Bir başka salgın: Genç intiharları!

21 Şubat 2021 Pazar

Gözlerimizi, kulaklarımızı tıkasak da korona salgını yanında bir başka salgın daha bu ülkeyi tehdit ediyor: Genç intiharları. Gün geçmiyor ki gencecik bir kız, meslek sahibi gencecik bir erkek, gencecik bir çift son derece kararlı bir biçimde yaşamı terk ediyor. İşsizlik, yaşamın giderek anlamsızlaşması, işini yaparken uğranan haksız muamele, aşağılanma, açlık, en çok genç nüfusu tehdit ediyor. Bunların çok azını işitiyoruz. Oysa bir kulak kabartın; çevremizde, üç adım ötemizde genç insanlar intihar ediyorlar. Bir buçuk yaşındaki çocuklarını komşuya bırakıp intihar eden karı-kocayı hemen unutuverdik. Uludağ’da koluna serum bağlayarak ölüme koşan genç doktor, birkaç gün aramızda konuştuğumuz bir mevzu olacak. Oysa genç doktor altı sayfalık bir mektup bırakarak, işyerinde uğradığı aşağılanmayı, aşırı yükü anlatmış. Ülke korona salgınıyla uğraşıyor, doktorlar ölüm pahasına hastanelerde insanları kurtarmaya çalışıyorlar. Ama sağlıkçılarla alay eder gibi Cumhurbaşkanı kapalı salonlarda binlerce kişinin katıldığı kongreler yapıyor. Kendinizi her an korona ile burun buruna yaşayan bir doktorun yerine koyun, bu nasıl bir mesleki aşağılamadır. Lanet olsun!

Doktorun trajik intiharı hemen aklıma bir başka trajik intiharı getiriyor. Bir haftadır yeniden baktığım ikinci fotoğraf ise gencecik bir kıza ait. Merve Kaçmış, gencecik bir arkeolog. Dürüst, dinsel inançları kuvvetli bir genç kız. Benim de memleketim Gaziantep’te Zeugma Müzesi’nde çalışıyor. İşine deli gibi bağlı biri. Bilinmeyen bir nedenden 2018 yılında açığa alınıyor ama itiraz üzerine 2019’da yeniden görevine geri dönüyor ve İl Kültür Müdürlüğü’ne tayin ediliyor. Tayini çıktığı için üzerine zimmetli olan 9 bin eseri başka bir çalışana devretmesi gerekiyor. Ancak 9 bin eserden 100’ünün müze kayıt numarası bulunmuyor. Müze yönetimi ondan bu 100 eseri hemen kendi zimmetine almasını istiyor. O kayıt numarası olmayan eserleri kayıt defterindeki eserlerle karşılaştırdıktan sonra devralacağını söylüyor. Müze yönetimi baskı uyguluyor. Ve Merve Kaçmış, Diyarbakır’da ailesinin evinde sekizinci kattan aşağı atlayarak intihar ediyor. Geride bıraktığı notta: “Ben yapmadım, masumum. Her yerde kameralar var, izleyince göreceksiniz” diye sesleniyor.

Tuhaf bir durum. İntihar eden bir genç kız ve dünyanın en büyük müzelerinden biri olan Zeugma Müzesi’nde nerede olduğu belli olmayan 100 eser. Eğer bu eserler kayıpsa değerlerine paha biçilmez. İnsanın aklına ister istemez kötü şeyler geliyor. Dini inancı kuvvetli bir genç kız Merve, nasıl bir baskıyla karşılaştıysa kendini öldürüyor hem de intiharların en korkuncuyla, sekizinci kattan atlayarak! Bu kayıp 100 eser bulundu mu? Her yere baktım hiçbir açıklama bulamadım. Ben takipçisiyim, bulundu mu?

Korona salgınının en çok etkilediği mesleklerden biri de müzik yaratıcıları, icra edenleri, tiyatro ile uğraşan sanat emekçileri. Çünkü onların mesleklerini icra edecekleri tüm mecralar kapalı. Ancak her yer kapalıyken tıklım tıklım dolu otellerde belki iş bulabilirler ama bu yüzlerce kişiye yetmez. İşte onlardan biri Leyla Pınar idi, 28 yaşında. Elbistan doğumlu. Sarı uzun saçları, yeşil elma gibi gözleri vardı. Sahnede peri, hayat içinde ise unutulmuş bir şarkı gibi gezerdi. Okuduğu oyunculuk bölümünü, bursu kesildiği için yarım bırakıp çalışmak zorunda kalmıştı. En büyük tutkusu tiyatro, kitap, müzik ve danstı. İki arkadaşıyla bir oda bir salon evde nefes almaya çalışıyordu. Kendi yazdığı, yönettiği, dekorlarını, kostümlerini kendisinin kotardığı doğa-çevre-hayvan üstüne metinleri hayata katıyor, çocuk tiyatrosu yaparak yaşama tutunuyordu. 6 aydır sahneler, salonlar, okullar kapalıydı. Geçen hafta evindeki tüm kitaplarını satmak zorunda kalmıştı. Son parası ile mahalle bakkalından aldığı balonları şişirip çocuklara dağıttığı biliniyor. Ve siyah bir kartonun üstüne, palyaço makyajı yaparken kullandığı malzemelerle “boğuluyorum” diye yazarak yaşama veda etti. Cami avlusunda mahallenin çocukları ve ev arkadaşlarından başka kimseler yoktu.

Şimdi sakın ola ki “intihar etmek bir çözüm yolu değildir” sözlerini söylemeyin. Tıpkı ölüm orucu gibi intihar da genç insanların insanlığa fırlattıkları acı bir çığlık! Çaresizliğin çığlığı. Korkarım ki bu çığlık giderek artacak. Çünkü bu coğrafya zehirlendi. Ve zehir en çok, -kadın erkek fark etmiyor- gençleri ele geçiriyor. Çünkü onların hayalleri var.

Ve bu coğrafyada artık iyimser olmak çok zor, ben iyimser değilim. Çünkü bu coğrafya ılımlı İslam adıyla başlayan ve sonunda Türkiş şeriata dönüşen tuhaf bir sistemle hallaç pamuğu gibi atıldı. Her şey ayaklarımızın altından kayıp gidiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları