Eski Dostlar

26 Temmuz 2014 Cumartesi

Balyoz’u, Ergenekon’u, Oda TV’yi, Poyrazköy’ü ve bu davalarda türlü kurgulamalarla, delil üretimleriyle hayatını kaybedenleri, Kuddisi Okkır’ları, Ali Tatar’ları, Kaşif Kozinoğlu’ları, haksız yere ömürlerinden 5-6 yıl, haysiyetlerinden ve geleceklerinden epeyce çalınan onca insanı düşününce sevinmek gerekiyor aslında. Bir zamanların destan yazıcı polisleri, amirleri bugün bir başka destanın kötü adamları oluyor. Gün geliyor ve devran şaşılacak hızla dönebiliyor. Fakat bu dönen devran, iliklerimize kadar hissettiğimiz hukuksuzlukların aktörlerinin ettiklerini bulacaklarını ummamızı ve içimizin soğumasını sağlayamıyor yine de. Çünkü aslında bütün destanlar sadece ve yalnızca iktidar tarafından yazılıyor ve ancak, kendilerine kumpas kurduğunu düşündükleri, kendilerine meydan okuyanlar bu destanın kötü polisi oluyor.
Bu şekilde belki bir vesayet bitiriliyor ama yerine yeni bir tanesi inşa ediliyor. Zamanında bu yolda beraber yürünenler üç gün sonra “eski dost” oluveriyor. Bugün yapılanlar ne gerçek bir adalet arayışından, ne de demokrasi hayalinden. Güçlü ve her daim mağdur olmayı başaranın, gücüne musallat olduğuna inandığını temizleme, iktidara baş kaldıranların kellesini kesme ve hesap vermeme arzusundan sadece.
Düşünün; 17 Aralık ya da 25 Aralık operasyonları yapılmasaydı, yani o yılan kendilerine dokunmasaydı, bugünkü paralel emniyet operasyonları sadece Balyoz’da ya da Ergenekon’da yaşanan hukuksuzluklara, haksızlıklara dayanarak yine yapılır mıydı dersiniz? Yoksa ne olursa olsun, zehirli dilini kendilerine yöneltmediği sürece o yılan bin mi yaşardı; “o davaların savcısı” yine o davaların savcısı olmaya devam mı ederdi?

Ekmeleddin İhsanoğlu, sakin güç
Çatı adayı İhsanoğlu seçim propoganda sürecinde kendisine yöneltilen tüm haksız suçlamalardan, iftira ve yalanlardan, anlamsız sorgulamalardan son derece rahatsız ve huzursuzdur elbette. Fakat ne olursa olsun sahip olduğu dengeli, soğukkanlı, mutedil karakter bu suçlamalara ve sorulara “layıkıyla” yanıt vermesine, aynı dil ve üslupsuzlukla karşı atağa geçmesine engel oluyor. Erdoğan’a yönelik yapılan iddiaların da hiçbirine yanıt vermemeye, polemikten özenle uzak durmaya da dikkat ediyor
İhsanoğlu bugün Erdoğan’ın temsil ettiği tartışmacı, kutuplaştırıcı, tek adamcı özelliklerin aksine uzlaşmayı, birleştirmeyi, sükuneti, güveni, ağırbaşlılığı temsil ediyor. Onun “iddiasız” diye yer yer eleştirilen üslubu aslında bu sakin ve derin gücü barındırıyor içinde. Hafta başında Yeni Akit gazetesi temsilcisinin “Sizin ekmek sloganınıza karşı Anadolu insanı ekmeğin fiyatının bile kaç lira olduğunu bilmediğinizi düşünüyor” şeklindeki son derece provokatif sorusuna karşı verdiği yerinde ve “kapak” cevap ve gazetenin bu cevabı bile çarpıtarak haber yapması hiçbirimizi şaşırtmadı örneğin.
Sadece, birçok başka faktörün yanında bu ve bunun gibi sorular da cumhurbaşkanlığı seçimine doğru giderken muhalefet adaylarının nasıl da eşitsiz bir ortamda mücadele vermeye çalıştıklarını bir kez daha görmemiz açısından çarpıcıydı.
Ne olursa olsun İhsanoğlu’nun, kendisini dört bir koldan sıkıştırmak isteyen gazetecilerin saçma sapan sorularına verdiği yanıtlar başta akıl, izan ve bu gizli, sakin, etkili gücü ısrarla ortaya koyuyor. Yapılması gereken tam da bu gücü daha çok belirginleştirmek, İhsanoğlu’nun birikimli, özgüvenli, sağduyulu tarzını toplum önünde daha görünür kılmaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları