Hikmet Altınkaynak

Oktay Akbal Günü

15 Nisan 2021 Perşembe

Beş gün sonra 20 Nisan: Oktay Akbal’ın yaş günü...

Bu yaş gününün bir farkı, Muğla Büyükşehir Belediyesi’nce Oktay Akbal Edebiyat Ödülü verilecek olmasıydı. (Bunun için değerbilir Sayın Başkan Dr. Osman Gürün’e teşekkür ediyoruz.) Salgın yüzünden zorunlu olarak ertelendi. İyi oldu.

Gazetemiz Cumhuriyet’in simge, anıt yazarlarından olan Oktay Akbal yaşadıklarını, çağının gerçeklerini yazan, baskılara boyun eğmeyen bir gazeteci, yazardı. Aramızdan altı yıl önce ayrılsa da eserleriyle, savunduğu düşünceleriyle yaşıyor, yaşayacak.

Muğla’daki yakın dostlarından Prof. Dr. Şadan Gökovalı, ömrünün yaklaşık 40 yılını Gökova’da geçiren Oktay Akbal için Muğla Sevdalısı Oktay Akbal’a Armağan adlı kitabını yayımladı. Onun Gökova sevdasını şöyle anlatıyor: “Önceleri yazları, hiç olmazsa bir aylık dinlencesi için gelirdi Gökova’ya. Çeyrek yüzyıl kadar önce Akyaka’da şimdi kendi adını taşıyan sokakta 4 numaralı iki katlı evi satın aldı. Zarif eşi, Akyaka’nın ablası Ayla Akbal, bu evin avuç içi kadar bahçesini birkaç turunçgil ve meyve ağaçlarıyla süsledi. Hele ağaçlarından biri var ki aynı kökte, ikiz kardeş gibi bir dalında portakal, öteki dalında Gökova mandalinası var. Bahçenin kapısından, mevsiminde üzüm salkımları sarkan bir çardakla giriliyor.” 

UMUDA AÇILMAK

Oktay Akbal öykülerinde olsun, denemelerinde olsun, çok duygusal bir açılımla başlar; bilirsiniz, sizi de kuşatır, bir dost gibi yanına alır gider. Kendi gerçeğini sizin, toplumun gerçeğiyle buluşturur. Birlikte yürürsünüz umuda doğru. Örneğin İstinye Suları’nda olduğu gibi:

“Atlıyorum bir vapura Sirkeci’den, doğru Boğaz’a. Öğle vapurlarında kimseler yok. Ne tanıyan, ne ilgilenen. Tek tek geziyorum Boğaz iskelelerini. Tatil günlerinde değil, herkesin çalıştığı günlerde... Bir roman yanımda, bir de küçük defter. Yetiyor. Bir süre tek başıma olmanın güzelliğini duyuyorum. Yığından kopmanın, güncel olaylardan, sonuçsuz çekişmelerden, birtakım yıkıntılardan sıyrılmanın yolu bu: Kaçmak. Bırakmak bir şeyleri geride. Olsun, küçük kaçışlar olsun bunlar. Birkaç saatliğine de olsa bir kopuş, bir kaçış bu, çevreden, bildik kişilerden, yalan duygulardan... İstinye Suları’nı bıraktım geride. Yeniköy’e doğru yürüyorum. Umuda, yarına, sonsuzluğa...”

ADİL İZCİ’NİN ‘CANIM ADA’SI

Oktay Akbal Edebiyat Ödülü 28 Ağustos’ta verilecek. Bu yılın ödülüne Canım Ada (Oğlak Yayınları, 2020) kitabı için Adil İzci layık görüldü. O da doğa tutkunu, Oktay Akbal hayranı bir şair, yazar. Kitapları arasında Su ve Yaprak, Kır ve Gök, Ağaçlar Kitabı, Kuşlar Kitabı var. Ayrıca şiir ve öykülerinde de yine bu özellikleri öne çıkar. Kuşlar Kitabı’nı da “Oktay Akbal’a sonsuz sevgi ve saygıyla” diye sunuyor.

Adil İzci, Canım Ada’da okurla birlikte Heybeliada’yı geziyor. Hem yazar, hem okur olarak adanın doğasını, güzelliğini; özellikle tüm çeşitleriyle çiçeklerini, ağaçlarını, kuşlarını, martılarını; insanlarını da her biri dostuymuş gibi, sohbet ederek anlatıyor. Onların öyküleriyle sizi kuşatıyor, düşündürüyor, sarsıyor.

Yani “Heybeliada’daki doğal yaşama ve adalılara ilişkin gözlem ve izlenimlerini, geçmişle de bağlantı kurarak öyküleştirmekteki ustalığı, dile gösterdiği özen, yalın ve içtenlikli anlatımıyla” Adil İzci bu ödülü alıyor.

Oktay Akbal, 70 yılını Türk edebiyatına adadı, çağına tanık oldu; hem Türkiye’nin aydınlanmasına büyük katkı sağladı, hem edebiyat okuru kazandırdı hem de kendini izleyen yazarlar yetiştirdi.

70 yıllık bir dönemi edebiyatıyla, siyasetiyle, toplumsal ve kültürel yapısıyla yansıtan yapıtları her zaman okunacaktır.

Bu Oktay Akbal Günü’nde anısı önünde saygıyla eğiliyor, iyi ki doğdun Oktay Abi diyorum. Akbal ailesine uzun ömür diliyorum. İlk ödülü kazanan Adil İzci’yi de içtenlikle kutluyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları