Örsan K. Öymen

Seçilen ve atanan

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Demokrasi halk yönetimi anlamına gelir. Demokraside halk, kendi seçtiği temsilcileri vasıtasıyla, yönetimde egemen olur. Bu nedenle demokrasiye halk egemenliği de denir. Bu bağlamda demokrasi, halkın egemen olmadığı monarşi, oligarşi, teokrasi gibi sistemlerden keskin bir biçimde ayrılır. Monarşi tek kişinin egemenliğidir, oligarşi belli sınıfların egemenliğidir, teokrasi de “Tanrı”nın egemenliğidir.
Ancak halk egemenliğinin gerçekleşmesi için belli koşulların da sağlanması gerekmektedir. Bu koşullar şunlardır: 1) Çok partili serbest seçimli parlamenter sistem. 2) Yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı, yürütmenin emrinde olmayan bağımsız yasama ve bağımsız yargı. 3) Düşünce, ifade, basın, yayın ve örgütlenme özgürlüğü. 4) Laiklik; yani devlet, siyaset, hukuk ve eğitim alanlarının dinden arındırılması, dinin bu alanlara müdahale etmemesi ve bu koşulla dini inanç ve ibadet özgürlüğünün sağlanması. 5) Ekonomik ve sosyal adalet. 6) Vatandaşlık bilincine sahip eğitimli bir toplum.
Söz konusu koşulların sadece birisi veya birkaçı değil, tamamı sağlanırsa, demokrasiden ve halk egemenliğinden söz edilebilir. Türkiye’de günümüzde bu koşulların hiçbirisi geçerli değildir. Dolayısıyla Türkiye’de bir halk egemenliğinden ve demokrasiden söz etmek kesinlikle olanaklı değildir.
Türkiye’de yukarıdaki koşulların tamamının sağlandığı bir dönem de hiçbir zaman var olmamıştır. Örneğin ekonomik ve sosyal adalet ile vatandaşlık bilincine sahip eğitimli bir toplum, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Bu yönde mücadelenin verildiği dönemler olmuştur, ancak bu mücadele başarıyla sonuçlanmamıştır. Ancak yine de, 1961-1971 ve 1972-1980 yıllarının, bu koşulların azami seviyede sağlandığı dönemler olduğu söylenebilir. Çok partili serbest seçimli parlamenter sistem; yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı; düşünce, ifade, basın, yayın, örgütlenme özgürlüğü ve laiklik koşulları bu dönemlerde büyük ölçüde yürürlükteydi. Ancak bunların kısa bir dönemde sağlanmış olması, Türkiye’nin demokratikleşmesi için yeterli olmadı. Olamazdı da, çünkü demokrasi yarı zamanlı bir meslek veya hobi değildir. Demokrasi ciddi bir şeydir ve gerçekleşmesi için büyük emek ister. Demokrasi feodal zihniyetli tembel siyaset ağalarının ve devleti kendi çıkarları için işgal ve talan edenlerin işi değildir.
Günümüzde, AKP’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarda olduğu dönemde, demokrasinin söz konusu altı önkoşulunun hiçbirisi kalmamıştır. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sivil iktidar dönemlerinde bir ilktir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası fiilen ortadan kaldırılmıştır.
Birkaç yıl öncesine kadar Türkiye’nin elinde sadece çok partili serbest seçim kalmıştı, ancak o da büyük darbe yemiştir. Güneydoğu Anadolu’da seçilmiş belediye başkanlarının daha önce de görevden alınıp yerine kayyım atanması; AKP’li seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınıp yerine belediye meclisinden kişilerin atanması; 31 Mart İstanbul belediye seçiminin yasaya ve hukuka aykırı bir biçimde iptal edilmesi ve son olarak, geçen hafta, ortada bir suç unsuru bulunduğuna dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı halde, Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyım atanması, halkın verdiği oyların yok hükmünde sayılması, Türkiye’nin içine sürüklendiği büyük felaketin göstergeleri arasındadır.
12 Eylül askeri darbesinin bile başaramadığını, AKP-MHP iktidarı başarmıştır. Emperyalizm Türkiye’ye demokrasiyi çok görmüştür ve Türkiye’yi Ortadoğu’nun geri kalmış ülkeleriyle aynı kategoriye sokmaktadır. Bir sonraki aşama, Türkiye’nin iç savaşa sürüklenip parçalanmasıdır.
Türkiye’de yürütülen operasyonun nihai amacı, dinci-laik, Sünni-Alevi ve Türk-Kürt arasında bir çatışma ortamı yaratmaktır. Bunu da, seçilmiş gibi görünüp, aslında atanan AKP-MHP iktidarı yürütmektedir. AKP’yi, MHP’yi, Erdoğan’ı ve Devlet Bahçeli’yi kimin atadığı ise gayet açıktır! Kenan Evren’i kim atadıysa, onları da aynı güç atamıştır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğan, Hamas ve CHP 22 Nisan 2024
İsrail-İran savaşı 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları