Öner Yağcı

Ütopya

06 Temmuz 2019 Cumartesi

Dayatılan yaşam biçiminde insanlığın yüzyıllardır süren özgürlük, eşitlik, adalet, kardeşlik arayışının birikimi, kazanımı çağdaş emperyalizmin eliyle azgınca yok ediliyor. Gorki’nin deyişiyle “onurlu sözcük insan” kendisinden utanır hale getiriliyor. Tevfik Fikret’in “Kanun kanun diye kanun tepelendi” dizelerin­deki gibi, “demokrasi” diye diye insanın tepelendiği bir gerçeklik egemen oluyor.
Bu gerçekliğin yaşamı tutsak alması, insanın kendisinin icat ettiği nesnelerin elinde oyuncaklaşması, geleceğinin çalınmasına boyun eğdirilmesi, yani ütopyasız bırakılması, “ideolojiler bitti” yanılsamasının bir sonucudur, ki bu “ulusların, ulus devletlerin sonu geldi” önermesini de içeren küresel emperya­lizmin ideolojisidir.

Ütopya nerede?
İnsanlığın “ütopyasızlık çağı”na girdiği yanılsamasına karşı, “her ilerlemenin ilkesi” olan, Anatole France’ın “eskinin ütopyacıları olmasaydı insanlar bugün de mağaralarda sefil ve çıplak yaşıyor olacaklardı” dediği, insanın yüzyıllardır sürdürdüğü savaşımının bugününde “ütopya”sı nerede? İnsanın ütopyasının yok edilmeye çalışıldığı bugünün dünya­sı her bakımdan değersizleştirildi. İnsan, insanı insan yapan erdem, vicdan, daya­nışma, yaşamın her anı, sanatın her dalı değersizleştirildi.
 

Ütopyalarla arayış
Adına “imparatorluk” denilen oluşum­ların, dünyanın tamamına egemen olma tutkusuyla mücadelesi tarih boyunca sürdü. İnsan, yaşadığı her dönemde, her yerde böyle bir gidişi engellemek için yaptığı savaşımlarla yazdı tarihini. Bu ta­rihte çeşit çeşit direniş örnekleri, örgüt­lenme yöntemleri, ideolojik önermeler, önderler, kahramanlar görüldü.
Mitolojik çağlardaki Prometheus’un insanlığa öğrettiği “ateşi çalma”sıyla başlayan bir savaşım süreciyle destan­laşan bir insanlık sevdasıydı özgürlük. Ölümsüzlük ve aydınlanma arayışının te­meli olan bu sevda, her dönemde yarat­tığı ütopyalarla güç verdi, yollar önerdi insana. Tıp biliminin ömür uzatmayı ba­şarması, ölümsüzlük arayışının yalnızca somut yanıdır.

Gılgameş’ten beri gelen
Asıl olarak sanatla ölümsüzlüğe ulaş­mayı denedi insanlık. Yüzyılları aşıp dünden bugüne ulaşmayı başaran sanat yapıtlarını, yaratıcılarını insanın büyük ütopyası açısından değerlendirmek ge­rekir.
Ölümsüzlük peşindeki Gılgameş, Lokman Hekim, gökleri fethetme ütop­yası, ilkçağlardan, İkarus’tan beri gelir. Spartaküs’te simgeleşen köleliğe karşı savaşın ulaştığı boyut, yüzyıllar sonra Nâzım Hikmet’in “yok edin insanın insana kulluğunu” çığlığıyla klasik ve şık bir söyleme ulaşan çağrı, büyük bir ütopyaydı.
Edebiyatta geldiği yerde Montaigne’in “deneme”siyle aydınlanan insan ütop­yasının güçlendiği görülüyor. Adım adım gerçekleşen Jules Verne’in yazdıkları “bilimkurgu” denilen arayışların ve sor­gulamanın da ütopyalarla iç içe olduğu­nu, onu beslediğini düşündürüyor.
İnsanlık, ütopyalarla sömürüden, ezilmekten, mutsuzluktan kurtulmanın yollarını, eşitliği aradı, köleleştirilmeyi en­gellemek istedi.
Kısacası insanı insan yapan arayışlar ütopyalarla zenginleşir, anlam kazanır. Köroğlu’nun “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” sözü, kapitalizmin dünyayı lağıma çeviren kirletmesine karşı bir uyarıdır da. Teknolojinin getirdiği yenilik­lerin kullanılma biçiminin güzellik ya da çirkinlik getirebileceğinin öngörülmesidir. İnternetle gelen sanal dünya da böyle yorumlanabilir.
Günümüz insanlığının ütopya arayışın­daki yenilgisinin de anlatımıdır aynı za­manda. Ama Simurg, “Anka Kuşu”nun küllerinden doğdu, unutamayız.
Cumhuriyet’in “tehlikenin farkında mı­sınız?” çığlığı ütopyamızdı!

*

Asi çocuk küçük İskender, şiirimizin büyük kaybıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları