Hoş geldin Milliyetçi Cephe!

15 Ocak 2018 Pazartesi

Geçen hafta ortalarında gerçekleşen Erdoğan- Bahçeli görüşmesi, ülke siyasetinin yeni bir düzleme taşındığının kanıtıdır.
Yeni siyasal düzlem, aşırı sağın, biri İslamcı, diğeri aşırı milliyetçi iki köktenci ucunun, 2020’lere dek uzanacağı en yetkili ağızlarca vurgulanan birlikteliğidir.

Cephe, savaş çağrıştırır
Bu ülkede cephe oluşturmak tarihsel olarak, sağcı siyasetin işidir. 1960 öncesinin, nüfusun yüzde 80’inin yaşadığı köylerin kahvelerini bölen Demokrat Parti iktidarının Vatan Cephesi epey eskide kalmış olsa da 1970’lerin ikinci yarısında yaşanan iki Milliyetçi Cephe (MC) deneyiminin yıkımları henüz belleklerdedir. Tüm yönleriyle hâlâ tam olarak aydınlanmamış olan 1 Mayıs 1977 Taksim katliamında iktidarda 1. MC hükümeti vardır. Türkiye, başta üniversiteler olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarına uzanan bu ölümcül cepheleşmenin, MC hükümetlerinin iç ve dış siyasetteki yönetim başarısızlıkları sonucu 12 Eylül 1980 faşizmine sürüklenmiştir.
40 yıl öncesinin MC hükümetleri, esas olarak Adalet (AP), Milli Selamet (MSP) ve Milliyetçi Hareket (MHP) partilerinin ortaklığıdır. Önemli olan, cephelerin, cephe olmalarının bir sonucu olarak olaylara tek taraflı ya da tek gözle bakışı ve bunun yarattığı ağır yıkımlardır. Örneğin, MC hükümetlerinin mimarı da olan AP Genel Başkanı’nın ülkede kan gövdeyi götürürken, 1979 Maraş katliamı günlerinde basının karşısına geçip, katliamla ilgili gerçekler henüz ortaya çıkmadan, bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz diyebilmesidir.
Sonrasında MC hükümetlerinin ve merkez sağ siyasetin ana gövdesi AP eridi gitti. Yazgıya bakın, o yılarda AP’nin besleyip büyüttüğü iki köktenci uç, onun külleri üzerinde, kendi öz niteliklerine uygun yeni bir cephe oluşturuyor!
Bu cephe, ideolojisinin niteliği gereği, parlamenter demokrasiyi sona erdiren; başta emekçi hakları olmak üzere hak ve özgürlükleri ayaklar altına alan; kendi gibi düşünmeyenleri, çoğu kez hiçbir kanıta ve belgeye dayanmadan terörist ve hain ilan ederek düşman sayan bir yapılanmadır. Üstelik bu cephe, iliklerine dek siyasallaşmış bir yargı sisteminden, kendi yaptıkları yasalara göre karar veren AYM kararlarını bile hiçe sayacak kadar güç alıyor.

Gerçek ihtiyaç; özgürlük, adalet, demokrasi ve barıştır
Bu cephenin karşılığı ne olmalı sorusunun yanıtı çok açıktır: özgürlük, demokrasi ve barış!
Eğer bu üçlü varsa orada siyasal cepheleşme değil, dostluk ve kardeşlik vardır!
Bu ülkenin insanı, yıllarca, cepheci hükümet uygulamaları nedeniyle ödediği ağır bedellerin karşılığında, başta düşünce ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlükleri fazlasıyla hak ediyor.
Bu toplumun, kendi seçtiği ve kendisi için çalışan, etkileyebileceği milletvekillerinin oluşturduğu bir yasama organını; siyasetten ve sermayeden bağımsız bir yargıyı; yine sermaye ve siyaset baskısından uzak bir basın- yayını; kadın- erkek eşitliğini; daha eşitlikçi bir gelir dağılımını; çağdaş eğitimi; yaşadığı doğal çevrenin talan edilmemesini; rüşvet ve yolsuzluktan uzak, dürüst ve etkin çalışan bir devlet yönetimini istemeyeceği düşünülemez.
Bu halk, yıllardır şehit diye gözyaşlarına gömdüğü gencecik insanlarının acısıyla, artık gençlerinin yaşam hakkının korunmasını, hiç kuşku yok ki çok ama çok istiyor.
Bu durumda yapılması gereken oluşturulmakta olan bu yeni milliyetçi cepheyi, özgürlüğün, demokrasinin ve barışın aydınlığında eritmek; oy sandığına gömmektir. Bu görev de başta aydınlığı savunan siyasetçiler olmak üzere, özgürlük, demokrasi ve barış isteyen halk kitlelerine düşüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları