Yaşasın 1 Nisan

01 Nisan 2021 Perşembe

“El pueblo unido jamas sera vencido!”

“El pueblo unido jamas sera vencido!”

Paris’in göbeğinde (elbet sol yakasında) tam da Odeon Meydanı’nda, Odeon Uluslar Tiyatrosu’nun önünde toplanmış dev bir orkestra ve dev bir koro; bir de onları izleyen sanatçılar, sanat öğrencileri ve kültür işçileri; bir de sanat tutkunları, tiyatro izleyicileri tek vücut olmuş, gelmiş geçmiş en popüler devrim şarkısını çalıyor ve hep bir ağızdan söylüyor: “Birleşmiş halklar asla yenilmez!”  

1970’te Salvador Allende’yi Şili’de iktidara getiren emekçi sınıfların sloganıydı bu sözler. Sergio Ortega tarafından besteledi, ülkede hızla yayıldı. Ancak 1973’te ABD desteğiyle gerçekleşen darbe sonrasında, Pinochet rejimine direnenlerin marşı oldu. Şilili ünlü “İnti İlimani” topluluğu sayesinde de dünyaya yayıldı. (Bu topluluğun Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndaki konserini ve tek bir ağızdan bu şarkıyı söylediğimizi unutmam hiç olası mı!!!) Dönelim Paris’e: 

TİYATRO İŞGALLERİ  

Paris Odeon Meydanı’nda “El pueblo unido jamas sera vencido!” yükseliyor. Fransız polisi de durmuş seyrediyor. Ne biçim polis bunlar... Ne cop ne tekme tokat ne de gaz püskürtme! 

Odeon Tiyatrosu’nda başlayan “tiyatro işgali” mart ayı boyunca öteki tiyatrolara da yayıldı. Önce Paris’teki “Theatre de la Colline”e, oradan da Paris dışındaki 40 kenteki tiyatrolara! 

Tam bir yıldır Covid-19 yüzünden Fransa’da da tiyatro ve tüm sahne sanatları yasaklandı. İşlerini kaybeden sahne sanatçıları, her ay işsizlik sigortasından ve Kültür Bakanlığı’nın kendilerine ayırdığı salgın fonundan yardım almalarına karşın, bunları yeterli bulmayıp tiyatroları işgal kararı aldı.

İtirazın temelinde şu yatıyor: Hükümet kültür ve sanata, ticarete verdiği önemi vermiyor. Tiyatrolara ve müzisyenlere olumsuz ayrımcılık yapıyor. Dükkânlar açık, kliseler, camiler, havralar açık, borsa açık, kültür mekânları neden kapalı!.. 

EYYY FRANSA! 

Gel de şimdi “Eyyy Fransa!” diye kükreme! Daha doğrusu birisinin kükremesini bekleme!  

Eyyyy Fransa, titre ve kendine gel! Bize bak, bizi örnek al! Bak bizim devletimiz sanatı ve sanatçısını nasıl da kolluyor, koruyor! (Zeynep, dikkatli ol; ciddiye alan olabilir!) 

Devletimiz kapalı tiyatrolara değil, ancak kendine biat edenlere yardım aktarabilse de yine de sanatçıları kayırmaktan geri kalmıyor!   

Kimi tiyatrocuların, müzisyenlerin başlarına bir dert gelmesin diye oyunları yasakladıkları; kimilerini ettikleri bir söz yüzünden mahkeme kapılarında süründürdükleri de oluyor... Sırf sanata verdikleri değeri hepimizin gözüne sokmak ve ayağımızı denk almamızı sağlamak için!  

YAŞASIN CEHALET

Bizim buralarda şu lanet virüsü bile Cumhurbaşkanı terbiye etti ve mantığa aykırı da olsa denetim altına aldı: 

AKP kongrelerinde “lebaleb” dolulukta kimseye bulaşmayan virüs, ormanda herkese bulaşır oldu. Alışveriş merkezlerinde, dükkânlarda kimseye ilişemeyen virüs, deniz kenarında yürüyene tehlike saçıyor. Camilerde, haftanın işgünlerinde hiç kimseye bulaşmayan virüs, Türkiye’de sadece tiyatrolarda bulaşıcı olarak saptandı! 

Bizimkiler virüsü öyle bir terbiye ettiler ki hafta içinde, işgünlerinde tıkış tıkış dolu toplu taşıma araçlarında uysal bir kelebeğe dönüşen virüs, hafta sonları, cumartesi-pazarları, canavar kesildi! 

Şu Fransa’yı yönetenler amma cahil. Salgını kendi çıkarları için kullanamadılar gitti! 

Sevgili okurlar, bugün 1 Nisan - dünya edebiyatına “Aptallar” ya da “Cahiller Günü” olarak da geçer! Bizde “Şaka Günü”.   

Ama bilir misiniz ki Türkiye Cumhuriyeti, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne 1949 yılının 1 Nisan günü katılmış. O gün bugün, ülkemizde insan haklarının ciddiye alınmamasının nedeni belki de budur! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları