Barajın Arkasındakiler

08 Aralık 2014 Pazartesi

Yüzde 10 seçim barajı 12 Eylül’ün mirası. O dönem niçin konmuş? Seçimde farklı ve muhalif eğilimler Meclis dışı kalsın, otoriter yasal anayasal düzeni sürdürecek mümkünse tek parti iktidarları sandıktan çıksın diye. Üzerinden 30 küsur yıl geçmesine karşın varlığını korumakta olan seçim barajının en güçlü savunucusunun kim olduğu geçen hafta ortaya çıktı.
Anayasa Mahkemesi, Meclis’te temsil imkânı bulamayan partilerin bireysel başvurularını gündemine aldığını açıklayınca, ilk bağıran iktidar partisi oldu. Barajın arkasından ses veren AKP, yüzde 10 seçim çıtasını açıkça ve çok sıkı biçimde savundu. Hatta bu yüksek barajın, seçme ve seçilme hakkı ve dolayısıyla demokrasinin önündeki temel engel olduğuna yönelik görüş açıklayanları da hedef almakta tereddüt etmedi.
Bununla da kalmadı AKP. Yüksek mahkemenin başvuruları gündemine almasının arkasında, “kendi iktidarına karşı planlar hazırlayan çevrelerin yeni bir oyunu” olduğu paranoyasını bile ortaya atabildi. Ve Anayasa Mahkemesi’ni ve başkanını “Seçimler üzerinden hükümete karşı darbe girişiminde bulunmakla” suçlayabildi. Cumhurbaşkanlığı görevini bir parti lideri gibi yürütmekte olan Erdoğan ile “partisi” AKP’ye göre, Gezi protestoları ve 17 Aralık soruşturmalarında hükümeti düşürmeyi başaramayanlar, şimdi bunu seçim barajını kaldırarak ya da düşürerek gerçekleştirmeyi planlıyorlar.

***

AKP’den gelen bu katı baraj savunması, iktidarın girdiği ruh halini göstermesi açısından oldukça dikkat çekici. Bir süredir, en hafif eleştiriyi dahi iktidarına tehdit olarak algılayıp yasaklamaya girişen AKP, yaşanan baraj tartışmasında da, varlığını ancak yüzde 10 seçim barajının arkasına gizlenerek sürdürebildiğini itiraf etmiş oldu. AKP baraja sarılmakta kendince haksız sayılmaz. Çünkü yüzde 10 barajının kendisine sağladığı olağanüstü avantajlar var ortada. Şöyle ki, AKP tek başına iktidara gelişini tamamen yüzde 10 seçim barajına borçlu. 2002 seçimlerinde Meclis’e girebilen iki partiden AKP yüzde 34, CHP ise yüzde 19 oy almıştı. Seçmenin yüzde 47’sinin iradesinin Meclis dışı kaldığı seçimde, AKP de tek başına iktidar olmuştu. O günden bugüne baraj sayesinde her seçimde aldığı oy oranının çok üzerinde milletvekiline sahip olmayı sürdürdü. Özellikle yolsuzluk konusunda toplumdaki rahatsızlığın zirveye tırmandığı bu dönemde AKP, seçim barajının arkasına saklanmak dışında şansı kalmadığını çok iyi görüyor.

***

Barajın AKP açısından başka bir önemi daha var. Erdoğan’ın yönlendirmesi altındaki iktidarın artan otoriterleşme eğilimleri sadece muhalifler değil, AKP içinde farklı düşüncedeki siyasetçiler üzerinde de baskı oluşturuyor. AKP içinde bir kesim uzun süredir sessizliğini koruyor. Başta yolsuzluk ve dış politika olmak üzere bazı alanlarda parti yönetiminden farklı düşünen bu kesimleri cendere içinde tutmayı sağlayan en önemli enstrüman da yine seçim barajı. Çünkü AKP içinde rahatsız olanların partiden ayrılıp kendi siyasi oluşumlarını kurmalarının önündeki en büyük engel yüzde 10 barajı. Baraj bu seviyede kaldığı müddetçe yeni parti kurmak isteyenlerin buna cesaret etmeleri neredeyse imkânsız hale geliyor. Baraj tartışmalarında AKP’nin tutumunu değerlendirirken bu unsuru da göz önünde bulundurmakta büyük fayda var.

Haberlerimizin Arkasındayız
AKP barajın arkasında, biz de haberlerimizin. Cumhuriyet, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile, sonrasında yargı ve Meclis süreçlerinde yaşananları, halkın bilgi sahibi olması için sayfalarında en detaylı biçimde aktarmaya çok büyük gayret gösteriyor. Ancak AKP iktidarı bağımsız ve objektif haberciliği koyduğu yasakların yanı sıra, doğrudan tekzipler ve açtığı davalarla engellemek istiyor. Bu girişimlerinin bir uzantısı olarak hafta sonu 25 Aralık yolsuzluk operasyonuna ilişkin yayınlarımızla ilgili beş cevap ve düzeltme metni yayımlamak zorunda kaldık. Hukuki zorunluluk nedeniyle bunu yaparken, tüm haberlerimizin arkasında durduğumuzu güçlü biçimde vurguladık. Bundan sonra da okurlarımızın desteğiyle yasaklara, tekziplere, davalara aldırmadan, kimin hışmını üzerimize çekersek çekelim gerçekleri ve doğruları ısrarla yayımlamayı sürdüreceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.

Arcayürek Yeniden Adada
Türk basın tarihinin usta kalemi Cüneyt Arcayürek’in, Kenan Evren ve darbe yönetimini masallaştırarak anlattığı KUDE- TA (1985) ve Turgut Özal dönemini anlattığı KU-DE-TA 2 (1987) yazı dizileri yayımlandıkları tarihlerde büyük yankı yaratmıştı. Cüneyt Ağabey ilk diziden 29 yıl sonra Kudeta Adası’na üçüncü düşsel seyahatini yaptı. Bu kez adanın “yeni” sakinlerini yazdı: ON’lar. Arcayürek’in kalemi, Kamil Masaracı’nın çizgileriyle Big Chief ve “ON’lar”ın öykülerini bugünden itibaren beğeninize sunuyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları