Özdemir İnce

Arı kovanını bizziklemek!

07 Şubat 2021 Pazar

Boğaziçi Üniversitesi tuzağını yazmak vacip oldu artık. Bir “555 K” (*) artığı olarak yazmamak olmaz. Ama nereden başlamalı diye düşünürken değerli meslektaşım Necati Doğru (Sözcü, 3 Şubat 2021) harika bir saptama yaptı.

Öğrencilerin ağzından yazıyor: “Milletvekili olmak istemiş, iktidar partisi onu aday göstermemiş. Belediye başkanı olmak istemiş, partisi onu belediye başkanı olmaya da uygun görmemiş ama iktidar partisi başkanı şimdi onu üniversitemize rektör olarak atamış. Biz buna susarsak yalana ve hezeyana, karalamaya, çamur atmaya ve korkutmaya teslim oluruz!”

***

Ben de aynen böyle düşünüyorum: Tasarlanmış bir hakaret ve hareket bu! Türkiye’nin en önemli beş üniversitesinden birine, onun tüzelkişiliğine, geçmişine ve şimdisine, öğretim kadrosuna, öğrencilerine ve mezunlarına yapılmış müthiş bir hakaret bu, büyük bir meydan okuma! Aynı zamanda akademi ve üniversite varlığına yapılmış bir hakaret! Yerel değil, uluslararası, evrensel bir hakaret. Akla ve bilime yapılmış bir hakaret!

***

Bu olayları düşünürken aklıma çocukluğum geliyor. İkinci Dünya Savaşı yılları, altı yaşındayım. Eve bir sarhoş akraba geliyor. Canı çekmiş, gidip manavdan portakal alın diye tutturuyor. Halamın kızı Semiha Ablamla kapıdan dışarı fırlıyoruz... Gerisini anımsamıyorum. Meğer mahallenin çocukları karşı evin pencere pervazına yerleşmiş eşekarılarının yuvasını değnekle “bizziklemişler”, yuvadan fırlayan eşekarıları başıma saldırmış... Uzun süre komada kalmışım. Uyandığımda ayaklarımın altı kabuk bağlamıştı. Yürümeyi yeniden öğrendim. Büyümem lise ikinci sınıfa kadar çok yavaş ilerledi. Bu yüzden sınıfın kızları bana “bidik” derlerdi.

Arılar arıdır, eşekarısı olsun, sarıcan arı olsun, balarısı olsun, arının yuvası bizziklenmez (bizlenmez).

Halk çocuklarının bunu çok iyi bilmeleri gerekir!

***

Polis şimdi çok değişti. 555 K’de polis bizlere kaba davranmamıştı. Başbakan Adnan Menderes cesaretle öğrencilerin arasına girmişti. O gün Kızılay’da Adnan Menderes linç edilebilirdi. Edilmedi. O gün, 5 Mayıs saat 5’te yüzlerce öğrenci kurşunlanabilirdi. Bu da olmadı. Demokrasisiz bir dönemde, öğrenciler demokratik toplanma ve gösteri haklarını kullanıp barış içinde dağıldılar. Ben böyle hatırlıyorum. Olayın kitabı, kitapları yazıldı. Altan Öymen işin başındaydı. Üniversite öğrencileri Demokrat Parti hükümetinin istifasını istiyorlardı. Oysa Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, üniversitelerine layık görmedikleri, bilimsel durumu şaibeli bir adamın “Parti Komiseri” rektör olarak atanmasına itiraz ediyor.

AKP’nin Cumhurbaşkanı, “Yürekleri olsa benim de istifamı isteyecekler” diyor ki demokrasi tarihinde benzeri görülmemiş bir aşağılama!

***

İşin içinde sağ-sol-futbol yok. Bu, polisin öğrencilere karşı kullandığı ayrımsız şiddetten belli. Başı örtülü bir kız öğrencinin bir kadın polis tarafından ters kelepçeyle hırpalandığını gazetelerde okudum. 3 Şubat 2021 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Müslüman Öğrenciler’den Hoşgörü ve Özgürlük Çağrısı” başlıklı bir haber var:

Boğaziçi Üniversitesi’nde kendilerini ‘Müslüman Öğrenciler’ olarak tanımlayan bir grup öğrenci, önceki gün yaşanan polis müdahalesinin ardından bir açıklama yaptı. Açıklamada, ‘Üniversitemize atanan kayyım Melih Bulu’nun sosyal medyada kullandığı ayrıştırıcı ve hedef gösterici dil, inancımızla ve Boğaziçi kültürüyle taban tabana zıttır’ ifadelerine yer verildi. Metni, ‘Müslüman Öğrenciler’in yer aldığı bir ortamda’ oylamaya sunduklarını belirten öğrenciler, ‘Çoğunluğun aynı fikirde olduğunu görünce metni paylaşmaya karar verdiklerini’ açıkladı. Açıklamada, Kâbe fotoğrafı yerlere serildi iddialarına ilişkin, ‘...Müslümanlar açısından kırıcı ve incitici olsa da oluşan gerilim okulumuzda yıllardır korunan saygı, hoşgörü ve özgürlük ortamı çerçevesinde çözülmelidir’ denildi. • Haber Merkezi

***

Bu olayların AKP iktidarı tarafından ileride kullanılmak üzere hazırlanmış bir “tuzak” olduğunu düşünmemek mümkün mü? Rektör yardımcısı olabilecek Boğaziçi’nden daha sonra vazgeçen bir öğretim üyesi bulunduğuna göre itiraz konusu olmayacak bir rektör de bulunabilirdi. Bu özensizliği anlamak son derece güç! Diyelim atamayı yapan ve hükümdar olmayan makamın kararı kabul edilmedi. Dürendiş (ileriyi düşünen, uzağı gören), olması gereken bir tek seçici kararını gözden geçirirdi.

(*) Ne olduğunu öğrenmek için Vikipedi’ye bakın lütfen!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları