Hangi iflas?

18 Aralık 2017 Pazartesi

Siyasal İslamın AKP türünün iflas ettiği görüşü son zamanlarda çokça dile getiriliyor. Oysa AKP 15 seneyi aşan bir süredir ülkeyi yönetiyor ve uygulamaları bu görüşün gerçekleri ne ölçüde yansıttığının sorgulanmasını zorunlu kılıyor.

İyice yerleşiyor!
Yalnızca geçen haftanın kimi olay ve gelişmeleri iflas etmek bir yana, siyasal İslamın adamakıllı yerleşip güçlenmekte olduğunu kanıtlıyor.
10 Aralık İnsan Hakları Günü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Etme Sistemi- CHES Başkanı ve AKP Genel Başkanı, partisinin düzenlediği insan hakları toplantısında “Artık insan haklarını bile silindir gibi ezip geçen ceberut devlet anlayışı çok gerilerde kaldı” demekteydi. Aynı günlerde, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar memleketinde (Kayseri) cami yaptırıyor haberi patladı. Milli Eğitim Bakanlığı- MEB geçen hafta henüz okula gidecek yaşa gelmemiş çocuklara evlerinde, yine elbette tarikat ve cemaatler eliyle dinsel eğitim verileceğini açıladı. İlk ve ortaöğretimin tümüyle dinselleşmekte olmasını tamamlayan bu uygulama ile çocukların ve gençlerin beyinlerine siyasal İslam yerleştiriliyor; bu durum bir iflastan değil, yerleşerek büyümeden söz edilmesini gerektirir. İmamların resmi nikâh kıymaları; Diyanet İşleri Başkanlığı-DİB’in, milli piyango ve diğer şans oyunları haramdır fetvası; dahası Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın fetvalara biz anayasaya uygun mu değil mi diye bakmayız, diyerek onları anayasaya üstün gördüklerini söyleyebilmesi, bir iflası değil, hukuka karşı fetvayı yeğleyen bir yönetim anlayışının yerleşmekte olduğunu; bir büyük güçlenmeyi gösterir. Yine geçen hafta bir basımevinin iktidar korkusundan üstelik CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun söyleşilerinden oluşan bir kitabı basamaması mı iflasın göstergesidir?
Ülke içindeki bu gelişmeleri dış ilişkilerde olanlar fazlasıyla tamamlıyor. Türkiye’nin ABD ve AB’den uzaklaşmasında ve Kudüs konusunda gösterilen son duyarlılıkta AKP’nin giderek güç kazanan siyasal İslamcı tutumunun etkisi olduğu çok açıktır. Yine bu bağlamda Türkiye’ye başta ekonomi olmak üzere, her bakımdan büyük zarar verebilecek gelişme ABD’nin Ulusal Güvenlik Başkanı’nın ülkemizi, -sonradan yumuşatmaya çalışsa da- İslamcı terörü destekleyen Katar ile birlikte dünyadaki iki ülkeden biri saymasıdır.

Doğru, bir iflas var!
Çoktandır iflas eden, evrensel insan hak ve özgürlüklerine; hukukun siyasetten bağımsız kılınmasına; toplum adına ülke yönetimini denetleyecek kurumların ve katılımcı bir biçimde oluşan parlamentonun varlığına dayanan demokrasinin kendisidir.
Türkiye’nin parlamenter demokrasisi AKP’den önce de çok eksikli ve yetersizdi. Ancak, 2017 Anayasası ile bilinen parlamenter demokrasinin üzerine siyasal İslamın betonu döküldü.
O kadar ki, yine geçen hafta toplanan İstihdam Şûrası’nda bir işadamı, Erdoğan’a: Sizin sözünüz bizim için kanundur, dedi. Böylece bugünün çok, çok önemli bir Türkiye gerçeğini dile getirdi.
Geçmişte Fransa Kralı 14. Louis (1638-1715), yönetim yetkisini Tanrı’dan aldığını öne sürerek kanun benim demiş. Aradan yüzyıllar geçti; elbette demokratik (!) bir değişim olacak; bugün Türkiye kapitalizminin bir sözcüsü, ülkeyi ve partisini birlikte yöneten Erdoğan’a kanun sensin diyor!
Burada yalnızca bir bölümü özetlenebilen bu gerçekler görülmeden yapılan siyasal İslam iflas etti değerlendirmesinin kendisi bir iflastır. Dahası iflas etti görüşü, yalnızca, AKP’nin değirmenine su taşımak ve siyasal İslamın ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları