Küçük zevklerin saltanatı

Dans etmek. Gıdıklanmak. Sarılmak. Öpüşmek. El ele tutuşmak. Pamuk helva yerken bulutlara bakmak.. Bana insan olduğumu, ölümlü olduğumu, zaaflarımı hatırlatır.

Yayınlanma: 10.04.2021 - 16:13
Abone Ol google-news

Bunu arada sırada yapıyorum. Gerçekler dayanılmaz olduğunda kaçtığım bir ülke var. Kenarda bekleyen, bana kollarını daima açık tutan gizli bir derebeylik. Sınırları, politikası, para birimi, güvenlik güçleri yok bu yönetimin. Başında yöneticiler de yok. Bana insan olduğumu, ölümlü olduğumu, sınırlarım ve zaaflarım olduğunu hatırlatan küçük bir hükümdarlık burası. 

Kapısı her zaman, herkese açık. Yoksulluk, açlık, haksızlık da yok. Sadece siz ve küçük keyifleriniz var.

SABAH ÇAYI VE İLK YUDUM

Bu saltanata dalmak için önce biraz durmak gerekiyor, günün aşırı hızlı temposundan kopmak. Ve iyice bakmak. Neyi sevdiğinizi iyi kavramak. Ne kadar küçük olursa seçtikleriniz, keyfiniz o kadar büyük olacak.

Cam bardakta tüten sabah çayının ilk yudumu mesela. Serin mutfakta tek başına oturup günün ağarmasını seyretmek. Eski bir şarkının ilk notalarını dinlemek, müziğin sesini açmak. 

Aylak aylak oturup pencereden yağmuru seyretmek, damlaların cama vuruşunu izlemek. Yağmur altında yürürken şemsiyeye düşen damlaların sesini duymak. 

Ilık bir ilkbahar günü çıplak ayakla çimenlere basmak. Yere serilmiş bir örtünün üstünde yüzünü güneşe dönüp kestirmek. Tombul bir kediyi okşamak. Sokaktaki bir çocuğa el sallamak. Bir bebeği kucaklamak.

Yorgun argın eve gelince sıcak bir banyo yapmak. Öğle uykusundan sonra ikindi kahvaltısı etmek. Yeni pişmiş kek kokusunun eve yayılması. Bitter çikolatanın boğazdan eriyerek kaydığı an. Küçük bir çocuğun yanağıma kondurduğu ıslak öpücük. Oynayan çocukların kahkahası... 

Tertemiz serin çarşaflara uzandığım an. Sabah tembellik yapıp yataktan çıkmamak. Yatakta uzun uzun roman okumak. Bütün gün pijamayla gezmek. Gündüz perdeleri kapatıp gerilim filmi izlemek. İçkideki buzların birbirine çarptığında çıkardığı ses. Bardakta kalan son limon diliminin dişlerimi buran tadı. Deniz kıyısında yürümek. Sahilde yosun kokusunu duymak, hafifçe üşümek. Kuma ayak parmaklarını daldırmak ve güneşin değmediği soğukluğu ayak uçlarında hissetmek. Güneşe bakmaya çalışmak. Denize koşarak atlamak. Çığlık atmak. Güzel bir sohbette kahkahalarla gülmek. Başkalarını güldürmek. Dostlarınla beraber saçmalamak. Kılık değiştirmek. Bir yaz günü arabanın camlarını ve müziği açıp bağıra bağıra şarkı söylemek. Ayakları pedallardan kaldırıp yokuş aşağı bisiklete binmek. 

TAZE BİR NEFES İÇİN

Dans etmek. Gıdıklanmak. Sarılmak. Öpüşmek. El ele tutuşmak. Pamuk helva yerken bulutlara bakmak.Yaşamanın an meselesi, iyiliğin bilinçli bir tercih olduğunu ve güzel şeylerin hayatımızdan usulca kaydığını ancak bu ufak zevklerin sırasında anlıyorum ben.

Hayatta her zaman iki kere ikinin dört etmediğini, terazinin eksik çektiğini, adaletin göreceli olduğunu, vicdanın karanlığa savrulabildiğini de... 

O zaman kendi içimdeki saltanata kaçıyorum. Saklanmak ve görmezden gelmek için değil. Hayat mücadelesi dediğimiz nafile kavgaya ara vermek, taze bir nefesle geri dönebilmek için. İşte öyle anlarda pamuk helva yiyerek gökyüzündeki bulutları seyretmek istiyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon