Koleksiyonculuk sorunu!

28 Ocak 2020 Salı

Gerçek ve ciddi koleksiyonculuk, ilginç bir sevda, bir tutkudur… Koleksiyonculuk merakı ya bir müzeyi gezip etkilenmekle ya da tesadüfen ele geçen bir eski eserle başlar…

Türkiye’de yaklaşık 1600 koleksiyoncu var. En çok, sırayla İstanbul’da 4 müzeye 420, Ankara’da 3 müzeye 210, İzmir’de ilçelerle birlikte 6 müzeye 90 koleksiyoncu kayıtlıdır.

Kuşkusuz bu koleksiyoncular böylece bu eserlerin yurtdışına kaçırılmalarını da önlediler. 

***

Ancak bazı sözde koleksiyoncular da bu merakı “para kazanmak” amacıyla kullanıyorlar! Eski eserleri, definecilerden “koleksiyonu için” diye alırlar. Sonra yurtdışına kaçırılmasında aracı rolünü oynarlar.


***

Yasal koleksiyonculuk koşulları için, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yayımlanan “yönetmeliğe” kısaca göz atalım:

“(…) Koleksiyona dahil edilecek taşınır kültür ve tabiat varlıkları, müze müdürlüğünce verilecek iki adet envanter defterine müze ihtisas elemanlarının gözetimi altında koleksiyoncu tarafından kaydedilir. Kayıt anında, taşınır kültür ve tabiat varlıklarının elde ediliş şekli, dönemi ve fiziki tanımlaması belirtilir. Taşınır kültür ve tabiat varlıklarının sahiplerince usulüne uygun şekilde çektirdikleri fotoğraflarını da ihtiva eden bu envanter defterinin bir adedi müzede saklanır. (…)”

Özel koleksiyonlar, yılda en az bir kez, bağlı oldukları müzelerce şu açılardan denetlenir:

“(…) taşınır kültür ve tabiat varlıklarının sağlığı ve güvenliği ile ilgili tedbirlerin alınıp alınmadığı, envanter defterine kaydedilmeyen taşınır kültür ve tabiat varlığı bulunup bulunmadığı ve koleksiyonda noksanlık olup olmadığı gibi hususlar incelenir (…)”

***

Ancak, bazı kişiler “koleksiyoncu belgesi” alıp eline geçen bazı eserleri müzeye haber vermeyip defterine kaydetmeden iyi parayla kaçakçılara satarlar…

Örneği basının “sosyetik” dediği, eskiden “koleksiyoncu” olan Ali Esad Göksel’in Kültür Bakanlığı’nca koleksiyoncu belgesi iptal edildikten sonraki olaylarına göz atalım:

Tarihe meraklı bir koleksiyoncu olan mimar Göksel, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne kayıtlı 1500 parça tarihi eserleri ile Maçka’daki işyerinde - evinde dekor oluşturuyordu.

***

Ancak, 23 Aralık 2018’de… İstanbul’un Üsküdar ilçesinde Silahtar Abdurrahmanağa Camisi’nde 2010’da meydana gelen hırsızlık olayında 4 tarihi eser çalınmıştı.

Çalınan eserlerin Göksel ile birlikte “bir başka koleksiyoncu” ve “Ölü Ressamlar Derneği Başkanı” Şahin Paksoy’da olduğu saptanmış. Polis, eserleri Göksel’in işyerinde bulmuş. Aramalarda Bizans, Selçuklu, Osmanlı, Ermeni ve İÖ 2’nci ve 1’inci yüzyıl dönemlerinden 1134 parça eser ele geçirilmiş… Paksoy ve Göksel’in yargılanacakları basına yansıdı.

Eserler arasında, “Meryem Ana, çocuk İsa’lı”, ikonalar, Selçuklu bezemelerin işlendiği “şamdan”, Anadolu’nun tarihi geçmişini yansıtan ve döneminin ender parçaları, taşınmaz kültür varlıklarından sökülme “steller”, “sikkeler”, “çiniler” ve “bordürler” de bulunuyor…

9 Ocak 2020’ye gelince…

İstanbul’da polis, Nişantaşı’nda gözaltına alınan Göksel’in adresinde yapılan aramada, 2 bin yıllık bir eser, 1134 “kaçak” yollarla elde edilen tarihi eser ele geçirildi. İki yıl önce de gözaltına alınan Göksel’in koleksiyoncu belgesinin yıllar önce iptal edildiği anımsatıldı!

***

29.10.2017 Milliyet: Tarihi eser kaçakçılarından yeni yöntem... Koleksiyoncu kurnazlığı… Emniyet Genel Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan koleksiyoncu lisansı alan kaçakçılar için dinleme ve fiziki takip yetkisi istedi.

***

ABD’nin, afyon bitkisi haşhaşın üretimini yasaklanması baskısının gündemde olduğu 1970’te Afyonkarahisar’ın çeşitli ilçelerinde, köylerinde dolaşarak köylülerin tepkilerini, yorumlarını alıyordum. Şuhut’un Atlıhisar köyüne gelmiştim. Kahvede oturuyorduk.

Bir sorumdan sonra bir köylü, “Gazeteci bey, burada haşhaş üretimi, bugünün işi değil. Afyon burada taa Romalılar zamanına kadar uzanıyor!” dedi.

Nereden bildiğini sorunca kalktı evine gitti…

İyiden iyiye şaşırmıştım… Dönünce, bana bir yüzük verdi. Metal kısmı paslanmıştı. Yüzüğün akik bölümüne, açık seçik bir haşhaş kellesi kazınmıştı… Büsbütün şaşırdım…

Köylü, bir de herkesin önünde bu tarihsel yüzüğü bana hediye etmez mi?

Bu yüzük, 1970 “Afyon Raporu” yazı dizimin nirengisi ve koleksiyonumun başlangıç noktası olmuştu…

Sonrasında Atlıhisar köylüleri bana buldukları tarihi eserleri Ankara’ya “parasız” ya da “paralı” getirmeye başladılar. Komşu köylerden de eski eser getirilir oldu. “Koleksiyonculuk tutkum” arttı. Hatta “Bu eser bende var, kimsede yok gibi bir ‘saplantı’ da” oluştu…

Sonra Ankara’dan Bodrum’a taşınınca koleksiyonumu ve defterlerimi de oraya götürüp Bodrum Müzesi’ne tescil ettirdim… Yıllarca sonra yurtdışında bir göreve atanınca, oraya götüremeyeceğim için Bodrum Müzesi’ne emanet ettim.

Dönünce aldım. Ancak ikinci yurtdışı göreve giderken koleksiyonumu Bodrum Müzesi’ne hediye ettim… Koleksiyonculuktan üzülerek ayrıldım! Ama yurtdışına kaçırılan görkemli hazinelerin geri getirilmesine öncülük ettim…

***

Aradan yıllar geçti koleksiyonumdan 2 parça aklımdan çıkmadı. Yüzük ne yazık Müze deposunda bir yerlerde… Oysa Afyonkarahisar Müzesi’ndeki, Şuhut “Synnada antik kentinin haşhaş kelleli sikkesi” ile birlikte sergilense daha gerçekçi olmaz mı?

Sayın Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, yörenin “afyon kelleli”, benzersiz sikke ve yüzüğünün buluşmalarını sağlarsa Türk arkeolojisi ve tarihi adına sevinirim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları