Myanmar’ın ötekileri: Arakan Müslümanları - Ne yaşar ne yaşamaz halk

Dünyanın en barışçı dini olarak gösterilen Budizmin Myanmar Birliği’ndeki rahipleri Arakan Müslümanlarını hedef gösteren söylemleri ve devletin Müslümanları yok sayan politikası nedeniyle sık sık yaşanan çatışmalar sonucunda binlerce Müslüman yaşamını yitirirken on binlercesi on yılda bir komşu ülkelere göç etmek zorunda kalıyor. Güvenlik güçlerinin kamplarda korumakla yükümlü olduğu Müslüman kadınlara tecavüzü uluslararası kuruluşlarca kabul edilirken devlet, o toprakların en kadim halkı olan Arakanlı Müslümanları “göçmen bir halk” ilan edip vatandaşlığa kabul etmiyor.

Yayınlanma: 06.12.2020 - 02:00
Myanmar’ın ötekileri: Arakan Müslümanları - Ne yaşar ne yaşamaz halk
Abone Ol google-news

Adları kimi zaman Arakan, kimi zaman Myanmar kimi zaman da Rohinya Müslümanları olarak geçer. Dünyanın kör ve sağır olduğu sistematik bir zulmü on yıllardır yaşıyorlar. O toprakların en kadim halkı olmalarına rağmen gerek devlet gerekse ülke nüfusunun ağırlığını oluşturan Budistler tarafından “Buraya ait değilsiniz” denilerek göçe zorlanıyor, katliama uğruyor. 

Dünyada ve Türkiye’de son yıllarda eğitimli kesimlerin hayranlık duyduğu Budizmin en çok propagandası yapılan yönü barışçı bir din olmasıydı. Oysa bu barışçı dine mensup rahipler Myanmar’da büyük bir insanlık dramınının da asıl sorumlusuydu. Myanmar’da Arakanlı Müslüman toplumuna karşı yıllardır süren sistematik bir imha politikası izleniyor. Devletin vatandaş kimliği vermediği ve yok saydığı müslümanlar, Budistler tarafından öz yurtlarından göçe zorlanıyor. Göç ettikleri komşu ülkelerde barakalarda zorlu bir yaşam mücadelesi veren Arakan Müslümanları, sınır geçiş noktalarında güvenlik güçlerinin tecavüzüne uğruyor, maaş almadan çalışmaya zorlanıyor.

İNGİLİZ İŞGALİ

1784 yılına kadar bağımsız bir krallık olan ve Bangladeş’in bir bölgesini de kapsayan bölge, Müslüman-Hindu Asya ile Budist Asya’nın arasında yer alıyordu. Rohingya halkı, 9. yüzyılda Arakan Krallığı içinde İslamiyet’i kabul eden ilk topluluk olarak biliniyor.

Burma Krallığı 1784’te Arakan Krallığı’nın topraklarını işgal ederek varlığına son verir. İşgalin faturası müslümanlara çıkar ve 200 binden fazla Arakanlı’nın yaşamını yitirdiği savaş sonrasında müslüman halkın büyük çoğunluğu Budist tapınaklarının inşasında zorla çalıştırılır.

1796’da Müslümanların Burma İşgaline karşı başlattıkları isyan bastırılır ve Arakan nüfusunun üçte ikisi Bangladeş ve Bengal’e göçmek zorunda kalır. Ancak 1800’lerden itibaren İngilizler’in bölgeye gelmesi üzerine göçeden müslümanlar yurtlarına geri dönerler. İngilizlerin 1824’ten itibaren kolonisi olan ve uzun yıllar Hindistan’ın bir eyaleti olarak yönetilir. Myanmar, 1937’de Hindistan’da ayrı bir koloni haline gelmiştir. 

FAYLAR OLUŞUYOR

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Japon işgaliyle yerli halk arasında ayrılık tohumları ekilir. Müslümanların İngiliz, Budistlerin ise Japon saflarında savaşmaları iki toplum arasındaki çatlağı büyütür. Bu işgalle birlikte yerli halkın yer değiştirmeleri yine gündeme gelir. Müslümanlar, İngilizlerin kontrolüde bulunan Arakan’a göçederken, Budistler ise Japonların hakim olduğu bölgelere göçederler. Müslümanların Arakan’a toplu olarak göçünden sonra bölgenin demografik yapısı da Müslümanlar lehine değişmiş olur. 

II. Dünya Savaşı’nın bitiminden iki yıl sonra 1947 yılında bağımsızlığını Kazanan Burma Birliği’nde 1948 yılında hazırlanan anayasada tüm vatandaşların ekonomik, sosyal ve siyasal güvenlikleri, ifade ve inanç özgürlüğü teminat altına alınmıştır. Rohingya müslümanları da vatandaş kabul edilip seçimlerde kendilerine oy hakkı tanınmıştır. Devletin radyosunda müslümanlara yönelik programlar yapılmasına da izin vermiştir.

MÜSLÜMANLAR AYAKLANIYOR

Müslümanların ötekileştirme süreci ise 1945 ve 47 yılları arasında başlattıkları isyan sonrasına rastlıyor. Pakistan Ulusal hareketinin lideri Muhammed Ali Cinnah’la görüşerek Kuzey Arakan bölgesinin Doğu Pakistan’a (Bangladeş) bağlanması için çalışan ancak bunda başarılı olamayan Arakanlı müslümanların sonraki adımı Burma Birliği içerisinde özerk bir eyalet olma mücadelesi. 

Muhammed Ali Cinnah’ın desteğiyle Arakan’da yaşayan Rohingya müslümanlarının başlattığı Mücahit Hareketi başarısızlıkla sonuçlandı. Bu olaydan sonra vatandaşlık verilmeyen Müslümanlar artık gözetim altında tutulması gereken ayrılıkçı unsurlar olarak mimlendi. Bu isyan hareketi özellikle Budistlerin, Rohingya eyaletinde İslami bir yönetimin hâkim olacağı endişesini doğurdu. Bu isyandan sonra Budizm resmi din ilan edilmiş, Müslümanların orduya girmesi yasaklanmıştır.

2019’un mayıs ayında halkı isyana teşvik suçlamasıyla tutuklama kararı çıkarılan Budist terörist Wirathu, 18 ay polisten kaçtıktan sonra 2 Kasım'da teslim oldu. 3 Kasım'da mahkeme binası önünde düzenlenen eylemde Budistler Ashin Wirathu'nun fotoğrafını taşıdı.

TATMADAW VE SONRASI: Darbeyle gelen rejim Rohingyalı Müslümanları vatandaşlıktan çıkardı.

1962’de darbe yaparak ülkeyi 2011’e kadar askeri diktatörlükle yöneten Tatmadaw rejimi,  1970’ten sonra Rohingyalı Müslümanları vatandaşlıktan çıkardı. Onların Güney Hindistan’dan kaçak yollarla ülkeye giren bir topluluk ilan etti. Ordunun yeni bir ulus devlet inşası için Rohingyalı Müslümanlar tehdit unsuru olarak görüldü. Myanmar hükümeti, 1982 yılında çıkardığı Vatandaşlık Kanunu ile ülke içinde yaşayanları üç kategoriye ayırdı. Tam vatandaş, ortak vatandaş ve natüralizasyon vatandaş olarak ayrılarak farklı renkte kimlik kartları dağıtıldı. Pembe, mavi ve beyaz renkte verilen kimlik kartlarından beyaz olanı natüralizasyon vatandaşı tanımlıyor ve Rohingyalı Müslümanlara bu karttan veriliyordu.

Bangladeş 1970’lerden itibaren artan göç nedeniyle BM’ye başvurarak yardım talebinde bulundu. Rohingya Müslümanlara yönelik baskı uluslararası kamuoyunca da duyulmasına aldırış etmeyen yönetimin baskıları artarak sürdü. 1979 yılının sonlarında yaşanan göç dalgası sonucunda tam 180 bin, 1991-92 yıllara arasında da 250 bin Rohingyalı müslüman Bangladeş’e sığındı. 

Bu yoğun göçmen kitlesini barındıracak güçten yoksun olan Bangladeş ile 1989’da Burma Birliği adını Myanmar Birliği olarak değiştiren yönetim BM arabuluculuğuyla bir araya gelip mülteci sorununu ele aldılar ve 1992’de mültecilerin ülkelerine iade edilmesi konusunda anlaşmaya vardılar. Myanmar hükümeti, bir süre sonra Rohingyalı Müslümanları vatandaş olarak kabul etmeyeceğini ve vatandaş kabul edilmeyenlerin iade edilse de geri göndereceğini ilan etti. İade edilen müslümanlar ise gördükleri baskılar nedeniyle bir süre sonra yeniden göç yollarına düştü.

2001 yılında Myanmar’da  Budist rahip Ashin Wirathu’nun başlattığı “969 hareketi” ile devletin yok saydığı Müslümanlar Budistlerin hedefi haline geldi. Rahip Ashin Wirathu, Budistlerin ülkedeki Müslümanlara karşı başlattıkları gösterileri düzenlemek ve camileri dağıtmak suçundan hapis yatmış biri. Ülkede Budistler tarafından düşüncelerini yayan DVD, afiş ve broşürleri yayılmış, “Budistler 969” yazılı etiketleri dükkanlarına ve arabalarına yapıştırarak, ırk ayrımını körüklemiştir.

969 HAREKETİ

"Bin Ladin" lakabıyla bilinen Budist rahip Wirathu'nun başlattığı '969 Hareketi', "Müslümanların dükkanlarında satılan sebzeler ve etler zehirlidir. Bu zehir yediğiniz anda değil, 6 ay sonra etkisini gösteriyor. Müslümanların dükkanlarından alışveriş yaptığınızda o para sadece orada kalmıyor, o para sizin ırkınızı ve dininizi mahvetmeye hizmet ediyor" ifadeleriyle insanları etkisi altına alıyordu. Wirathu, dünya medyasının önemli bir kısmı tarafından Budist 'dazlak'  hareketini başlatmakla suçlandı.

Wirathu, şiddet olaylarının yükseldiği dönem, "Budist terörün yüzü" başlığıyla Time dergisine kapak oldu.  

969 rakamının açılımı, Myanmar’ın 60 milyonluk nüfusunun çoğunluğu Budist olan halkının inançlarından gelen bir tür formül: İlk 9 sayısı, Buda'nın özel sembollerinin sayısı, 6, Buda'nın kişiyi aydınlanmaya götüren öğretileri olan 'Dharma'nın içerdiği nasihatlerin sayısı, son 9 sayısı ise, 'Sangha' denilen Budist Keşişler topluluğunu ifade ediyor.

Mandalay bölgesinin en ünlü manastırlarından birinde cinsel günahlardan kaçınma konusunda genç rahiplere ders veren Budist terörist Wirathu, Birmanya'nın Müslüman "istilası" altında olduğunu öne sürüyordu. Wirathu, Müslümanların Myanmar’da İslam devletine dönüştürmek için bir "Büyük Plan"ı olduğu görüşündeydi.

Myanmar’dan 2017 eylülünde Bangladeş’e kaçmak zorunda kalan  bir anne ve 2 çocuğu objektiflere böyle yansıdı. 

RAHKİNE OLAYLARI

Nitekim bu kışkırtmalar artarak sürmüş ve 2012’de Budistler, Rohingyalı Müslümanları bir kadına tecavüz etmek ve öldürmekle suçlayınca Rohingya’da büyük şiddet eylemlerinin yaşanmasına neden oldu. Budistler, Rohingya’nın bir çok şehrinde Müslümanların evlerini yakıp dükkanlarını yağmaladı ve birçok Müslümanı öldürdü. Myanmar hükümeti de saldırganları tutuklamak yerine Rohingyalı şiddet olaylarından Müslümanları sorumlu tuttu. Yüzlerce müslüman tutuklandı, birçoğu öldürüldü. 

Rahkine İsyanı sonucunda 90 bin Müslüman yer değiştirmek zorunda kaldı. Bangladeş’teki mülteci kamplarına giden Müslümanlar, buradaki yığılmalar ve kötü şartlar nedeniyle kamplardan kaçıp Malezya, Endonezya ve Tayland gibi ülkelere kaçak yollardan girdiler. Böylece uluslararası bir göçmen krizi doğmuş oldu.

Göç sırasında sınır geçiş noktalarındaki kamplarda ve Müslamanların yaşadığı köylerde Myanmar polislerinin kadınlara tecavüzleri de dünya medyasında ve uluslararası kuruluşların raporlarında da sıklıkla yer aldı.

Myanmar’da Müslümanların siyasi, ekonomik ve sosyal hakların ihlal edildiğini belirten Uluslarası örgütler başta yaşam hakkı olmak üzere onlara yönelik işkencelerin yasaklanması, zorla çalıştırılma, özgürce dolaşım ile evlenme, inanç özgürlüğü haklarının hem rejim hem de Budist toplum tarafından ihlal edildiğine yönelik raporları da sonucu değiştirmemiştir.

Sonuçta nüfus cüzdanı olmayan, alışveriş yapılmayan, kendileriyle evlenilmeyen, ev sahibi olmalarına bile engel olunan Arakanlı Müslümanların varlıkları ispat edilemediği gibi, yoklukları da ispat edilemiyor.

-SÜRECEK-


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler