Örsan K. Öymen

Siyasi ayak

17 Şubat 2020 Pazartesi

Türkiye’de yaklaşık üç buçuk yıldır ve 1300 gündür, neredeyse her gün “FETÖ” konusu tartışılmaktadır. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve “FETÖ” sorunu elbette Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisidir, ancak tek önemli sorunu değildir.

Türkiye’de, adalet, yargı, hukuk sorunu vardır; düşünce, ifade, basın, yayın özgürlüğü sorunu vardır; yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı sorunu vardır; laikliğin ihlali sorunu vardır; demokrasi sorunu vardır; anayasa ihlali sorunu vardır; felsefenin ve bilimin yerini ilahiyatın alması sorunu vardır; işsizlik sorunu vardır; gelir dağılımında dengesizlik sorunu vardır; ekonomi sorunu vardır; eğitim sorunu vardır; sağlık sorunu vardır; tarım-teknoloji-sanayi alanında üretim sorunu vardır; çevre ve doğa katliamı sorunu vardır; çarpık yapılaşma sorunu vardır; deprem sorunu vardır; dış politika sorunu vardır; terör ve güvenlik sorunu vardır; liyakat sorunu vardır; yolsuzluk ve kayırmacılık sorunu vardır.

Ancak tüm bu sorunların içinde ekranlarda en çok yer alan sorun nasıl oluyorsa “FETÖ” sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır! Neden? Çünkü halkın gerçek gündemini halk belirlemiyor. Sözde gündemi, AKP hükümeti medyaya yağdırdığı talimatla belirliyor! Bu hallere düşen bir ülke, “FETÖ” sorunu dahil, hiçbir sorununu çözemez; propaganda yaygarasının içinde boğulup gider.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir çıkışı üzerine, “FETÖ’nün siyasi ayağı kimdir?” tartışması yeniden başladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “FETÖ’nün siyasi ayağı Recep Tayyip Erdoğan’dır” dedi, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “FETÖ’nün siyasi ayağı Kemal Kılıçdaroğlu’dur” dedi, daha önce gündeme gelen iddialar yeniden tartışılmaya başlandı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi “FETÖ”nün siyasi ayağı olmakla suçlamak traji-komik bir durumdur. Bu ciddiye bile alınabilecek bir iddia değildir. CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun siyasi vizyonuna ve misyonuna tamamıyla aykırı olan “Fethullah Gülen cemaati” ve “FETÖ”, işin doğası gereği, kategorik olarak, CHP ve Kılıçdar-oğlu ile uzaktan yakından ilişkili olamaz.

Öte yanda Erdoğan da, “FETÖ”nün darbe girişimine maruz kalan ve en azından 2016 yılından beri “FETÖ”ye karşı iyi kötü mücadele veren birisi olarak, “FETÖ”nün siyasi ayağı olduğu iddiasını reddetmektedir. Çünkü Erdoğan, “Fethullah Gülen Cemaati” olarak bilinen oluşumun bir terör örgütü statüsüne bürünmesinin, silahların devreye girdiği 15 Temmuz darbe girişimiyle başladığını düşünmektedir. Erdoğan, “Ergenekon”, “Balyoz”, “Oda TV”, “Casusluk” kumpaslarının gerçekleştiği daha önceki dönemleri, ikinci derece önemde görmektedir, ayrıca o dönemlerle ilgili olarak aldatıldığını iddia etmektedir.

Eğer Erdoğan, aldatılmadığı halde aldatıldığını söyleyerek halkı aldatıyorsa, bu oldukça vahim bir tablodur. Öte yanda, Erdoğan gerçekten aldatıldıysa, bu da çok iç açıcı bir durum değildir. Çünkü Başbakan gibi yürütmeyi elinde bulunduran yetkili bir kişinin, bu kadar önemli bir konuda aldatılamayacak kadar yetkin ve becerikli olması gerekir.

Sonuçta, 15 Temmuz 2016 tarihinden önce, “Fethullah Gülen Cemaati” olarak bilinen oluşumun, silahlı bir terör örgütü olmasa bile, devletin içine sızmış yasadışı bir çete olduğu kesindir. Bu çetenin de, yaygın ve etkin biçimde, AKP döneminde devletin kurum ve kuruluşlarına sızdığı açıktır. Bu da, AKP’nin ve Fethullah Gülen örgütlenmesinin vizyon ve misyon ortaklığından kaynaklanmaktadır. O vizyon ve misyon da, demokratik, laik, hukuk devletinin yıkılması, Türkiye’de teokratik monarşik bir düzenin kurulmasıdır. AKP ve Fethullah Gülen örgütlenmesi, geçmişte bu yönde birlikte mücadele ediyorlardı. Şimdi AKP bu yolda tek başına mücadele vermektedir.

“FETÖ’nün siyasi ayağı kimdir?” sorusundan daha önemli olan soru, “Anayasa, demokrasi, laiklik ve hukuk devleti karşıtı odakların siyasi ayağı kimdir?” sorusudur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsrail-İran savaşı 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları