Yazgülü Aldoğan

Hiç olmazsa Galata’nın kuşları kurtuldu!

09 Temmuz 2020 Perşembe

Bir süredir tırmandırılan gerginlikten, adaletten elimizde son kalan can simidi, sığınağımız, avukatların üzerine gelinip hatta fiziki şiddete başvurulup yerlerde sürüklenmelerinden öyle umutsuz, öyle mutsuzdum ki Simurg Kuş Yuvası Derneği’nden arkadaşlar “Galata’nın kuşlarını kurtarmak için yaz” dediklerinde çaresiz kaldım. Kuşun sırası mı? Evet, sırası. Her can değerli elbet. Dağda kimseye zarar vermeden yaşayan yaban hayvanlarının bir gece ansızın Meclis’ten torbaya atılıp çıkarıverilen bir maddeyle, yabancı diplomatlara, devlet misafirlerine “buyurun, istediğiniz gibi öldürün” diye ikram edilmesi de çok önemli, hatta utanç verici. Ama gözümün önünde bir dram yaşanıyor: Galata Kulesi’nde bir şeyler oluyor! Kuşlar ciyak ciyak dönüyor kulenin etrafında, şehrin ortasında kuş sesinden durulmuyor ama cıvıltı değil bu, feryat! Yine ne oluyor?

Galata Kulesi, bir süredir, ilk benim duyurduğum gibi belediye ile bakanlığın arasında bir tür Maksim Gorki’nin Ana romanında yazdığı gibi “o benim evladım” diye iki kolundan çekiştirilip duruluyor! Öküz öldü, ortaklık bozuldu, belediye kaptırıldı ama devlet AKP’de madem, kuleyi 100 yıldır sahibi gözüken belediyeden alıveriyor! Müze yapılacakmış, çok iyi. Yapılsın. Bunun için kavga mı çıkması gerekiyordu? Neyse, konumuz kuşlar! Yaşar’ın şarkısındaki gibi Galata Kulesi’nin de kuşları var. Yüzyıllardır o kuşlar, kulenin duvarlarında kendileri için bırakılmış kovuklara girip yuva yapıyor, yumurta bırakıyor. Çıkan yavrularını besliyor, tıpkı Hezarfen Çelebi’ye örnek olduğu gibi, büyüdüklerinde kuleden uçuruyor! Ama kulenin etrafı, bir gecede çelik ağlarla örülüyor! Çelik sesleri kuş seslerini bastırıyor. İki koca vinç çelikleri lego parçaları gibi yukarı taşıyor, hiç görmediğim bir sürat ve hızla çelik iskele birkaç günde kulenin tepesine ulaşıyor, Vakıflar Genel Müdürlüğü kuleyi restore edecekmiş. Kuşlar, çelik iskelet ve işçiler yüzünden kovuklardaki yavrularına ulaşamadığı, yavrular da aç kaldığı için feryat figan ediyor. Üstelik kuşların bir kısmı da Kuran’da bile öyküsü anlatılan, kutsal sayılan ebabil kuşları imiş. Aç kalan, korkan yavrular kovuklardan düşüp ölüyor. Yaz diyorlar bana, iskele kaldırılsın, ekime kadar, kuşlar büyüsün, uçsun, sonra yine yapsınlar! Ben yazacağım da o birkaç günde çıkıverdikleri devasa iskele kaldırılacak ha? Bırak yazmayı, iskelenin önünde kendimi yaksam üzerime bir bardak su dökmezler diyorum! O kadar umutsuzum! Avukatların hali ortada, muhalifiz ya, ne istedikse tersi yapılmadı mı, hangi talebimize kulak verildi, hangi derdimize derman olundu da koca iskele sökülüverecek? Hele bizim gibi “öbür mahallenin çocukları”ndan bir talep geldi diye? Gençler yılmıyor, imza topluyor, muhtarlarımız yalvarıyor. Ve bir mucize oluyor; artık Vakıflar Genel Müdürlüğü mü, rasyonel ve iyi niyetli olduğunu bildiğim, politikacı da olmadığı için farklı davranabilen Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy mu? Restorasyonun durduğu haberi geliyor! İşçiler çekiliyor! Gazeteden çıkıp kuleye koşuyorum! Çelik sesleri susmuş, kuşlar cıvıldıyor! Güvercinler, hatta ilk kez fark ettiğim yeşil cennet kuşları ve ebabiller, yavrularına yem taşıyor, kovuklara girip çıkıyor. Kuşlar, kuşlar kurtuldu Yaşar! Güvenmemiş olduğum için özür diliyorum, yanılmış olmaktan çok mutluyum!

Ya öteki hayvanlar?

Avukatlar kendilerini savunur! Yaban hayvanlarını ikram etmeyiniz efendiler! Düşünün, evinizden biraz dolaşmaya çıkıyorsunuz, kimseye bir zarar verdiğiniz, bir kötülük yaptığınız yok, elinde dürbünlü tüfek birisi zevk için nişan alıp sizi vuruyor ve öldürüyor! Kovuğunuzda büyütememiş olduğunuz yavrunuz, boşa gitmiş bir hayatınız var. Niye? Av, spor olabilir mi! Hayvanlar doğanın dengesi içinde, beslenmek için avlanır! İnsan spor yapıyormuş, öldürmenin sporu olur mu, Allah cezanızı versin! Anadolu’nun panteri vardı, parsı vardı, hiçbiri kalmadı! Havada uçan kuşu öldürüyorlar, git tavuk ye! Parasını verene devlet öldürtüyor üstelik, taammüden organize cinayet! Zengin beyaz Avrupalıya, gel benim ülkemdeki hayvanı öldür de üç kuruş para kazanayım. Vahşet!

Diyeceksiniz ki hâlâ bir Hayvan Hakları Yasası çıkamadı. O hepsi evlerinde köpek besleyen milletvekilleri, köpeğin hâlâ mal değil can olmasını yasaya bağlamadı. Hastane bahçesinde arabasıyla köpeğin üzerinden geçip kemiklerini kırarak ölümüne yol açan insan müsveddesi, arkasını dönüp bakmadı bile. Anası feryat ediyor, sahipli mal, bari ondan ceza verin diye. Sahipsizlerin hiç cezası yok. Mardin Belediyesi, yıllardır köle gibi çöp toplama işinde çalıştırdığı eşekleri yaşlı ve hasta diye bir kamyona doldurup Angels Farm Sanctuary adlı yardım kuruluşunun bahçesine bırakıverdi baksınlar diye, emekli edip sen baksana? Her gün bir suiistimal vakası, file çorap geçirmiş, fotoğrafını koymuş, internetten 20 liraya pazarlayan sapık hâlâ bulunmadı. Arabanın arkasına bağlayıp km’lerce sürükleyen mi istersiniz, evinde dayak atma zevkini hayvanda tatmin eden mi! İçişleri Bakanı Soylu ilgileniyormuş. Lütfen, bir yasa çıkarın, sapıklar, manyaklar, caniler, hiç olmazsa ceza alsın! Vallahi bak, bölücüler kadar tehlikeli onlar! Yapmazsınız biliyorum, hadi beni yine yanıltın, gelip özür dileyeceğim sizden!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları