Olaylar Ve Görüşler

Diyanet’in şaşırtmayan tavrı(!)

03 Eylül 2019 Salı

“Bizde bir yâr sevmey nen – Köyü bir sancı tuttu (İlvanlım)...” türküsünde olduğu gibi, ne zaman ki milli tarihimizin Atatürk’ün önderliğinde elde edilmiş önemli bir gurur gününü yaşıyoruz; AKP zirvelerini ve taşıdığı sıfatın sorumluluğundan habersiz Diyanet İşleri Başkanı’nı bir sancı tutuyor. Kimseyi kastetmeden, Atatürk düşmanlarının alayı için genel bir ifade ile söylüyorum, büyük, derin ve şifa bulmaz kinin nedeni, elden çıkmış bu mübarek vatanı mucize denilebilecek destansı zaferler serisi ile kurtarmış olması mı? Diyanet İşleri Başkanlığı, “Türkiye’de İslam diniyle ilgili işleri yürütmek, toplumu din konusunda aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kamu kuruluşudur.” (DV İsl. Ans. Syf.455). Net olarak görüldüğü gibi, bu tanımlamada, Diyanet İşleri Başkanı’nın, “Cuma hutbeleri üzerinden Cami cemaati ve halk arasına nifak sokmak “biçiminde anlaşılabilecek bir ipucu yok, nerede ve ne zaman bir Atatürk düşmanı öldü, cüppe ve sarığı ile soluğu orada alıp, cenaze namazını kıldırmak da yok, Ata’nın vefat edilişinin yıl dönümünden bir gün önce İstiklal Savaşımız’da “keşke Yunan galip gelseydi” diyen meczubu evinde ziyaret etmek hiç yok..

Kendine gel hoca!
Milleti ve devleti ile Türkiye Cumhuriyeti çok büyüktür, sorumluluk mevkiindeki bir yüksek bürokratın, hele de Diyanet İşleri Başkanı’nın (DİB), içi dışına uygun, devlet ve toplum değerleri ile müeddep olması zorunluluğu vardır. Hoca Efendi, kendisini, Meşihat makamındaki şeyhülislam sanıyorsa bu rüyadan uyanmalı, ham hayallerinden sıyrılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babası Mustafa Kemal Atatürk’tür. 30 Ağustos hutbesinde onu ve bu zaferde önderlik ettiği Türk milletini yok saymak DİB’nin haddi değildir.

Diyanet’ten beklenen bellidir
Bu yoksul halk, gücünün çok üstünde vergiler ödeyerek Atatürk’ün de kurucusu olduğu, Cumhuriyetin bu anayasal kurumunu ayakta tutarken, Diyanet’ten ve başındaki zattan siyasal İslam militanlığı değil, Kuran İslamının hizmetkârlığını bekliyor. Kuran İslamında, insanları bilinçli olarak incitmenin, hatta tahrik etmenin izahı yoktur. İslam zarafettir, letafettir, sevgi, şefkat ve merhamettir. Diyanet İşleri Başkanlığı (hatta din adamlığı) öncelikle gönül adamı olmayı gerektirir. Bir gönül adamı, insanları bilinçli olarak incitemez, tahrik edemez, siyasilerin zaten yeterince gerdiği toplumun sinir uçlarına dokunamaz. Tersine, Diyanet teşkilatının ve başındaki muhteremin, toplumsal gerginlikleri yatıştıran ve rehabilite eden bir çaba içinde olmaları gerekir. Bunun yolu, her fırsatta Atatürk düşmanlığını pervasızca dışa vurmak olamaz. Kadir bilir Türk halkını Atası’ndan koparmanın imkânı yoktur. AKP ve bürokratlarının bu amaca yönelik 17 yıllık çabalarının tek sonucu, Atatürk sevgisinin toplumu daha da sarıp sarmalaması olmuştur.

Atatürk üç kişiye ayağa kalkardı
M. Kemal Atatürk, ilk Diyanet İşleri Başkanımız cennetmekân Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi’ye çok özel önem verirdi. Börekçizade 1924 - 1941 yılları arasında (vefatına kadar) Diyanet’e başkanlık yapmıştır. 1920’li yılların başlarında eşi/ annemiz Samiye Hanım’ın Ankara belediyesinde meclis üyeliği yapmasını onaylayacak ölçüde aydın, pırıl pırıl bir beyne sahipti. Kefen parası ve cenaze masrafları için sakladığı birikimini, Milli Mücadele’de kullanılmak üzere M. Kemal’e verecek kadar da vatanseverdi. Ankara’da Kuvayi Milliye’nin kurulmasında, örgütlenmesinde ve Sultan’ın Şeyhulislam’nın (Dürrizade Abdullah Ef.) “M. Kemal ve arkadaşlarının katli vaciptir” fetvasının, Anadolu ulemasınca yırtılıp atılmasında önemli roller oynamıştır. Yeğeni ile evli olan merhum Ahmet Hamdi Kasapoğlu’ndan (Yüksek Din İşl. Kurulu Üyesi) dinlediğime göre; Aşağıayrancı’daki arsasına, elçilik binası yapmak üzere Yunan hariciyesinin satın almak için teklif ettiği astronomik bir parayı, “üzerini altınla kaplasalar bile Palikarya’ya arsa satmam “ diye reddetmiştir. (Günümüzün paragözleri bilmem utanır mı?) M. Kemal Paşa, İnönü ve Mareşal Çakmak’ın yanı sıra işte bu vatansever din âlimini de ayakta karşılardı. Atatürk, DİB Rıfat Börekçi’nin maaşının, en yüksek devlet memuru ücretinden 5 lira daha fazla olması emrini de vermiştir, bordrolar Diyanet’in arşivindedir. Atatürk düşmanlığını iman haline getirenlerin sözde gerekçeleri, onun “İslama zarar verdiği”dir. Oysa ki Ata, İslama asla zarar vermemiş, İslamdan geçinenleri zincirlemiştir. Günümüz Türkiyesi'ndeyse, zincirinden boşananların ülkeyi ne hale getirdikleri, Atatürk'ün büyüklüğünün ve ileri görüşlülüğünün açık kanıtıdır.

Başkan’a bir öneri
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tüzelkişiliğine olan saygımı teyit ederek, sayın Başkan’a naçizane birkaç önerim olacak: Cumhuriyetin saygın bir kurumunun başında olduğunu dikkate alarak; Dürrizade ve Mustafa Sabri’lerin çizgisinden Rıfat Börekçi Hocamızın çizgisine evrilmesini, Kuran kurslarındaki yavrularımızın, hoca kılıklı azgın boğalar tarafından sistematik cinsel istismar yoluyla hayatlarının karartılmasına karşı çözüm aramasını, milli birliğimizin hassas kodları ile daha fazla oynamamasını ve nerede duracağını artık bilmesini temenni ederim.
Sözün özü, hangi görev ve sıfatı taşıyor olursa olsun, Atatürk'e saygı duymayanın, Türk milleti sevdalısı olması ilmen mümkün değildir. 

A.GANİ AŞIK
E. MÜFTÜ VE CHP KAYSERİ Mv.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları