Server Tanilli

'6 Ay'ın Gerçekleri...

06 Aralık 2008 Cumartesi

13 Kasım 1918de, Mustafa Kemalin, Mondros Ateşkes Antlaşmasından iki hafta sonra İstanbula geldiği tarihte, işgal güçlerini İstanbula taşımış gemilerin namlularını Saraya çevirdikleri bir ortamda, Haydarpaşadan karşıya geçerken işgalcilere bakıp Geldikleri gibi gidecekler bir gün dediği ünlüdür.

Yenilgiye daha o gün karşı çıkıyordu.

Ne var ki, düşman kavi talih zebun idi o sıralar. Yurt kurtarılacaksa, onu örgütlemek gerekiyordu. Nitekim, o tarihten bir 6 ay sonra, Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919da Bandırma vapuru ile Samsuna doğru İstanbuldan ayrılıyordu.

Ne olmuştu bu 6 ay içinde?

Çağdaş tarihimiz üstüne değerli çalışmalar yapmış olan Alev Coşkun, Cumhuriyet Kitapları arasında çıkan dev bir eserle bu konuda da gerçekten aydınlatıcıdır.

*

Söz konusu dönemde, İstanbul, olağanüstü koşullar içindedir.

Başta, bir düşman işgali vardır.

İngiliz, Fransız ve İtalyan güçleri kuş uçurtmazlar. Bir yanda işgal güçlerine omuz veren azınlıklar, her tarafta cirit atan casuslar, İngiliz işbirlikçileri; öte yanda, işgal edilmiş bir payitahtın üzgün, bitkin ve yorgun Türkleri... Bellidir ki, Osmanlı devleti yüreğinden vurulmuştur; bir imparatorluğun son demleridir yaşanan. Ne var ki, tarih diyalektik gelişir, o yaşanacaktır gecikmeden.

Umut, ordudadır. Çünkü, her şeye karşın, milliodur ve disiplin ondadır. Büyük bir değişiklik de vardır: Enver, Cemal ve Talatlar, korkunç yanılgılarının sonucu yurttan kaçmışlardır. Gözler, yeni bir kuşaktadır: Mustafa Kemal, Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Paşalar; ve Genelkurmayda ve Harbiye Bakanlığında daha gençler...

Hepsi ilişki içindedirler.

Hepsinde yıldız olarak görülen de, Mustafa Kemal Paşadır. Niçin öyle? Çünkü, bütün başarıları bir yana,Anafartalar Kahramanıdır o!

Yenilmemiş bir Çanakkaleden geliyordu...

Bir düşünceden ötekine geçilir ve siyasal girişimde bulunur: Birinde, Mustafa Kemal Harbiye Bakanı olmak ister. İkinci bir aşamada, barışçı yollardan ihtilalci yöntemlere geçilir. Üçüncü aşamada, Anadoluya geçiş kararına varılır.

Bir gün de, gökten inen bir müjde gibi, İngilizler bir nota verirler. Anadoluya geçilecektir. Mustafa Kemalin ağır basan kişiliğine bakınız: Yetki kararnamesini bizzat yazdıracaktır...

Bütün bu süreçte bir görülen de, ast-üst ilişkisinden önce askerdeki yurtseverliktir: Nitekim, Anadoluya geçildiğinde, çok sürmez Mustafa Kemalin görevine son verildiğinde, Ali Fuat Paşanın ilk yaptığı, İstanbulun kararını suratlara çarpar, başkaldırmıştır. Ve Karabekir Paşa da, bizzat gelir Mustafa Kemalin önünde hazır olup -bugün de duygulandırıp ağlatan- o ünlü selamını verir: Emrinizdeyim!”

Samsundan önce kurtuluş için çare arayan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının öyküsü bir destandır.

Alev Coşkunun 6 Ayı bunu anlatıyor...

Samsundan önce bilinmeyeni tarihin aydınlığına çıkararak...

*

Peki, gerçekleri bir yana atıp yalanlara ve uydurmalara da sapmak neden?

Yok Vahdettin, Mustafa Kemali Anadoluya göndermişmiş. Peki, aynı sultan, nasıl olmuş da kararından sonra dönmüştür? Daha da utanç verici olanı, Vahdettinin, düşmanla işbirliği yapıp sonunda gidip onlara sığınması neden?

Yok, Mustafa Kemal Paşa saraya damat olmak istemiş, olamayınca da Hanedana düşman kesilmişmiş...

Tarihe böyle bakılır mı? Böyle bakanlara da ne denir?

Alev Coşkun, 6 Ay adlı eseriyle, tarihe nasıl bakılacağının dersini de veriyor ve bunu yaparken, bugün de aramızda dolaşan ifritleri teşhir ediyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiye Nereye Gidiyor? 10 Ağustos 2009
Masal ve Gerçek... 7 Şubat 2009

Günün Köşe Yazıları