Özdemir İnce

Virüs ve özeleştiri

29 Mart 2020 Pazar

“Zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter, güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, eskiden anlamı olan bir söz idi. Zenginlik hayal eden yoksulların tesellisi idi. Şimdi ne kıvılcımın ne de sivilcenin hükmü var. ArtıkZenginliğine, ordularına iktidarına güvenme bir ölümcül virüs yeter” hüküm sürmekte... Ama bu da züğürt tesellisi. Bu cümlenin zenginlik ve güzellikle ilgili olanı insanları bireysel kadere ve kedere gönderir. Ama “virüs” denen yaratık hem bireysel hem de kitlesel imha silahı. Ne veziri azam Abdülmuntazam’ı dinler ne de Kandehar Padişahı Zırtullah Kirmani’yi. Öyle bir hayvanatı vahşiyedir ki ne Allah dinler ne de kitap: Saray’ın çevresinde Seddi Çin kursan, çevresine bir koruma ordusu yığsan kaç para...(Dersin.) Ama değil. Bir “Zengin” gider ama “para”nın saltanatı sürer. Göreceksin(iz)... Tartışacaksan zenginlik ve para virüsünü tartışacaksın... Olan yoksul emekçiye olur! Olacak!

***

VİRÜS” bütün eski dillerde (Latince, Sanskritçe, Hint-Avrupa falan) zehir anlamına geliyormuş. Zehrin öldürücü olduğunu biliyoruz elbette. Bu meret hem zehirli hem değişken: “A”sına karşı ilaç bulsan ertesi yıl çıkan B karşısında işe yaramaz.. Yeni bir aşı ve ilaç bulmak zorundasın. Bulmak da öyle şıpın işi değil aylar istiyor. Tam anlamıyla bir hacıyatmaz... İnzibat, itaat, rütbe ve makam tanımıyor; galiba cinsiyetsiz; Allahsız, dinsiz, kitapsız. Dua, muska, kurban nafile, tanımıyor. Ancak, gecikerek de olsa akıl ve bilime teslim oluyor. Ama ve ne ki: Bilim ve aklın kazandığı zaferlere şark muhitinin din adamları mutlaka ortak çıkar. Bu canlı ne denli kısa ömürlü ve kırılgan olsa da bütün akılsız ve insansız rejimleri yerle bir edecek ama akıl ve bilim karşısında mutlaka yenilecek. Bugün ya da bir gün. Ve tekrar geri gelecek. Gene yenilecek. Dirilip tekrar geri gelecek.

***

Gelelim bizim memlekete: İstanbul’un fethini zamane ulemasının nefesine bağlayan kurnaz akılsızlığı unutmayın! Korona salgınının falanca tarikat şeyhinin duaları sayesinde ve onun hatırına sona erdiğini duyarsanız hiç şaşırmayın. Lakin, bu tevatürler çıkmışken şeyh hazretleri de tahtalı köyü boylayabilir. Ama buna da bir hikmet uydurabilirler. Diyanet İşleri tetikte bekliyor: Camilerlerin hoparlörlerinden virüs zararlısına karşı yararlı dualar okutacakmış. Heyeti hükümet azaları ve daha hatırlı zatlar da mutlaka okumalıdır. Belki tıbbi eksiklikleri telafi ederler. Siz, imanınızı kavi tutun!

***

Kimi toplumbilim falcıları var. Bu boynuzlu virüs salgınının toplumsal düzeni toptan değiştireceğini iddia etmekte. Toplum, tıpkı devlet gibi bir ulaşım aracına (eşek, araba, otomobil, uçak, tren) benzer. Sürücü nereye sürerse oraya gider. Bir noktadan sonra devlet ve toplum benzeşliği ve özdeşliği sona erer. O zaman çok kötü olur. Devrim-mevrim, isyan-misyan falan... Bunların olmaması için, herkesin özeleştiri yapması gerekir. Komünist icadı olduğunu sandıkları için kapitalistler “özeleştiri”yi ciddiye almazlar ve onunla alay ederler. Özeleştiri günah çıkarmaya, Allah’tan af dilemeye benzemez. Japonların harakiri tarzı soylu bir özeleştiridir. İngiliz ipiyle intihar da olabilir ama ben “özeleştiri” tercih ederim. Ancak “müslim” dediğin bu dünyada veresiye yaşar, hesabı mahşer günlerine bırakır ve Allah’a sığınır. Ama koronaya “Yaz duvara kalsın bahara!” hesabı sökmez!

***

Postmodernizm”i icat edenler ve Türkiye’ye ithal edenler, 1923’ün kamucu ve toplumcu Cumhuriyeti karşısında bozguna uğradılar. Akıl ve bilim, akılsız “ortak akıl”ı, dinsel hurafeleri, dinci rejimi yendi. Ama bunlar da korona kadar yedi canlıdır.

Gördüğünden göz kirası isteyen hödükler yere serildi, modernizm ve aydınlanma postmodern küreselleşme karşısında direndi ve dayandı. Modernizm yani Cumhuriyetçi çağının çağdaşı olma bilinci ölmeden “postmodernlik” olamaz. Bu nedenle ilk ortaya çıktığı zaman “Höstmodernizm” diye yazmıştım.

Postmodern yobazlık aklı, fikri, bilimi ve tarihi reddettiği için, İslamcıların sonsuz iltifat ve şükranına mazhar olmuştu. Ne var ki yoksul, mazlum ama bilimsever ve kamu tedbirli Küba, tamamına insanlık dersi verdi. Can tatlıdır. Dede Korkut öykülerinden Deli Dumrul’u okudunuz mu?

***

Şimdi postu deldirmemek, kefeni yırtmak, hayatta kalmak önemli. Bu virüslerin kötü bir huyu vardır: İyileri, yoksul emekçileri ve mazlumları korumazlar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları