Zafer Arapkirli

İlacı biliyorum

20 Mart 2020 Cuma

Dünyanın bütün ülkelerinde ne kadar sağlık kurumu ve çalışanı varsa, ne kadar laboratuvar ve tıp bilimi ile alakalı kuruluş varsa, gecesini gündüzüne katmış çalışıyor. O fedakâr insanlar, bir yandan hastaların tedavisi yani hayatları kurtarmak, bir yandan da yayılmasını önlemek ve en önemlisi de kesin tedavi ve aşıda kullanılacak formülü keşfetmek için uykusuz geceler geçiriyor.

Bu işin tıbbi ve bilimsel cephedeki yönü.

Ama ben “asıl ilaçtan” söz etmek istiyorum sizlere.

Geçen hafta da aslında aynı şeyi kısmen yazmıştım. Çare, yani “ilaç”, “dünyaya ve olaylara bakış açımızı” değiştirmek.

İnsanoğlunun hep birlikte yarattığı tüm değerleri, hem ulusal hem de uluslararası boyutta öncelikle “insanoğlunun sağlık ve huzur içinde yaşayabilmesi” için kullanmayı esas alan bir sistem yaratmak. Çoğunluğun ürettiği değeri, azınlığın refahı için kullanmayı değil, yine çoğunluğun iyi yaşaması için kullanmayı hedefleyen bir sistem. Adil paylaşımı ve en önemlisi de “önceliklerin doğru belirlendiği” bir anlayışı hedefleyen.

Son koronavirüs sağlık felaketi (evet, bu tüm insanlık olarak hazırlıksız yakalandığımız küresel bir felakettir) bu gerekliliği en zayıf noktamızdan vurarak hatırlatmıştır insanoğluna.

O halde, çıkaracağımız dersler de bu noktamızı güçlendirmek olmalıdır.

- Sağlık, bu gezegende yaşayan istisnasız herkesin, maddi ve sosyal konumu ne olursa olsun vazgeçemeyeceği bir ihtiyaç olduğuna göre, “para ile satılamaz, satılması akıldan bile geçirilemez, hatta suç sayılması gereken” kesinlikle bedava ve mümkün olduğunca mükemmel bir hizmet olarak sunulmalıdır.

- Sağlık hizmetinin kalitesi, tek tek bütün insanlar için eşit ve en üst seviyede olmalıdır. Çünkü “insanı yaşatmak ve iyi durumda yaşatmak” devletlerin (tartışmasız) birinci ödevi olmalıdır. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” gibi abuk sabuk sloganlar da çöpe atılmalı, insan hayatının yanında devletin yaşayıp yaşamaması (hayatı) 888’inci sırada bile düşünülmemelidir.

- Devletler, vatandaşın emeğinden ve alın terinden pırlanta taşı değerinde bir parça niteleğindeki vergileri alıp harcarken, onların en önemli ihtiyaçları olan “sağlık ve eğitim” gibi sektörleri öncelikli olarak kabul etmeli, diğer tüm altyapı hizmetleri ve bu hizmetlerin geliştirilmesi yenilenmesi gibi harcamalar, asla sağlığın ve eğitimin önüne geçmemelidir. 

- Eğitim de sağlıkla el ele düşünülmeli, bunun sosyal, ulusal ve küresel öncelikleri belirleyebilecek yetkinlikte sağlam ve sağlıklı beyinler yetiştirilmesi için önemi unutulmamalıdır.

- Devletlerin, bilim alanına ayıracakları bütçeler diğer kalemler içinde en “cömert” kalemlerden birini oluşturmalıdır. Diyanet, askeri harcamaları öncellemek, hele hele mega-hiper-süper-çılgın projelere kafa yormak kimsenin aklından bile geçmemelidir. Aklından geçirenler, bu çılgınlıklarıyla baş başa bırakılıp siyasi ve sosyal bir tecride terk edilmelidir.

- Bilim insanı yetiştirmek, her alanda sağlıklı ve doğru kararlar alacak ve “hurafelerin” değil, “bilimin, insanlığın hizmetinde bilimin” önemini kavramış beyinleri çoğaltmak esas alınmalıdır. Bunu yaparken de “siyasi ve ahbap çavuş kayırıcı” değil, “liyakat” esasını uygulayan bir yol takip edilmelidir.

Öncelikleri doğru belirlemek

Bunların yapılması durumunda, insanlık sadece sağlık değil, her alandaki dertlerine çare bulabilecek, koronavirüs örneğinde olduğu gibi öngörülemeyen yeni dertlere ve hatta felaketlere de hızla reaksiyon gösterebilecek duruma gelecektir.

Bunları yapmayanları, bugüne kadar yapmamış olanları, yapamayacağı belli olanları ve en önemlisi de bu yazdıklarımı “ideolojik bilmem neler” gibi karalamaya kalkacak insanlık düşmanlarını (evet, açıkça ilan ediyorum, insana öncelik tanıyan her şeye karşı çıkanlara bu sıfatı şaak diye yapıştırırım) asla ve kat’a hiçbir düzeyde yönetime getirmeyin, “mührü emanet etmeyin”.

Göreceksiniz, o zaman her şey çok daha güzel olacak.

Her şeyin daha güzel olması, ille de “Dünyanın en büyük havalimanına, en havalı ve hatta en mükemmel otomobillerine, en yüksek teknoloji ürünü televizyon alıcılarına, en uzun köprülerine, en şaşaalı saraylarına sahip olmak” anlamına gelmez.

Bugün 7 milyar küsur insanoğlu, burnunu bile camdan çıkarmaya korkar hale geldiyse bugüne kadar yanlış tercihler yaptığımızdandır. Her alanda yanlış tercihler.

Olmaya devlet cihanda, bir nefes doğru tercih gibi.

Enseyi karartmayın.

İlaç belli.

Ben reçeteyi buraya bırakıyorum.

Terkibi (içeriği-bileşenleri) aslında çok basit:

“Bir tutam vicdan, bolca adalet, bilim ve cömert miktarda insan sevgisi…”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları