Güleriz Ağlanacak Halimize...

27 Ekim 2008 Pazartesi

Sizi bilmem, ama ben Ergenekon davasının iddianamesini okumadım. 2500 sayfalık iddianamenin neresinden başlayayım, neresinden çıkayım derken, ya gözüm korktu, ya da yılgınlık, belki de fazlasıyla magazine bulandığından okuyamadım işte!

Ama hata etmişim! Geçen hafta boyunca İlhan Selçukun, iddianameden alıntılar yaptığı yazılarını okudukça nasıl eğlendim, nasıl güldüm anlatamam! Meğer amma da komikmiş! İlhan Abiye, okurların ve Cumhuriyet çalışanlarının İlhan Abi demesi bile önemli bir ipucu olarak iddianameye girmiş!

Asrın davası dendi Demokrasi ve hukuk sınavı dendi... İlk günün fiyaskosundan sonra tüm medya duruşma koşullarına taktı. Tamam o koşullar da rezil bir vodvilden farksızdı ama bence daha da vahimi işin içeriği! Sahiden ne yargılanıyor? Bilen var mı? Derin devlet mi? Devlet mafya ilişkileri mi? Yıllardır süregelen faili meçhul olayları, kayıplar, işkence mi? Yıllardır korunan asla ceza almayan güvenlik birimleri mi? Silahlı Kuvvetler mi? Silahlı Kuvvetlerin bir bölümü mü? 12 Mart? 12 Eylül? 28 Şubat? Diyarbakır? Malatya? Sıvas? Yoksa bugünkü iktidara karşı olanlar mı? Evet, yargılanan ne? Demokrasi sınavı dediğimiz aylardır süren gözaltıları, haklarındaki suçlamayı dahi bilmeden ölüme terk edilenler, yargısız infazlar mı?

***

Almanyada yayınlanan Spiegel dergisi, kısa bir süre önce Türkiyeyi kapak konusu olarak ele aldı. Kapak fotoğrafında biri saçları açık öteki kapalı iki güzel hatun, arkada cami ve Boğaz köprüsü Klişe bir fotoğraf. Hele bir Türkei yazısı var ki evlere şenlik, Arap harflerini eski Türkçe yazıyı andırıyor

Olur böyle şeyler, takma kafaya dedim kendime Derken Uçaktaydım Uçakta tüm yerli gazeteler kucağımdaydı Hangisinde okuduğumu anımsamıyorum

Çok meşhur, çok ünlü New York Timesdan alıntı yapmışlar: New York Timesın Türkiye muhabiri Sabrina Tavernise Türkiyedeki değişimden söz ediyor. Türbanlı genç kızların ne denli bilgili ve kültürlü olduklarını anlatıyor. Ve örnek olarak şunu söylüyor: Marx dendiğinde laik, başı açık kızlar Marks&Spencer dükkânlarını anlarlarmış, oysa türbanlılar bunun ünlü filozof Karl Marx olduğunu hemencecik bilirlermiş!

E pes yani, bu Sabrina Tavernise kimse, ona bir madalya takmalı, bu müthiş bilgilendirme için! Ne kadar akıllıca, bilgili, derinlikli, veciz ve sağduyulu ifade etmiş evladım! Bu gazeteci milletinden korkulur!

Uçakta aldı mı beni bir gülme! Kahkahalarımı tutamıyorum. Sen çok yaşa emi Sabrina!

***

Uluslararası Türk Dili Kurultayında, Başbakanın, Fazıl Hüsnü Dağlarcanın sanarak Faruk Nafiz Çamlıbelden bir şiir okuması Dinleyenlerin yağcılık yarışıyla, ne dinlediklerini bile bilmez oluşu

Yok, bu hiç komik değildi. Vahim olan yapılan yanlıştan çok sahtecilik! Bir de kimse zorlamıyor ki illaki şiir okusun diyeİllaki Dağlarcayı bilir, tanır, sever, en azından değerini bilir görünmesi şart değil ki Bunca yapaylık, sahtelik niye?

***

Behiç Akla hem güler, hem ağlarım.

Geçen hafta içinde az ve öz meseleye damardan girmişti.

İki adam karşılıklı konuşuyor Behiç Akın karikatüründe. Biri diyor ki, Sevdiğin kız, seninle evlenmek istemiyor. Ama hukuken seninle evlenmek zorunda kalacak. Nasıl oluyor bu?

Öteki, pis pis sırıtarak yanıt veriyor: Kıza tecavüz ettim!

Ne garip, ne korkunç bir ülke burası! Namus bekçiliğine soyunan, en muhafazakâr, en dindar parti, AKP iktidarı, adeta tecavüzü teşvik ediyor!

Medeni Kanun ve TCKdeki evlenme yaşının 14e indirilmesiReşit olmayanla cinsel ilişkide”, suçun cezalandırılması için gereken şikâyet koşulunun 15 yaştan 14e çekilmesi Tecavüz edenin, mağdurla evlenmesi durumunda cezadan kurtulması Eşe tecavüzde 7 yıla kadar olan cezanın 1 yıla indirilmesi Bu yasa değişikliği önerilerini getiren AKP! Bir de AKPyi kapanmaktan kurtaran sözde kadınlara yönelik pozitif ayırımcılık olmuş demezler mi!

El insaf! Bu, pozitif ayırımcılıksa, negatifi nasıl olur!

Dikmen Gürün’ü kutluyorum

Gazetemizin yazarı, tiyatro eleştirmeni Dikmen Gürün, benim arkadaşım! Ah insanın çok sevdiği bir arkadaşı üzerine yazması ne güçtür! (İltimas mı yapıyorum? Duygularıma mı teslim oluyorum? Başkasının hakkını mı yiyorum?) Aptalca kaygılar yüzünden asıl arkadaşınıza haksızlık edersiniz! Hele bu arkadaş çok yönlüyse; yazarlığı, eleştirmenliği, yöneticiliği, müdürlüğü, hocalığı, akademisyenliği...

Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, belki çok emek verdiğimden benim çocuğum gibidir. Bu yıl tüm üyelerimizin katılımıyla 2008 Onur Ödülünü Dikmene, yani Prof. Dr. Dikmen Gürüne verdik.

Tiyatro dünyasına katkıları, alanındaki başarıları ve topluma karşı sorumlu bir akademisyen/ yönetici/ eleştirmen kimlikleriyle yaşamı boyunca tiyatro dalında üzerinde yürüdüğü tutarlı çizgisini sürdürmesinden dolayıverildi onur ödülü.

Yönetim kurulumuz, Dikmen Gürünün yıllardır Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivalinin direktörü olarak dünya tiyatrosunun belli başlı topluluklarını, yorumcularını sanatseverlerle buluşturması, yerli tiyatro topluluklarını ve sanatçılarımızı dünyaya tanıtmayı amaçlayan çalışmaları, genç tiyatrolara yeni açılımlar sağlaması, ortak-yapımlarla uluslararası ilişkileri güçlendirecek zeminler oluşturması ve her geçen yıl çıtasını yükselten İstanbul Tiyatro Festivalini dünyanın saygın festivalleri arasına sokmasınıbu ödüle layık görülmesinin gerekçeleri arasında gösterdi!

Elbet resmi açıklamada yer almadı ama İKSVdeki çalışmalarını ben yakından bildiğimden ona Onur Ödülünün yanı sıra, Emek Ödülünü, Sabır Ödülünü, Sağduyu Ödülünü, Terbiye ve Nezaket Ödülünü, Hoşgörü Ödülünü, Sükûnet Ödülünü kısacasıEfendilik Ödülünüde verdim!

e-posta: [email protected]

Faks: 0212. 257 16 50



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları