Platon’un mağarasından çıkamamak: Mağaranın içinde sıkışıp kalanlar, gölgeye 'hakikat' diye sarılırlar

Bir sözün benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanılmasına eğretileme (istiare-teşbih) denir. Sanat ve edebiyatta bir enstrüman gibi kullanılan eğretileme aynı zamanda anlaşılması güç bir konuyu dinleyicinin idrak düzeyine taşımanın yöntemidir. Platon’un mağara anlatımı bunun en iyi örneklerindendir.

Yayınlanma: 30.10.2022 - 13:00
Platon’un mağarasından çıkamamak: Mağaranın içinde sıkışıp kalanlar, gölgeye 'hakikat' diye sarılırlar
Abone Ol google-news

Bir grup insan mağaranın içindedir. Ömürleri bu mağarada geçen insanların elleri ve ayakları zincirli, yüzleri mağaranın duvarına dönüktür. Mağaranın duvarına yansıyan birtakım gölgeler vardır. Bu gölgelerin neyin gölgesi olduğunu mağaradaki insanlar bilmezler. Onlar için gölgeler gerçekliğin ta kendisidir. Oysa mağaranın içine bir ateşin ışığı sızmaktadır. Gölgelere neden olan şey odur. Ateşin önünden geçen insanlar, hayvanlar ya da nesnelerin gölgesidir o duvara yansıyan. Zincirlerden kurtulup duvara bakan yüzünü mağaranın çıkışına çevirmediği sürece içeride bulunan insanlar için yaşam, bir gölge oyunundan ibarettir. Tıpkı Hacivat ve Karagöz’de olduğu gibi. 

DOĞAL BİLİNÇ

Platon’un mağara anlatımına ilişkin sayısız yorumla karşılaşmak mümkün. Bu yorumlarda genel olarak “doksa” (yanılsama-gölge) durumundan çıkmaya bir gönderme vardır. Mağaranın içinde bulunuş yani doksa, bir idrak edememe durumudur. Gölgenin bir hakikatin gölgesi olduğunu idrak edemeyip gölgeye hakikat diye sıkı sıkı sarılmaktır. 

Mağaranın içi bize Hegel’in “doğal bilinç” dediği şeyi anlatır. Gerçekliği duyu deneyiminden ibaret sanan mağara insanı, 2022 yılında bir kentte yaşıyor olsa da genelde bu inanç üzerine yaşar ve ölür. Yani mağaradan hiç çıkmaz. 

"YE, İÇ, KEYFİNE BAK! HAYAT KISA. YAŞAM BUNDAN İBARET."

Bu” denilen şey, duyu nesneleridir; elma, masa, ev, sokak, insanlar, dünya ve en nihayetinde evrene ilişkin her türlü görüntü. Platon’un mağarası içine evreni alan bir mağaradır. Eğer böyle ise mağaradan çıkmak nasıl mümkündür? Platon, “Sophos (bilge) ve eros (aşk) olmadan mümkün değildir” diyor. 

SOPHOS, EROS, GÜZEL

Sophos’un mağaradan çıkıştaki rolü Aristoteles tarafından askıya alındığı için literatür aracılığıyla Platon’la gerçek bir temas kurmak oldukça zordur.*

Haşlakoğlu, sophos için şöyle diyor: “Kendini unutuluştan kurtararak hatırlayıp-bilmiş kimsedir.” Sophos’u yakından tanımak için Sokrates’i tanımak ne denli önemliyse Alkibiades’i de yakından tanımaya çalışmak gerekir. Şölen Diyaloğu, diyalogos evreninde gerçekleşen sophos, eros ve güzel ilişkisini en iyi ortaya koyan metindir. 

Kendini bilen kişinin karakter aynasında “güzel”i (kalos) gören doksa bilincinin o güzele tutkuyla yönelmesi erostur. Kişiyi mağaradan muhakeme değil bu yöneliş kurtarır. Saklandığı yerden açığa çıkacak olan şey, kişideki güzelin kendisidir. Bu anlamıyla sanat, kişinin kendisini sanat eseri olarak ortaya koyduğu kendini yaratma eyleminin adıdır. 

Kısa bir yazıda anlatması güç bu meseleyi, sanat aracılığıyla deneyimlemek isteyenlere İrem Nalça’nın çalışmalarını takip etmelerini öneriyorum. Son sergisi Londra Saatchi Gallery’de düzenlendi. Başarılı sanatçının Karagöz “hilebaz” arketipi etrafında şekillenen çizimleri, gölge oyunlarının da bir parçası olan kukla formundaki heykeller ve pandemi döneminde ürettiği “görkemli düşler sirki” adlı video çalışması zaman zaman sergileniyor. Mutlaka takip edilmeli. 

Hacivat’ın sözüyle kapatalım: “Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman!” 

*Oğuz Haşlakoğlu, Felsefece, Hece Yayınları.



İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler