Bir “İslami paganizm” figürü olarak Erdoğan

30 Ekim 2017 Pazartesi

<video:855533>

Neil Postman’la Camille Paglia’nın unutulmaz bir sohbeti vardır (1991). “Harper’s Magazine”, onları New York’ta bir lokantada buluşturup konuşturmuştur. Konuşma, yazılı kültür çocuğu Postman’la görsel kültür çocuğu Paglia arasında müthiş bir “münazara” olarak şekillenir. Fakat bu “kaliteli tartışma”nın asıl konusu dindir (Türkçesi için bkz. “Birikim”, Sayı: 63, Temmuz 1994, Çev. Osman Akınhay).

“Televizyon: Öldüren Eğlence” yazarı (Ayrıntı Yayınları, 1994) ve kitap "savunman"ı Postman, günümüz görsel kültürünün kitabi dinlerin içsellik ve derinliğini, dolayısıyla kutsallığını kaybettirip onları alabildiğine dünyevileştirdiği iddiasındadır. Televizyonlu bir hayatın içine doğmuş kültür eleştirmeni Paglia ise televizyonun, Hristiyanlığın özellikle Katoliklikte belirginleşen “paganik” yönüne hitap ederek aslında dünyevileşmeye değil dinselleşmeye yol açtığı kanısındadır.

Paglia’ya göre, 20’nci yüzyıla damgasını vuran sinema da, televizyon da, pop kültür de ikonlar, ikonalar yaratmak, yaymak, benimsetmek anlamında “kutsal”ı yeniden var eden “pagan” pratiklerdir. Televizyonla birlikte kutsallığa temel oluşturan ruhsal aşkınlık duygusunun yitip gittiğini söyleyen Postman’ın aksine Paglia için televizyonla birlikte kutsal, her yerdedir.

***

Ben bu tartışmada Postman’a yakın düşerim. Ancak Paglia’nın söylediği her şeyin kategorik olarak reddedilebileceği noktasında da değilim.

Televizyonla, ekranla, görsel kültürle birlikte görüntünün bir kült ve fetiş kaynağı olma yolunda işlevselleştiği, dolayısıyla televizyonun paganik motivasyonu kışkırttığı önerisini ciddiye almak gerekir.

Şu şartla ki yine Postman’ın vurguladığı gibi, imgelerin “sekülerleştirilmesi” (dünyevileştirilmesi) denilen eğilimin, yani hem görüntülerin sık sık verilmesinin, hem de görüntü ile ticarileştirme arasındaki “rezil” bağın dinsel sembolizmi yok etmesi, semavi tektanrıcılık kadar, pagan çoktanrıcılık için de geçerlidir. Çünkü ne kadar ikon, ikona üretim tezgahı da olsa ekran, sonuçta kutsal yaratmak (“enchantment”) değil, eğlence yaratmak (“entertainment”) peşindedir.

***

Bunları bana yazdıran, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara’da açılış törenine katıldığı Melike Hatun Camii’nde Kur’an okuduğunda ortaya çıkan “manzara”.

İki gündür sosyal medyada sular seller gibi (Postman’ın vurgusuyla, “sık sık”) akmakta olan görüntülere bakın!..

İslam’ın da şu “elektro-dijital zaman”da artık görselliğin “paganik” itkili çekiciliğine kapıldığını hissedeceksiniz!..

Hele Cumhurbaşkanı ile aynı saftaki cami imamının Erdoğan Kur’an okurken öne doğru kaykılıp elindeki cep telefonuyla çekim yapmak için kıvranışını hiç kaçırmayın!

“Din-i İslam” adına Kur’an’ın ve “Yaratıcı”nın değil, tüm somutluğuyla Recep Tayyip Erdoğan’ın öne çıktığını/çıkarıldığını düşünmeden edemeyeceksiniz!..

***

Cumhurbaşkanı’nın Kur’an okumasında sorun yok. Sorun, “sunum”da…

İmam-Hatip kökenli Erdoğan tabii ki Kur’an okuyacaktır. Karşımızda değme âlime, hocaya, şeyhe, hatta Cübbeli’ye, diğer “İsmail Ağa”cılara, yanı sıra Menzilcilere, Süleymancılara taş çıkartacak kadar dini iyi bilen bir siyasi lider, daha doğrusu muktedir var.

O yüzden hep söylüyoruz, bu saatten sonra tarikatlardan, cemaatlerden bir cacık olmaz.

Mesele, Erdoğan’dan Türkiye’ye, bize, hepimize ne olacağıdır!..

***

Bu soruya da din bağlamında, yani dine ne oluyor, ne olacak diye baktığımda, işte Ankara’daki görüntüyü Postman-Paglia tartışmasıyla buluşturarak başlığa da yansıyan sonuca varıyorum: Bir “İslami paganizm”e doğru gidiyoruz!..

Camideki görüntü, Kur’an’ın ve onun "sahibi"nin kutsallığından ziyade Erdoğan’ın kutsallığını duyumsatıp telkin etmekte bize…

Kul, Kur’an okuyacaktır. Lâkin bu kul, başkalarınca “kült” kılınmışsa, cami imamı bile nerede olduğunu, neyle vazifelendirildiğini unutup “Reis”in Kur’an tilavetini “görüntüleme” derdine düşmüşse artık ortada Allah’ın geri plana itildiği bir durum var diye düşünmek de kaçınılmazlaşmaktadır.

Bu, bilincinde olunsun olunmasın, paganizme çalan bir motivasyondur!..

***

Postman, televizyon-din ilişkisi üzerine kaleme aldığı notlarda meşhur Evangelist “televaiz” Jimmy Swaggart’ın herkesi ekrana kilitleyen performansını değerlendirirken şunları söyler:

“Swaggart, Tanrı’dan daha iyi oynamaktadır. Tanrı yalnızca zihinlerimizde varken, Swaggart izlenmek, hayran olunmak ve tapınılmak üzere oradadır” (“Öldüren Eğlence”, s. 135).

Postman’ın söylediklerini Melike Hatun Camii’nden yansıyan görüntülere uyarlayarak noktalayalım: Allah, yalnızca zihinlerde ve kalplerde varken Erdoğan izlenmek, hayran olunmak ve tapınılmak üzere oradadır!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları