Fatoş Güney’e teşekkürler!

29 Kasım 2020 Pazar

Kitabın son sayfasını çevirdim, kitabı kapadım ve gözyaşlarıma hâkim olmaya çalıştım. Sonra Fatoş Güney’e sımsıkı sarılıp ona teşekkür etmek istedim. Bu kitabı yazdığı için, aşkı için, sevdiği insana sahip çıktığı için, hem kendini hem sevdiğini değiştirebildiği için, verdiği savaş için, direndiği ve dayandığı için...

Fatoş Güney’in yazdığı “Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun” kitabından (İthaki) söz ediyorum. 

Yılmaz Güney, Türk sinemasının mihenk taşı, sinemamızda yepyeni bir dil yaratan, bunu evrensel boyutlara taşıyan bir deha, bir sanatçı. Türkiye onu çok sevdi. Onu tüm yanlışları, hatalarıyla sevdi. Bugüne dek hep Yılmaz Güney konuştu, yazdı, hep o konuşuldu ve yazıldı. 

Şimdi Yılmaz Güney’i aramızdan ayrılışından 36 yıl sonra ilk kez Fatoş Güney anlatıyor, yazıyor. “Her başarılı erkeğin arkasında / yanında / önünde müthiş bir kadın vardır” sözü bizim ülkede hiç akla gelmez nedense. (Nedense değil, yine politik tercihler: Toplumun işine gelmez de ondan!)  

Farklı sınıflar ve kültürler 

Fatoş ve Yılmaz... İki farklı sınıftan, farklı kültürden, birikimlerden iki insan. Farklı dünyaların buluşması görkemli bir aşka, toplumsal-politik bir trajediye ve sonsuzluğa dönüşecekti. 

Burjuva bir ailenin el bebek gül bebek büyütüleni. Dünyası İstanbul’un Moda semti kadar. Sinema derseniz “Cinderella”, “Peter Pan” filimleriyle çocukluk, Türkan Şoray ve Brigitte Bardot’lu bir lise öğrencisi... Ve Çukurova’nın kurak ve çorak toprağından, feodal ilişkiler içinden, ağa zulmüne, sömürüsüne direnenler, boynu bükük ölenler arasından süzülüp İstanbul’a gelmiş bir “Çirkin Kral”...

Hayır, size yeniden yaşadıkları evreleri, verdikleri sınavları, bir minicik pusulayla Fatoş’un evden kaçışını, Yılmaz’ın kararlılığını, Fatoş’un tereddütlerini vb. hiç anlatmayacağım. Sadece öyle toz pembe bir aşk öyküsü olmadığını, her anın tehlikeler, korkularla dolu olduğunu ama her güçlüğün yine aşkla aşıldığını söyleyeceğim.  

Kozasını kıran bir kelebeğin yaşama ve yaşatma mücadelesi karşısında ne denli büyük bir saygı duyduğumu söyleyeceğim. 

Ürkek mavi kuş 

Fatoş Güney, çok özenli, gerçekçi ama duygu dolu bir dille yazıyor. Sadece olumlu ve güzel olanı değil, yanlışları, içimizi acıtan gerçekleri de yazıyor. Aşkını olduğu kadar öfkesini, çektiklerini, içindeki isyan duygusunu, özlemlerini, içinde bastırdıklarını, bastıramadıklarını da ortaya koyuyor. 

Kitabın başında Yılmaz Güney için Fatoş’un bir “milat” olduğunu okuruz. (Ve kitap boyunca da bunun gerçekliğini görürüz.) “Sen berrak bir su, aydınlık bir sabahsın. Sen şimdi gencecik bir fidansın, dünyanın tüm kötülüklerinden, pisliklerinden uzak, habersiz, ürkek bir mavi kuşsun.”

Ama sonlarda, 10 yılı hapiste, sürgünde geçmiş 16 yılın sonunda, bir kavgada şöyle bir saldırı da var: “Anlaşıldı, sen burjuva kökenlerine dönüyorsun. Bunun için mi yıllarca bekledin, beklemeseydin keşke!” 

El insaf! Okur da isyan ediyor Yılmaz Güney’e! 

Defalarca ölüm fermanı 

Ancak “Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun” sadece bir aşk ve değişim öyküsü değil. Sinema anılarıyla yüklü, ama daha da çok politik bir kitap. İki farklı dünyanın buluşup verdikleri mücadelede, Türkiye de anlatılıyor. 

İki faşist darbe... Daha komünizmin ne olduğunu bilmeden, 24 yaşında yazdığı şiirden dolayı hapse düşme, 1972’de öğrenci liderlerini evlerinde sakladıkları için yine hapis... Sonra ölümle sonuçlanan o kahredici kaza... 12 Eylül sonrası tüm filmlerinin, tüm yazılarının, kitaplarının toplatılması, yakılması, yasaklanması... Yazılarından dolayı defalarca ölüm fermanı...

Faşizme karşı mücadele, sinema sanatı ve yaratıcılık, bir de AŞK... Teşekkürler Fatoş Güney. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları