işbirlikçi sınıf olarak mahvoluruz.

5- Sınıf bilincini unutturduğunuz gibi gelişmesini de önleyin. Sınıf bilincinin gelişmesini önlerseniz bunun arkası da gelecektir.

Bunun için şu işleri yapın;

- Dinciliği geliştirin. Şeyh, derviş, mürit, mürşit gibi din sömürücülerine kutsal bir vasıf tanıyın. Cemaat ve tarikatları destekleyin. Onların Atatürk ve ilkelerine karşı gerçekleştirdikleri saldırılara bilimsel kılıflar uydurun.

- Etnikçiliği destekleyin. Çünkü sınıfsal bilinci en çok etnikçi ve dinci takım unutturur.

- Mandacılığı teşvik edin. Bunun için neo-liberal politikaları destekleyin. Kapitalizmin uydurduğu neo-liberal demokrasiyi yaygınlaştırın. Bağımsızlık ilkesinin unutulmasını sağlayın. Modasının geçtiğine inandırın.

Hangi demokrasi?

Hâkim sınıflar ve onların işbirlikçisi olduğu uluslararası emperyalizm Türkiye’de şunu istiyor:

Başörtülülerle başörtmezler arasında şiddetli kavgalar olsun. Dinci temelde toplum bölünsün. Dinci partiler güçlensin. Bunun için tarikat ve cemaatler güçlensin. Hacı, hoca, ihale mafyası ve benzerleri artsın. Sınıf bilinci, sınıfsal dayanışma unutulsun. Yoksullar ve işsizler köleleşsin, egemen sınıflar efendileşsin. Hak arama olmasın. Hatta daha ileri gidilerek hak kavramı unutulsun.

Çeşitli etnik gruplar arasında çatışmalar olsun. Sınıf bilinci, sınıfsal dayanışma, sınıfsal hak arama ve bu amaçlı örgütlenmeler etkisiz kılınsın. İşsizler, yoksullar, etnik kavgacılar birbirine girsin. Zenginlere ihale dağıtacak partiler güçlensin.

Bazı keskin Atatürkçülerimiz baş-örtüsüne kahramanca saldırıyor. Bir çuval sakalları, tombul vücutları ile tarikat ve cemaat önderleri de aslında hem başörtülülere hem de Atatürk’e saldırıyorlar. Bir başka ifade ile dinciler arasında da çok güçlü bir sınıflaşma süreci gelişmektedir. Bunlar kendi aralarında dinciler ve dindarlar olarak ikiye ayrılmışlardır.

Egemen sınıfın istediği oluyor

Dinciler Allah’la aldatan dini ticaret ve siyasette kullanan egemen ve emperyalist işbirlikçisi bir sınıftır. Emperyalizmin Türkiye uzantılarıdır.

Emeği ile geçinen emekçi başörtülü bacılarımızla aynı toplumsal sınıftayız. Aynı sınıfa bir başka ifade ile emekçi sınıfa mensup olan başörtülü bacılarımız dindar insanlardır. Onların ekmek paralarını sınıfsal haklarını savunmak devrimci bir görev ve sorumluluktur. Onları ayırıp hedef haline getirenler, kendine Atatürkçü, yok devrimci,  yok sosyalist dese de bunlar boş söylemlerdir. Biçimsel Atatürkçülüktür. Bunları savunanların Atatürk’le hiçbir ilgileri yoktur.

Türkiye ve dünya emperyalistleri, egemen sınıflar Türkiye’ye karşı dost kılığına bürünerek şu tavsiyede bulunuyorlar:

Suriye’ye saldır. Öldürebildiğin kadar öldür. Eeee senin askerlerinden de ölenler olacak. Ama onlar şehit. Şehitler ölmez. PKK ve PYD’nin bir de Amerikan üslerinin üstüne bir çakıl taşı bile atma. Tamam mı?

Libya’ya yanaş. Sonra orada da savaş. Bir gün ABD ile beraber ol, bir gün Rusya ile...

Gerçek bir demokrasi olsa bunların hiçbiri olamaz. Çözüm gerçek demokraside. Öyleyse gerçek demokrasi ne demektir? Demokratik hukuk devleti demektir.

İyi de hukuk devleti ne demektir?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları