Halkın Seçeceği Cumhurbaşkanlığı Yarışı

05 Temmuz 2014 Cumartesi

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıkladığı ve hemen tüm kanalların canlı yayınla verdiği konuşma, demokratik bir ülkede gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için yapılan adaylık konuşmasından ziyade, ancak bir cihan imparatorluğuna yakışacak görkemde bir tahta çıkışın ilanı gibiydi. Konuşmasında, 200 yıllık, ülkenin özgüveninin yok edildiği uzun bir “karanlık çağın” sonunun kendi iktidarlarıyla geldiğinden, silinmek istenen bir medeniyeti yeniden diriltmek için verdikleri mücadeleden bahsediyor. Sanki yeni bir devir, bir milletin makus tarihini tepetaklak eden yeni bir kader tayin ediliyor. Havada ağır ve şiddetli bir güç gösterisi kokusu.
Oysa ki bu yolda 77 milyonu kucaklayacağını söylerken ötekileştiren, ayrıştıran, kutuplaştıran üslubunu ve söylemlerini canhıraş bir biçimde sürdürüyor, herkesin cumhurbaşkanı olacağını dile getirdiği adaylık töreninde bile kendisini desteklemeyen, eleştiren, muhalefet eden gazeteleri ve TV kanallarını almıyor içeri. Dille zihin arasındaki uçurum derinleştikçe ve ortaya çıkan farazi dünyaya inananların sayısı arttıkça, her birimiz koca ve acı bir yalanın parçası haline geliyoruz.
Ne olursa olsun bu yarışa Erdoğan rakiplerine kıyasla epeyce önde başlıyor. Erdoğan söz konusu olduğunda anında olağanüstü hal ilan eden, özel muamele, ilgi ve destek veren medyanın, söz konusu öteki cumhurbaşkanı adayları, örneğin Ekmeleddin İhsanoğlu, örneğin bu yarışta kendini iyi ve doğru ifade edebildiğine ve özverili çalışmalarda bulunduğuna inandığım Selahattin Demirtaş olduğunda sağlayabildiği olanaklar bir hayli kısıtlı. Eh, Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlanana kadar Başbakanlık görevinden istifa etmeyeceğini de açıkladığına göre bu süre zarfında devletin olanaklarından sonuna kadar yararlanacağı aşikâr. Yani Demirtaş gibi İhsanoğlu da, yalnızca medya ve devlet gücünü kale aldığımızda bile oyuna en az 2-0 yenik başlıyor.
Bunlar bir yana, kendilerini İhsanoğlu aleyhine yazıp çizmeye ve konuşmaya, onun kara propagandasını yapmaya adamış, bu yolda İhsanoğlu’na Türk vatandaşı olmadığından askerliğini yapmadığına, Coca- Cola’cı ya da cemaatin adamı olduğuna kadar varan türlü suçlamalarda bulunan iktidar destekçisi geniş kitlenin yanına bir de ulusalcı kanat eklendi. Bu kanadın seçim kampanyası boyunca, ortak aday için örgütün geri kalanıyla beraber çalışmak yerine kendi parti içi davaları için mücadele etmek isteyeceklerini kolaylıkla öngörebiliriz. CHP’de hep var olan organize ve güçlü dayanışma ruhunun eksikliği, söz konusu muhalefet içi muhalif grubun varlığı ve çalışmalarıyla daha da keskin bir biçimde hissedilecektir. Seçimde sandığa gitmeyenlerin dikkate alınmayacak ve sadece seçime katılanlar üzerinden neticeye ulaşılacak olması da CHP açısından diğer bir kayıp. Zira parti içi çatışmaların da etkisiyle partisine tepkili seçmen, CHP’nin sandıklarda daha büyük fire vermesini getirecektir. Buna ilaveten MHP oylarının bir kısmının da AKP’ye kayacağını öngörebiliriz.
Tüm bu sıraladığımız olumsuzluklara rağmen bugün, tam da toplumun ihtiyaç duyduğu bir duruşa, kişiliğe ve saygınlığa sahip olan İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şansının olmadığını düşünmek yanıltıcı olacaktır. Zira AKP cephesinde de işlerin pek o kadar parlak olmadığını görmek gerekir. Erdoğan sonrası kimin başbakan olacağı sorusu üzerinden çeşitli çatışmaların ve ciddi karışıklıkların yaşandığı AKP’nin içten içe kaynadığı, 1-2 yıl önceki AKP olmadığı, çok kan kaybettiği bugün kulislerde konuşulmakta. 17 Aralık süreciyle yıpranan AKP, yerel seçimlerde daha çok Kadir Topbaş, Binali Yıldırım gibi isimler sayesinde oy oranını belirli bir seviyenin üzerine çıkarabilmiş fakat buna rağmen metal yorgunluğu sürecine girmekten kendini kurtaramamıştır. Bu sebeplerle birlikte Erdoğan’ın bugün yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, en azından ilk turda seçilme şansının sıkıntıda olduğunu ve İhsanoğlu lehine yeni bir umut doğduğunu söyleyebiliyoruz. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları