Reis kendini seviyor mudur?

15 Kasım 2020 Pazar

Maskelerin gizlenmeye yaradığını sanabiliriz, oysa çoğu zaman insanların utancını ortadan kaldırır ve kendini ifade kolaylığı sağlar. 

"İnsan kendi kişiliğinde konuşurken çok az kendisidir. Ona bir maske ver, sana doğruyu söyleyecektir."

Bir çocuğa daha küçük yaşlarında katı bir disiplin ve boyundan büyük bir amaç verirseniz hiçbir zaman aslında “gerçek kendisi” kimdi bilemez. Sadece onay garantisini peşin verdiğiniz personasını geliştirir. 

Çünkü o sert tepkisellikten gizlenmenin en kolay yolu, insanın kendisine bir “kalıp kimlik” yaratması ve onu mümkün olan her an kendisinden bekleneni yaparak, dış onay ile desteklemesi, yüceltmesidir. 

Bunu yapan bilinçli zihnimiz değil, büyük kısmı çocukluk yıllarımızda çer çöple doldurulmuş bilinçaltımızdır. 

Neden böyle? Çünkü herbirimizin hücrelerindeki o vahşi yaşam aslında insanlığın devamına göre ayarlanmıştır, paşa gönlümüzü hoş etmek değil her şeye rağmen hayatta kalmak üzerine. 

Küçük bir çocuk da kendisi olarak baş edemeyeceği yetişkinler dünyasında bir şekilde var olacaktır.

Dolayısıyla sonradan üzerine bir olgunluk, bir anlayış yerleştirilmemiş içgüdüsel dürtülerimiz bilinçaltımızın çocuklukta nasıl yapılandırdığına göre şekillenir.

Bu durumu göz önünde tuttuğumuzda adeta her birimiz ayrı bir evrende yaşıyormuş kadar birbirimize uzak sayılabiliriz. 

Bu uzaklık bizi yalnız hissettirmesin diye ötekiler yaratmış, onlardan toplu halde saklanabileceğimiz bir yaşam tarzı seçmiş, adına toplum demişiz. 

İnsan dediğin aksiyonsuz duramaz, sonradan bu topluluklarda bile insanlar arasına kara kediler girmiş. 

Sınırlar çizilmiş, yepyeni kavramlar icat edilmiş, herkes beğendiğini seçip almış ve biri olmakla kalmamış bir şeyci de olmuşuz. Büyük amaçları olan topluluklar içinde sivrilenlere lider demişiz.

Özetle insanlarda da kendimizde de gözlemlediğimiz her tavrın arkasında mantık, bilgi, anlayış aramamak gerekir. İnsanın kendi yapıp ettiklerinde bile dürtülerinin ne zaman devreye girdiği ile olgunlaşmış yetişkin tavrı ayırt etmesi zaman, zemin, imkân gerektirir.

Gelelim ülkemize. Çocukları nasıl yetiştiriyoruz, kendi özgür seçimlerini yapabilecekleri bir zeminde mi? Yoksa biz neysek o olsunlar, hatta yetişince dönüp gelip bizim eksiklerimizi de tamamlansınlar diye mi?

Pek çoğumuz anne babalarımızın hiç gerçekleşmemiş hayalleri, asla gerçek olamayacak kadar iddialı projeleriyiz. Bizi hiç rahat bırakmadılar bu ülkede kendimizi yaşayalım diye. 

Hep bir görevimiz oldu, hep bizim dışımızda bizden bir şey beklenen mini mini birler çalışkan ikiler olduk biz. Çoğumuzun kendisinden beklentileri bile kendisine ait değil ya ailesinin ya da tüm ülkenin ülküleri, inançları, ideolojileri üstüne. 

Böyle olunca insan dönüp de ben kimim, gerçek miyim, kendimi sever miyim diye düşünemez. Görevi bıraksa bütün bu psikolojik yapı çökeceği için bir türlü gidemeyen, özellikle de büyük işler başarmak üzere kendini görevli zannedenler insanlığın başına büyük işler açmıştır. Çoğu hiçbir zaman vaat ettikleri o hayali cennete kavuşamamış, toplumları da boş yere peşinden sürüklediği ile kalmıştır.

Bütün bunları neden mi yazdım? Çünkü önce beni arayan biri, ben aslında partide olan bitenleri onaylamıyorum ama reisçiyim, onu çok seviyorum dedi. 

Sonra telefonu kapatıp ekrana bakarken, yıllardır her gün, neredeyse her gün orada görmekten, aynı söylevlerini izlemekten, anlattığı aynı masalı dinlemekten yorulduğum kişiyi izlerken yine aynı cümle zihnimden geçti. 

Acaba reis de kendisini bu kadar çok seviyor mudur?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları