Bazı kıyametler çoktan koptu

18 Kasım 2020 Çarşamba

Artık ne zaman hukuk reformu, yargı paketi gibi bir söz işitsek yan yan gülümsüyoruz. 

Nitekim bunu Adalet Bakanının söylemesi ayrı garabet. 

Madem mümkündü zaten göreviniz olanı yapmak için neden bu kadar beklediniz, bunun avronun on lira olduğu güne denk gelmesi bir tesadüf mü demek lazım.

Aslında meselenin ekonomi olduğunu bilmeyen yok. Her ne kadar türlü çeşit laf salatası ile allanıp pullansa da artık mızrakların çuvala sığmayacağı günlere geldik. Yargının ne hale geldiği sayısal olarak da ispatlandı. 

Zira adalet mülkün temelindeki zemindir. Siz onu bu kadar savurup salladıkça, aynı fay hatları gibi o da üstündekileri sallamaya başlıyor. Enkaz altında kalan da ülkenin en fakir, en zayıf ve dezavantajlı kesimleri. Size abartılı gelmesin, herkes eve ekmek götüremiyor. 

Eleştiriye asla tahammülleri olmadı. Bu kafayla giderseniz işler fena karışır diyen her ekonomiste, yargı kararlarını siyaset yönlendirirse sizin için de iyi olmaz diyen her hukukçuya çok kızdılar. Onları düşman belleyip her fırsatta itip kaktılar.

Maalesef kimilerinin matematikle ve demokrasi ile arası hoş olmadığı için muhaliflerin olabilecekleri önceden görüp söylemesini “memleketin kötülüğünü istiyorsunuz” diye yorumladılar. Doğru çıkan tahminlerden sonra kibirlerini bir kenara koyup “haklıymışsınız” diyemediler. On sekiz yıl boyunca tek bir yanlışları olduğunu kabul ettiler, onu da Allah affetsin deyip savuşturdular.

Artık nasıl bir ruh haliyse, taraftarlarının da bunca eleştiriden ve gözleri önündeki hamasetten, nepotizmden, despotluktan çıkarabildikleri tek sonuç yine muhalifleri şeytanlaştırmak oldu. Pek çok akıllı, yetişmiş, ülkesini seven insanın bir yargı kararı dahi olmadan hayatıyla oynandı, gözlerini yumdular, sesleri bile çıkmadı. 

Bir süre öncesine kadar düzgün bir adliye binası bile olmayan şehirlere Adalet Sarayları dikildiği doğrudur. Her gün birkaç kez bozulsa da bir yargı bilişim sistemi de kuruldu. Ama bu da tek başına hiçbir derde çare olamadı. 

Daha önce de sözler verildi ama tutulmadı, tutulamadı. Hukuk bir araç olarak kullanıldı. Bizden önce de diye konuşmaktan bıkmadılar, oysa zaten önceyi beğenmedikleri ve daha iyisini getirecekleri iddiası ile geldiler. 

Bu salgın zamanında bile kendi parti kongrelerini, mitingleri sağlıklarını hiçe sayarak yapıp baro genel kurullarını engellediler. Bunu yaptıktan bir ay sonra kameraların karşısına geçip adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun diyebildiler. Bu kadar avukatın aklıyla adeta alay ettiler.

Hukuk güven meselesidir. Vatandaş bir kürsüde oturan hâkime tam olarak güvenebilmelidir. Hâkimin güven vermesi sahip olduğu Anayasal güvencenin fiilen de varlığına bağlıdır. Yalnızca hukuka göre karar vermesi için kaderi kimsenin iki dudağı arasında olmamalıdır. 

Aynı şekilde savcının, avukatın, kalemde çalışan memurun da güvence altında olması adalet mekanizmasının iyi işlemesi için şarttır. Duruşmaların yazıldığı saatte başlayabilmesi bile o adliyedeki çalışma disiplinini göstereceği için güven unsurunun bir parçası sayılmalıdır. 

Hele siyasetçinin hukuku bu şekilde kullanması sonra da kürsülerden adalet masalları anlatması vatandaşın aklına saygısızlıktan başka bir manaya gelmez.

Adalet Bakanına minik bir sır verelim. Farkında mısınız bilmiyoruz ama bu ülkede son on sekiz yılda çok kıyametler koptu, kopmaya da devam ediyor. İnsanlar öldü, ölmeye devam ediyor. Hakları adliye koridorlarında kaldı, kalmaya devam ediyor, alınamıyor. 

Bu ülkede adaletin gerçek anlamda var olabilmesi için illa büyük kıyametin kopması mı gerekiyor?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları