Yazgülü Aldoğan

Mriz yok ama kriz çok fena belimizi büktü

04 Ekim 2018 Perşembe

Şu düğün dernek işini abartmaya başladığımızın farkında mısınız? Benim evlendiğim dönemde, böyle kına geceleri, gelin hamamları, damat bohçaları gibi adetler görgüsüzlük sayılıyordu. Biz şehirliydik ve nikahta bir tayyör üstü şapka, düğün yemeğinde de gelinlik yerine en fazla şık bir abiye elbise iş görüyordu. Neyse ki ikinci kez evlendim de düğün yaptık! Kırk gün kırk gece düğün dernek, Anadolu işidir. Asya işidir, Pakistan, Hindistan gibi ülkelerde başka eğlence de olmadığından günlerce sürer. Bizde, köyler, kasabalar boşalıp kente geldiğinden ve onlar kentli olmak yerine kentliler köylü kasabalı olduğundan beri her yerde kasaba adetleri geçerli oldu. İşin içine bir de zenginlik girince en Beyaz Türk sandığınız kız bile kına gecesine, halayıkların taşıdığı tepside gelebiliyor; üstelik de entelektüel düzeyi yüksek bir sanatçıyla evlenirken! Tabii bu kışkırtmayı organizasyon firmaları yapıyor. Ne kadar etkinlik o kadar para demek. Bir de giyim sanayii. Kız isteme merasimi, gelin alma töreni, düğünde iki gelinlik derken gelin hanım giyinip soyunmaktan yoruluyor! Üstelik parası çok olan değil, olmayan da harcıyor! “İşten çıkarılayım da tazminatımı alayım” diye bekleyen asgari ücretli bir delikanlıya “O parayı ne yapacaksın” diye sorduğumda “Düğün” demişti!

Borçla saray yaptık
Borç aldık saray diktik, uçak satın aldık, memleketteki 90 bin cami kesmedi, dünyanın her yerine de cami yapmaya başladık. Maksat şanımız yürüsün. Avrupalılar mültecilere kapısını kapadı, biz neredeyse nüfus yapımızı bozacak kadar çok Suriyeliyi, Afganlıyı baş tacı ettik. Bol keseden saçtık savurduk paraları, betona gömdük dolarları. Sonra bir de baktık ki borçları ödeyemiyoruz! Burası Katar, Kuveyt değil, arka bahçeden petrol fışkırmıyor. İki bomba patladı, epey bir süre turizm fosladı. Tarım ürünlerimiz Rusya’dan geri döndü. Tekstil, ayakkabı pazarını Çin bitirdi. Dış ülkelerdeki müteahhitlerimizin Libya’da, Irak’ta parası battı. Başka da gelir kaynağı yok. Borç alıyorsun da ödemesi var bunun. Bir taraftan da atıp tutuyorsun içeride: “Dünya bizi kıskanıyor. Biz şahaneyiz. Kriz mriz yok.” Mriz yok ama kriz büyük. Yandaşı “Reis bir tane” diyor başka bir şey demiyor ama pazarda bile domatesin 9 lira olduğunu görünce gözü açıldı. O kadar ki vatandaş düğünde taktığı çeyrek altını, “Ben de düğün yaptım, ne düğünüme geldi, ne altın getirdi, geri versin o zaman altınımı” deyip icra yoluyla geri aldı, böylesini ilk kez duyuyoruz!


Borcu borçla ödemek
Bu arada 20 milyon kişiye dağıtılan sosyal yardımlar da bayağı yük olmaya başlamıştı, ufak ufak kesiyorlar. 29 Ekim’e yetişsin diye köle gibi çalıştırdıkları işçiler isyan etti, başlarındaki sendikacıları hapse tıktılar. Okullar açılalı 15 gün oldu, daha kitaplar dağıtılamadı. Kâğıt yok çünkü. Kâğıt fabrikasını da kapamışlardı. Elektriğe, doğal gaza üç ayda üç kez zam geldi, kışın kapı çerçeve yakacağız herhalde. Ekonomi işlerinden, devletin ekonomiyi nasıl yönettiğinden çok anlamayabilirsiniz, ben de çok anlamam. Ama hesap basit: para kazanmıyorsun ama kredi kartlarına abanıp olmayan paranı harcıyorsun. Önce en azını ödemeye başlıyorsun, sonra onu da ödeyemiyorsun. Kartın bloke. Hesabın bloke. Elin böğründe kalıyorsun. Borcu ödemek lazım. Borç alacaksın. Ama güvenmiyorlar artık sana. Becerememişsin çünkü. Ve senin yerine onlar yönetmeye başlıyor hal ve gidişini. Önce şu hanımın altınlarını, ziynetlerini sat diyorlar, sonra oturduğun evi, başka bir semtte kiraya çık. Oğlanı paralı okuldan al. Kıza düğün müğün yok. Sata sata, küçüle küçüle, bir de bakıyorsun ki elde avuçta bir şey kalmadığı gibi, durumun da düzelmemiş, ancak borcu hafifletmişsin. İşte bu McKinsey hikâyesi böyle bir şey. Zaten bunlar özelleştirme adı altında ne fabrika bıraktılar ortada, ne milli varlık. Şimdi kalan ne varsa onu sattıracaklar. Dolmabahçe Sarayı bile gidebilir bu gürültüde! Acı olan, bunun çare olmayacağıdır. Acı olan, bu yanlışı yandaşlarının görmeyeceği, tam tersine “Bizi bu durumdan REİS kurtarır” diye ipine daha çok sarılacağıdır. Acı olan sözüm ona muhalefetin, buna karşı yapa yapa birkaç soru önergesi daha vereceği ve tweet atacağıdır. Acı olan bu dayattıkları yeni rejimde karşı çıkma yollarının kapanmış, yargının ve medyanın büyük kısmının ele geçirilmiş olmasıdır ki bu durumda ne meseleyi anlatabiliyoruz, ne dur diyebiliyoruz! Halay çekmekten başka çare yok. Ne demiş halkına zulüm eden kral, vezirin “Efendim herkes zil takıp oynamaya başladı” uyarısı üzerine: “İşte şimdi tehlike başladı!”
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları