Kadın cinayetleri nasıl önlenir?

31 Aralık 2020 Perşembe

2020’nin son yazısını kadınlara, kadın haklarına ve özgürlüğüne adıyorum!

***

Bir sorunu çözmek için o sorunu meydana getiren ana nedenleri görmek gerekir.

Bu gerekçeyle, çözüm için somut önerilere geçmeden önce, kadın cinayetlerinin arkasındaki temel nedenlere bakmak istiyorum:

1) Kadını mal gibi, eşya gibi veya en azından ikinci sınıf vatandaş gibi gören erkek egemen feodal kültürün hâlâ varlığını, hatta egemenliğini sürdürüyor olması.

2) İktidarın, gerek siyasetçiler, gerekse Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi devlet kurumları aracılığıyla, kadın erkek eşitliğine karşı olan, kadını eve kapatan ve kadınlığı sadece annelik fonksiyonuna indirgeyen eylem ve söylemleri.

3) Yöneticilerin, iktidara gelmek ve iktidarı sürdürmek için kullandığı, insanları kaba kuvvete, şiddete yönelten, ayrıştırıcı, bölücü, yabancılaştırıcı, nefret dili.

4) Hem yasaların, hem güvenlik kurumlarının hem de adalet mekanizmasının, kadını yeterince koruyamaması ve kadın katillerine yeterince caydırıcı cezaların verilememesi.

***

Somut çözüm önerileri: 

1) İktidar, insanları genel olarak kaba kuvvete ve şiddete yönelten, dışlayıcı, suçlayıcı, bölücü nefret dilini terk etmelidir. 

2) İktidar mensupları, kadın erkek eşitliğini reddeden, kadını “erkeğe emanet edilmiş” olarak gören, kadının kahkaha atmasını ayıplayan, onu eve kapatmayı amaçlayan, hamile kadının sokakta gezmesini eleştiren, türbansız kadını perdesiz eve benzeten, kadının sadece annelik fonksiyonuna vurgu yapan, özetle kadını ikinci sınıf vatandaş derekesine indiren eylem ve söylemlerden kaçınmalıdır. 

3) Milli Eğitim Bakanlığı, bütün müfredat programlarında ve başta kitaplar olmak üzere ders araçlarında, kadını erkeğin altında ve sadece evinde gösteren yaklaşımı terk etmeli, bütün eğitim süresince kadın erkek eşitliği, kadın hakları ve özgürlüğü konuları işlenmelidir. 

Örgün eğitime ilave olarak yaygın eğitimde, yani halk egitiminde de kadınlar için, yasal haklar ve özgürlükler konusunda özel kurslar düzenlenmeli, ayrıca kadını özgürleştirici ve destekleyici beceriler öğretilmelidir. 

4) Diyanet İşleri Başkanlığı, kadını ikinci sınıf vatandaşlığa, erkek egemenliğine ve evine kapanmaya mahkûm eden söylemlerden kaçınmalı, tam tersine bütün yorum ve hutbelerinde kadın hakları ve özgürlüğü konularına ağırlık vermelidir. 

5) Yasalar, kadın haklarını ve özgürlüğünü koruyacak biçimde güçlendirilmeli, kadına tehditler yakın ve eylemli bir tehlike olarak değerlendirilmeli, bu tür tehditler kamu davası olarak kovuşturulmalı, İstanbul Sözleşmesi bütün ruhu ve lafzıyla eksiksiz uygulanmalı, kadın katillerine verilen cezalar, üst sınır ömür boyu hapis cezası olmak üzere, artırılmalıdır. 

6) Mahkemeler, bu katillere, “duruşmalardaki terbiyeli tavrı”, “pişmanlık göstermesi”, “takım elbise giymesi ve kravat takması” gibi abuk sabuk gerekçelerle “iyi hal indirimi” uygulamamalıdır. 

7) Savcılar, kendilerine intikal eden şikâyetleri, kendi eşleri, kızları, anneleri, kardeşleri tehdit altındaymış, onların hayatları tehlikedeymiş gibi değerlendirmeli ve kovuşturmalıdır. 

8) Güvenlik güçleri, kadını koruyacak biçimde özel eğitime tabi tutulmalı, kadına yönelik tehdit ve şiddete ilişkin özel ihtisas birimleri kurulmalıdır. 

9) İçişleri ve Adalet bakanlıkları, kadınlar için özel olarak oluşturulan güvenlik ağı ve acil imdat sistemini geliştirmeli, bu sistemi daha etkin ve yaygın olarak kullanıma sunmalıdır. 

10) Sığınma evleri, hem kamu kurumları hem vakıflar hem belediyeler hem de Sivil Toplum Kuruluşları tarafından desteklenmeli, sayıları ve verdikleri hizmetler artırılmalıdır. 

11) Kadınlar için öz savunma kursları, hem merkezi hükümet, hem yerel yönetimler hem de vakıflar ve sivil toplum kuruluşları tarafından açılmalı ve desteklenmeli, bu konuda, sığınma evleri, Adalet, İçişleri ve Milli Eğitim bakanlıklarıyla eşgüdümlü olarak çalışılmalıdır. 

12) Yazılı, görsel ve elektronik medya sorumluları, kadına yönelik şiddeti özendiren, katilleri haklı gören haber dilinden, dizilerden, öykülerden, olanaklı olduğu ölçüde kaçınmalı, Türkiye’de ve dünyada, kadın hakları ve özgürlüğünü anlatan, savunan, geliştiren, örnekleri, anıları, olayları, öyküleri, romanları, filmleri, dizileri, oyunları, mektupları, tanıtmalı, kullanmalı ve topluma bu konuda yol göstermelidir. 

13) Basın Konseyi ve RTÜK, kadına şiddeti özendiren haber dilini, haberleri, öyküleri, dizileri, sansüre yol açmadan ve cezalandırmadan, uyarmalıdır.

***

Kadın hakları ve özgürlüğü sorunu bir insanlık, bir uygarlık sorunudur: 

Türkiye, uygarlaşmaya, Demokratikleşmeye, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olmaya, kalkınmaya, gelişmeye, bu sorunu çözmeden devam edemez!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları