Özdemir İnce

Cehalet bilimi cehaletin bilimi (5)

13 Kasım 2020 Cuma

Cumhuriyet gazetesi (26.10.2020) muhabiri Sefa Uyar yazıyor: “Kütahya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kazım Uysal, bildirilerin tamamlanmasının ardından düzenlenen kapanış töreninde, kongrenin sonuç bildirgesini okudu. Tanzimat’tan itibaren ‘Batılılaşma’ adına her türlü kültür ve ahlaki değerlerden büyük oranda uzaklaşıldığını öne süren Uysal, Batı kaynaklı eğitimle güzel ahlakın, kişiler arasında emniyet ve sadakatin bozulduğunu iddia etti. Uysal, ‘Bunun birinci sebebi kâinattaki bütün varlıkların tesadüfler, sebepler ve tabiatın eseri olarak meydana geldiği şeklinde verilen eğitimdir. Böyle bir eğitimle yetişen gençler, kendisinin de tesadüfen meydana geldiğini, hayatın bir gayesinin olmadığını zannetmekte. Helal-haram tanımamakta, milli ve manevi değerlerine yabancılaşmakta’ ifadelerini kullandı.”

***

Bay Rektör’ün iddiasına göre toplumumuz Türk aydınlanmasının başladığı Tanzimat’tan bu yana her türlü kültür ve ahlaki değerlerden büyük oranda uzaklaşmış... Bu hafifmeşrep cümle Cumhuriyet devrimi düşmanlarının yüz yıldır gevelediği mürteci itirazı özetlemektedir. Bu, “Batılılaşma” değil, “çağdaşlaşma”, çağının çağdaşı olma çabasıdır; bu aydınlanma iradesi ve bilinci, bilimi rehber yapmış uygar uluslar ailesine katılma sevdasıdır.

Şu anda Arap ve Acem dil ve kültürlerinin sultasından kurtulmuş kültürümüz artık “ulusal” bir kültürdür. Osmanlı’nınki gibi taklit ya da piç kültür değildir.

***

Bay Rektör’ün hayran olduğu “güzel ahlak” içinde cahiliye döneminin kalıntılarını barındıran Arap-İslam ahlakı olup evrensel ahlak sınavında asla geçer not alamaz. Teokratik bir düzenin ürettiği ahlak anlayışı, çağdaş hümanist değerler karşısında ancak ortaçağ kalıntısı olabilir. Bir köle düzeninin etik dışı değerlerini övmek bir öğretmene yakışmaz. Bu ahlakın topraklarında kulluk-kölelik her zaman vardı, şimdi de var; insan sömürüsü var, eşitsizlik var, özgürlük yok; hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet var, kadın düşmanlığı ve ticareti var; sübyancılık ve porno var! Bay Rektör bize bu rezilliklerin övgüsünü yapıyor.

***

Bay Rektör, laik eğitim-öğretimin ürünü gençlerimizin, Allah-kitap tanımadığını, milli ve manevi değerlerine yabancılaşmakta olduğunu iddia etmekte. İyi de bu yoz gençler neden imam hatip ürünlerinden çok daha başarılı? Neden? 1923’ten bu yana, her alanda (bilimci, mimar, mühendis, doktor, yazar, ressam, arkeolog, fizikçi, kimyacı, matematikçi vb.) ulusumuzun yüz akı olmuş insanlarımız arasında Bay Rektör’ün hayranı olduğu üfürükçü ve mürteci anlayışın kaç evrensel temsilci var? Hiç!

Bay Rektör’ün mensubu olduğu kitle “helal-haram”ı tanıdığı için mi ülkemizi soğan gibi soymakta? Devlet kasasını 5 dolara muhtaç etmekte?

***

Cumhuriyet muhabiri Sefa Uyar, Ayhan Küflüoğlu (*) diye birinden söz ediyor: “Bilimin seküler ve laik olamayacağını, ‘ateist ve deist’ olabileceğini iddia eden Küflüoğlu, bilimin ‘ne, neden, nasıl’ gibi sorular sorduğunu ancak kim sorusunu sormadığını belirtirken ‘Bilimsellik, kimsesiz bir evren tarifi yapmıştır’ dedi. ‘Kâinattaki eserlerin ustasının kim olduğunun sorulmadan, neden ve nasıl oluştuğunun açıklanamayacağını’ iddia eden Küflüoğlu, olayların bilimsel olarak açıklanmasının ‘kendi kendinelik’ bildirdiğini ve bu ifadelerin ‘ateist ve deistik’ olduğunu öne sürdü.”

***

Bilim, sadece seküler ya da laik olduğu için değil, ama evrenin sahibinin “kim” olduğunu sormadan, sormaya gerek görmeden varoluşunun nasılını, nedenini sorup araştırdığı için bilimdir! “Mal sahibi, mülk sahibi, hani onun ilk sahibi” demeden “ne ve nasıl” olduğunu, bilinmeyen gerçeği aramak ateistlik ise bunun hiçbir sakıncası yok. Tanrı’yı ya da Allah’ı bilimsel bilim araştırmaz; teologlar, keşişler, mutasavvıflar arar. Gerçek bilimin çalışmalarında “akıl” dışında inanç ve imana ihtiyacı yoktur. Aşkla kullandığınız teknolojiyi inanç ve imanınız mı yarattı?

***

Deizme göre Tanrı şimdiki zamana karışmaz, kişisel değildir ve asla vahiy aracılığıyla bir din oluşturmamış ya da insanlığa hitap etmemiştir. Küflüoğlu’na göre Tanrı’ya inanmak yetmiyor, ille de bir peygambere, bir dine inanmak gerekli, Hz. Muhammed’e ve İslama inanmak zorunlu. Ama bu da yetmiyormuş: Bay Küflüoğlu gibi Said Nursi’ye “üstat” demek gerekiyormuş...

(*) İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nde memur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları