Türkel Minibaş

Ciddiyet Beyler!

28 Ekim 2008 Salı
Bir, piyasa ekonomisi dengelerin kendi kendine oluştuğu bir mucize alanı değildir.

İki, güçlerini nereden alırlarsa alsınlar hükümetlerin keyfi demeçleriyle yönetilmeyecek kadar ciddi bir mekanizmadır.

Üç, mekanizmayı doğru işletecek temel kurumların başında da ülkelerin merkez bankaları gelir.

Batının anlı şanlı ekonomistlerinin demeçlerine, makalelerine bakılırsa bu gerçekleri sonunda global kriz sayesinde fark ettiler. Aynı dünyanın plağını çalan bizim ülke hükümetiyse YTLnin yüzde 30 değer kaybetmesine rağmen hâlâ bu gerçeği yakalamış değil. Krizin olası yüksek etkilerini;

Gerektiğinde biz de piyasalara likidite verebiliriz.

Dere mecrasında akar müdahale gerekmez.

İnanıyorum ki inşallah bu kriz bizi teğet geçecek.

Bizde yangın yok, niye su sıkalım.

söylemleriyle geçiştirmeye çalışmakta!..

Sonuç: Son 40 günde Türkiyeden 15 milyar dolarlık sermaye çıkışı ve ulusal parada yüzde 30un üstünde değer kaybı!.. Hal böyle iken, 2009 bütçesi hâlâ global krize uyumlandırılmış değil!..

Tabii bu arada hükümetin krizi algılama zaafından kazananlar ise, yabancı yatırımcı ile ithalatçı!

Zaten 2000den beri süren programının mantığı da bu değil miydi? Düşük kurla ithalatı cazip kılıp, hem dışarıdaki reel sektörü Türkiye pazarı üzerinden rahatlatmak hem de sıcak para akımlarıyla yabancı yatırımcıya kolayca nemalanacağı alan yaratmak.

Oysa, şimdi gün o gün değil.

Piyasalar Merkez Bankasının dolardaki yükselişe müdahale edeceği beklentisindeydi.

Müdahale edilmediğini gördükçe satış baskısının yerini değer kaybı artan YTL baskısı aldı.

Değer yitiren YTLnin piyasayı ters yönden baskılamasından ise Türkiyedeki yabancılar yararlandı.

Yabancılar 1997deki Güney Asya krizinde olduğu gibi, faizinden beslendikleri yerli paradan çıkıp yükselmekte olan dolara geçtiler.

İlk çıkanlar da hedge foncular oldu.

Piyasalardaki tedirginlik büyüdükçe halkın da doların yükseleceğine dair beklentisi büyüdü. Doların yükselebileceği en yüksek seviyeye ulaştığı beklentisi oluşmadığı için eldeki dolarları satmaktansa haklı olarak beklemeyi tercih etti.

O sırada yabancılar da ülkeyi terk etmeye başladılar. Son iki aylık çıkış tahmini 14-15 milyar dolar.

Yabancıların davranışının Güney Asya krizinden belki de tek farkı inşaat ve konut hisselerine yoğun yatırım yapmamış olmaları. Bu, İMKBden ucuz hisse toplayarak piyasadaki varlıklarını devam ettirecekleri umudunu yaratabilir. Büyük olasılıkla da Birleşik Arap Emirlikleri gibi şu an inşaat ve bağlı yatırımların en cazip olduğu ülkelere göç edecekler.

Merkez Bankasının faiz oranlarındaki kararlı davranışı da zaten bu nedenle değil mi? Türkiyeyi hâlâ yabancılar için cazip ülke konumunda tutmak için değil mi?

Kaldı ki, Hazine bonolarının faizlerinin hangi nedenlerle arttığını iyice belirlemeden faiz indirimine gitmek her zaman firmaların daha kolay kredi bulacağı anlamına da gelmemekte! Dolayısıyla, merkezin borç verme faiz oranlarındaki 50 puanlık baz indirimle piyasaların fonlanmasından şimdilik çok umutlanmamak gerek!

Aynı şekilde, Merkez Bankasının döviz satım ihalelerine başlama kararının da hızlı yükselişi birden frenlemeyeceği kesin! Zira, karar geç kalmış bir karar olduğundan dolayı güvenli kabul eden yerli yatırımcının dövizini bozmasına yol açmayabilir. Dolayısıyla, döviz likiditesinin rahatlatılmasında merkeze yatırımcıdan destek gecikebilir.

Kurdaki oynamaların durmaması halinde kurlara hangi araçlarla müdahale edileceğinden piyasaların net bir şekilde bilgilendirilmemesi de yerli yatırımcıların tedirginliğini arttırabilir.

Aslında yapılması gereken belli: Piyasaları doğru ve zamanında bilgilendirmek! Ama, bunun için biraz ciddiyet lazım.

[email protected]

www.turkelminibas.net



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları