Şöhretli, yandaş ya da nüfuzlu değilsen adalet yok!

29 Aralık 2020 Salı

Üç ayrı olayı özetleyerek başlayacağım yazıya.

1- Bir kişi, Orhan Gencebay’a sosyal medyada “yalaka” dedi. Gencebay’ın avukatı suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Yapılan yorumun “aleni hakaret suçunu oluşturduğu” gerekçesiyle sanığın 3 ay 15 günden 2 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması istendi. Mahkeme, suçun işlendiğini tespit ederek sanığı 1500 TL adli para cezasına çarptırdı.

2- Bir kişi sosyal medyada Kıvanç Tatlıtuğ hakkında “Hiçbir mecrada halk için mücadele vermeyen, sadece yakışıklı olduğu için beyinsizler tarafından çok sevilen bir sanatçı bozuntususun” şeklinde yorum yaptı. Tatlıtuğ’un şikâyeti üzerine soruşturma başlatıldı.

3- Adalar’daki atlı faytonlara karşı mücadele verdiğim sırada, 29.12.2019 tarihinde, sosyal medyada bir kişi, siyah üzerine beyaz renkle “Herkes cezasını çekmeli” yazan ve üzerinde düğüm atılmış idam halatı bulunan görseli aynen şu ifadeyle paylaştı: Zülal Kalkandelen için İDAM isteriz!

Birinci ve ikinci olayda gerekli yasal işlemleri başlatan, hakareti suç olarak kabul edip sanığı cezalandıran savcılık, açıkça ölümle tehdit edildiğim paylaşım karşısında ne yaptı dersiniz?

Bir avukat suç duyurusunda bulundu. Bu konuda ifade verdi...

Ve sonunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı geçen hafta aşağıdaki yanıtı gönderdi:

“Yapılan soruşturmada söz konusu gerçekleşen eylemin tehdit içerikli sözler olduğu ancak müştekiye karşı iddia olunan bir eylemin oluşmadığı, bu şekilde atılı tehdit suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı anlaşılmakta, şüpheli hakkında üzerine atılı suç bakımından KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA karar verildi.”

***

Bir kez daha görülüyor ki:

Türkiye’de şöhret, yandaş ve çok zengin nüfuzlu bir kişi değilseniz, hukuk sizi korumuyor, adalet bulamıyorsunuz.

Şöhretli birine “yalaka” ya da “sanatçı bozuntusu” denilince harekete geçen savcılık, sıradan biri hakkında idam çağrısı yapılınca bir sorun görmüyor. Oysa söz konusu paylaşımda halkı suça tahrik etme, nefret ve tehdit suçları açıkça işlenmişken, savcılık bunu soruşturmaya değer bulmuyor.

Adli kurumlar tehdit alan kadınların yardım çağrılarına tepkisiz kaldığında neler olduğu bilinmiyormuş gibi sıradan kadınların suç duyuruları göz ardı ediliyor.

Savcılığın yazısına karşı avukat arkadaşım bu itirazı yapacak:

“Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesine göre, bir suçun işlendiğini öğrenen cumhuriyet savcısının görevi, hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamak ve şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almaktır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun amacı ise kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.

... adlı kişinin İDAM İPİ PAYLAŞARAK YANINDA HERKES CEZASINI ÇEKMELI GÖRSELİNİ PAYLAŞMASI BİLE BAŞLI BAŞINA AYRI BİR SUÇ OLUŞTURMAKTADIR. BU KORKUNÇ PAYLAŞIM SADECE BİR KİŞİNİN HEDEF GÖSTERİLEREK TEHDİT EDİLMESİ ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRİLEMEYECEK BOYUTTADIR.”

***

Bu yazıyı yazarken benim de amacım meseleyi kişiselleştirmek değil ama örnekler çarpıcı olduğundan isim vermek durumunda kaldım. Aslında AKP döneminde birçok kişinin deneyimlediği vahim bir duruma dikkat çekmek istiyorum.

Yasalar karşısında herkesin eşit olduğu bir Türkiye, bu ülkenin vatandaşları için nicedir bir ütopya... İktidara yakın değilseniz adalet bulamıyorsunuz!

Yandaş kanalda “Bizim aile 50 kişiyi götürür” diyerek açıkça insanları öldürebileceklerini söyleyen Sevda Noyan hakkında takipsizlik kararı verilirken; Merdan Yanardağ, Abdülhamit ile ilgili tarihi gerçekleri anlattığı için Tele 1 TV, 5 gün kapatılıyor.

İnsanlar yıllardır sırf iktidara muhalif olduklarından hapiste tutuluyor, hiçbir tutarlılığı olmayan iddianamelerle suç yaratılıyor, sahte “deliller” üretiliyor.

Sonuçta Türkiye adaletsizliğin cenderesinde can çekişiyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları