Türkkaya Ataöv

Suriye'de Korkulanlar

07 Ekim 2012 Pazar

Bu karmaşanın baş kararvericiliğini sürdürmek isteyen ABD’nin siyaseti yalnız Rusya ve Çin gibi büyük devletlerin değil, bölge devletlerinin de (Türkiye gibi dost ve bağlaşık olsalar bile) güçlü olmalarını engellemektir.

Suriyede korkulanlar gerçek oluyor. Başlangıçta sınırlarına yakın yalnız üç küçük kentteki başkaldırma şiddetli bir iç savaşa dönüştü. Daha çok Sünni İslamcılara karşı iktidarın ordusu. Halkın konutları, resmi yapılar ve onların yaslandığı devlet yapısı çöküyor. Komşu Suriye (her bir parçası bir milis gücünün elinde kalacak biçimde) Lübnanlaşma tehlikesiyle burun buruna. Bunun sonuçları, bölünmeye ek olarak, din mezhepleri açısından bir azınlık iktidarını simgeleyen Alevilerin kıyımına yol açarsa, bu gelişmeler tüm komşuları etkileyebilir. Bu senaryonun aşamaları, emperyalizmin rüzgârıyla da kapkara ve kıpkızıldır.

Bir yanda kendine Vehhabiliği, hatta İslamı uydurmuş olan (kralların geniş haremleri sayesinde, bol gelirli 40.000 prensli) Suudi ailesi saltanatı ve onun izinde minik ama petrole boğulmuş Katar, ikisinin de ardında ABDnin hedefleri ve onun içinde (Sünni İslam kimliğini öne çıkaran) Türkiyeye ayırdığı yer; karşılarında Fransızların Şamdan ayrılırken iktidarı verdikleri Alevi azınlığın Suriyesi, onu destekleyen Rusya, Çin, İran ve Lübnanda güçlü durumda görünen Hizbullah. Irak şimdilik Suriye ile İrana yaklaşma eğiliminde. Gelişmeler Ürdünü, İsraili ve Türkiyeyi içine çekebilir.

Bu karmaşanın baş kararvericiliğini sürdürmek isteyen ABDnin siyaseti yalnız Rusya ve Çin gibi büyük devletlerin değil, bölge devletlerinin de (Türkiye gibi dost ve bağlaşık olsalar bile) güçlü olmalarını engellemektir. Rakip ve önder bir Rusya ya da çetin ceviz bir Suriye değil, ağzı kapalı ama petrolle sulak bir Suudi Arabistan, isterse anayasası bile olmasın. ABD, Orta Asyadaki Türk kökenli cumhuriyetlerde askeri üsler bile edindi, ama İran, ona göre, bölgede bir çıbandır. Değiştirilmiş bölge haritasını ve onun içinde TC sınırlarını da anımsayalım. Ama Türkiye küresel kapitalizme uysal biçimde hizmet etmiyor mu?diyeceksiniz. Ne yazık ki, gene anlamadınız! Anglosakson kökenli, Protestan ve beyaz olmakla yıllardır övünmüş olan ABD Britanyanın da kendine kafa tutmasına izin veremez. ABDye karşı güç rekabeti yönünden Londra ile Moskova arasında pek fark yoktur. Soğuk Savaş yıllarında bile hem Sovyetleri, hem Britanya dostunu hizada tutuyordu.

Türkiyenin de özel bir değeri yok; hizmet veren bir bölge piyonu olma dışında. Bir daha, ne bir tam bağımsızlık simgesi Mustafa Kemal, hatta ne arada sırada çizgiden sapan bir Bülent Ecevit. İranda Musaddıkı, Guatemalada Arbenzi ve Şilide Allendeyi devirdi, Vietnamda işbirlikçisini öldürttü; Teksasta kendi başkanı Kennedy de aynı kaderi paylaştı. Obama da kürede ABD egemenliğini bir yana koyup uluslararası barış için gerekli adımları atacak olsa, o da aynı yolun yolcusu olur. Nobel Barış Ödülünü aldıktan sonra, Afganistandaki askerleri ve savaş bütçesini katladı da paçasını kurtardı. Obama CIAya ve onun gibi gizli örgütlere Suriyede başkaldıranlara destek öngören resmi belgeyi imzalamıştır. Suudilerle birlikte muhaliflere, Libyada olduğu gibi, silah ve para aktarıyorlar. Türkiyenin güneyinde onların desteğiyle bir merkez oluşturuldu. CIAnın bundaki parmağı kimi ABD yayınlarında açıkça yazılıyor.

Bu oyunlar Suriyeyi düzlüğe çıkarmaz. Savaş uzamakta, vuruşanlar aşırılıklara sürüklenmekte, kardeş kardeşe düşman olmakta, ülkenin eski çağlardan kalma zenginliği bile yıkılmaktadır. Yabancı, Bağdatta yaptığı gibi, müzelerin içini de boşaltır. ABD-Suudi-Türkiye ortaklığı Esadı daha da sertleştirdi. İran, Rusya ve Çinin onaylamadığı bir yol geçerlilik kazanamaz. Tarafların uzlaşması isteniyorsa, görüşmelerden önce ambargo gibi önkoşullardan vazgeçilmeli. Hele mezhepsel çatışma kapıları açılmamalı. Taraflar iktidara ortak olmalıdırlar. Esad ve onunla birlikte neredeyse 70 yıllık azınlık Alevi iktidarı yıkılırsa, en kötüsü, geniş bir Alevi kıyımına yol açılabilir ki, sonuçları Suriyede de, komşularında da onarılmaz yaralar açar. Ama daha şimdiden tehlikelerle dolu bir açmazın ağzına yerleştirilmiş durumdayız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

2013’ten Sonrası 23 Aralık 2013
Suriye Kürtleri 9 Ekim 2013

Günün Köşe Yazıları