Olaylar Ve Görüşler

İşgal meclisinden kurtuluş meclisine

16 Mart 2020 Pazartesi

Av. Hüseyin Özbek

Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı

Parlamentosu basılan, mebusları tutuklanan bir milletin 37 gün sonra, her şeyden mahrum çorak bir Anadolu kentinde yeni bir meclis toplayabilmesi, tarihte benzeri olmayan bu mucizedir.

Son Osmanlı Meclisinden İlk Türkiye Meclisi’ne giden yolun en önemli dönemeci  16 Mart 1920 tarihidir.  İngilizler,  Meclis-i Mebusan’ı (Osmanlı Parlamentosu) basarak milletvekillerini tutuklamayı Sevr’i kabul ettirmenin en kestirme yöntemi olarak düşünmüşlerdi.

Demokrasinin beşiği olmakla, monarkın mutlak otoritesini sınırlamakla, parlamenter sisteme Fransızların aksine yumuşak geçişle övünen İngilizler için Britanya dışında bu standartların hiçbir önemi yoktu. Bu nedenle Osmanlı başkenti İstanbul’da Meclis-i Mebusan’ı basıp Müdafaa-i Hukukçu vekilleri tutuklamak son derece olağan olup, herhangi bir hukuka aykırılık söz konusu değildi!

Türklerin kaderi, Osmanlı İmparatorluğu’nun enerji zengini coğrafyasının paylaşım hesapları yüzünden çıkan 1. Dünya Savaşı daha  başlamadan çizilmişti. Dönemin emperyalist kodamanları için Osmanlı, mirası bir an önce paylaşılması gereken hasta adamdı! Bu anlamda Birinci Paylaşım Savaşının nedeni olan Osmanlı, zaferin de ödülü olacaktı! 

Beklenmedik direniş

1914’te başlayan kapışmanın başında pes etmeyip beklenmedik bir direniş gösteren Türkler, savaşın 1918’e kadar uzamasına neden olmuşlardı. Bağlaşıklar için hesap edilenin çok üstünde kayba ve zarara yol açan, mazlum milletlerin gözünde emperyalizmin  yenilmezlik algısını zedeleyen Türklerin en ağır biçimde cezalandırılması gerekiyordu! 

İngilizlerle Osmanlı arasında imzalanan Mondros Silah Bırakışması (30 Ekim 1918 ) sonraki gelişmelerin habercisiydi. Ordusunu, donanmasını dağıtmayı, askerini terhis etmeyi, Çanakkale ve İstanbul boğazını bağlaşıklara açmayı, işgalcilerin güvenlikleri açısından zorunlu gördükleri her yere el koymasını kabul eden Osmanlı  kaderini emperyalistlerin insafına terk etmiş gibiydi.

Mondros’un daha mürekkebi kurumadan 13 Kasım 1918’de Çanakkale’yi, Marmara’yı bir çırpıda geçip boğaza demirleyen bağlaşık gemilerinin namluları, yalnızca başkent ahalisini değil, Anadolu ve Trakya’sıyla bütün Türkleri tehdit etmektedir. Aynı tarih, Filistin, Suriye cephesinden İstanbul’a dönenen Mustafa Kemal Paşa’nın, işgalcileri geldikleri gibi göndermeye ant içtiği tarihtir!

İstanbul’da geçirdiği 6 ay, Mustafa Kemal Paşa’ya bağlaşıklarca denetlenen Mütareke İstanbulu’nun öncülüğünde bir kurtuluşun mümkün olmadığını fazlasıyla göstermiştir. Kurtuluş Anadolu’dadır. Türk milletinin sinesine dönmek, onu son bir savaşa, Kurtuluş Savaşı’na ikna etmekten başka çare yoktur! 19 Mayıs 1919 bu düşüncenin uygulamaya geçirilişinin simgesel tarihidir.

Amasya Genelgesi (Haziran 1919) Erzurum Kongresi ( Temmuz 1919) Sivas Kongresi (Eylül 1919) bu düşüncenin kurumsallaşması, hukukileşmesi ve Türklerin bu düşünceye bireysel ve toplumsal olarak katılmasının  önemli dönemeçleridir. Özellikle Ankara öncesi en önemli kurumsallaşma   Sivas’ta geçen 108 günlük süreçteki gelişmelerdir. 

Bu süreçte Saray ve İstanbul hükümetleri (özellikle Damat Ferit kabineleri) ile  Temsil Heyeti (Heyet- Temsiliye) arasında kıyasıya bir güç ve otorite mücadelesi verilmektedir. Sırat köprüsünden geçmekle eş anlamlı bu mücadeleden Heyeti Temsiliye galip çıkacaktır.Heyeti Temsiliye Başkanı, askeri ve siyasi strateji dehası Mustafa Kemal Paşa bu süreçte uyguladığı strateji ile askeri ve sivil bürokrasinin denetimini ele geçirecektir. İstanbul’un teslimiyetçi Mütareke hükümetlerinin Anadolu’daki askeri ve sivil bürokrasisine, valilerine, mutasarrıflarına, kaymakamlarına sözü geçmeyecektir. Onlar, Sivas’taki Heyeti Temsiliye’ye bağlanmışlardır. 

Müdafaa-i Hukukçu Milli Meclis

Temsil Heyeti, Amasya genelgesinde çağrısı yapılan, Erzurum ve Sivas kongrelerinde onaylanan, milli Mücadeleyi yürütecek bir MİLLİ MECLİS’in seçimi için bütün halka çağrı (7 Ekim 1919) yayımlayacaktır. Bu çağrı üzerine Yapılan seçimle belirlenen milletvekilleri Müdafaa-i Hukuk yanlısıdırlar. Bu sonuca göre Temsil Heyeti’nin istediği biçimde toplanacak olan yeni meclisin ağırlığını Müdafaayı Hukuk Grubu oluşturacaktır.

Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Milli Meclis’in Anadolu’da toplanmasını düşünmektedir. Arkadaşlarıyla bu düşüncesini paylaşır. O’na göre, İngilizlerin askeri denetiminde bulunan Mütareke İstanbul’unda toplanacak bir meclisin her an dağıtılma olasılığı vardır.İşgal altında Milli Mücadelenin ihtiyaç duyduğu çalışmaları yapması olanaksızdır.Millici vekillerin tutuklanması ve sürgüne gönderilme olasılığı yüksektir.

Mustafa Kemal Paşa’nın bütün uyarılarına rağmen meclisin İstanbul’da toplanması görüşü ağırlık kazanır. Bunun üzerine seçilen vekillerin İstanbul’a gitmeden önce Ankara’ya gelmeleri ve temsil Heyeti ile görüşmeleri istenir.Mecliste güçlü bir Müdafaayı Hukuk grubu oluşturmaları, ulusal kurtuluş için neler yapılması gerektiği anlatılır.

Türk mucizesi

Son Osmanlı Mebusan Meclisi, 164 vekilden 72’sinin katılımıyla en yaşlı üye Bursa mebusu Hacı İlyas Efendi’nin başkanlığında açılır. (12 Ocak 1920) Mustafa Kemal Paşa’nın Müdafaa-i Hukuk Grubu önerisine rağmen, bazı vekillerin bastırmasıyla  Felah-ı Vatan Grubu adı kullanılacaktır.

Son  Meclis 12 Ocak-16 Mart 1920 arası 2 ay kadar açık kalacaktır. İngiliz dipçikleri tarafından kapısı kırılan, vekilleri tutuklanan meclisin kurtulabilen üyeleri Temsil Heyetinin çağrısı üzerine, işgal İstanbul’undan kaçıp, değişik yollardan Ankara geçeceklerdir. 

Parlamentosu basılan, mebusları tutuklanan bir milletin 37 gün sonra, her şeyden mahrum çorak bir Anadolu kentinde yeni bir meclis toplayabilmesi akıl alacak bir şey değildir. Tarihte benzeri olmayan bu mucizeyi Türkler gerçekleştirecektir. Ankara’ya ulaşabilen vekiller, yapılan tamamlama seçimiyle seçilenlerle 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanacak meclis ile Milli Mücadele, gerçek anlamda meşruiyet organına kavuşmuş olacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları