Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan çalıştay: Devlet İstanbul Sözleşmesi̇’ni̇ uygulamıyordu

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından düzenlenen Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Çalıştayı’nın sonuçları paylaşıldı. Sonuçlarda İstanbul Sözleşmesi’nin yükümlülüklerinin yerine getirilmediği, kadınlara koruma sağlanan alanlarda ise sözleşmenin öneminin ortaya çıktığı yer aldı.

Yayınlanma: 23.04.2021 - 10:11
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan çalıştay: Devlet İstanbul Sözleşmesi̇’ni̇ uygulamıyordu
Abone Ol google-news

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı 17 Nisan 2021’de çevrim içi olarak Hak Kayıpları Sürerken Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Çalıştayı’nı düzenledi. Türkiye’de erkek şiddetine karşı mekanizmaların işleyişi ve kadın mücadelesi konulu çalıştayda kadın örgütleri, feminist platformlar ve belediyelerden 130 kadın bir araya geldi.

Mor Çatı, düzenlenen çalıştayda Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele hali hazırda çetrefilli iken, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararıyla çıkılması önemli bir hak kaybı olduğunu vurguladı.

2011 yılından bu yana kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin yapılan ve yapılanmayanların irdelendiği çalıştayda Mor Çatı tarafından şu sonuçlar paylaşıldı:

"DEVLET YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMEDİ"

  • İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı günden bu yana kadına yönelik şiddetle mücadelede devlet üstüne düşen yükümlülükleri yerine getirmedi.
  • 6284 sayılı Kanunu’nun uygulamaları  giderek azalırken az sayıdaki olumlu örneğin kişilerin inisiyatifiyle hayata geçtiğini ve kalıcı hale gelemediğini görüyoruz.
  • Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak adı bir kez daha değişen Bakanlık ve bağlı birimlerinde geçmişte çalışan deneyimli ve kadından yana bakış açısına sahip personel kadına yönelik şiddetle mücadele süreçlerinin dışına itildi.
  • Sosyal yardım politikalarındaki dönüşüm kadınları aile içine itti, kadınların özgürleşmeleri, kendi bağımsız hayatlarını kurmaları ciddi ölçüde engellendi.
  • Sosyal hizmetler gün geçtikçe niteliğini kaybetti ve şiddetle mücadelede kadınları güçlendirici ve hak temelli sosyal hizmetin yerini sosyal yardım odaklı hizmetler aldı.

"BELEDİYELER DAHA ÇOK SORUMLULUK ALMALI"

Belediyelerin kadına yönelik şiddet ile ilgili bir destek sistemi kursalar bile bunların kurumsallaşması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması konusunda ciddi bir sorun var. Belediye yönetimi siyasi parti değişimi olmaksızın başkan değişikliği olduğunda dahi kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin atılan adımların sürdürülebilir olmadığını görüyoruz.

Kayyum atanan belediyelerde kadına yönelik şiddet ile mücadele mekanizmalarının kısa sürede lağvedildiğini, buralarda biriken deneyimin hiçe sayıldığını gördük.

Kadın da(ya)nışma merkezleri, belediyelerin yetki ve görevlerinin belirlendiği mevzuatta karşılıkları olmadığı için belediye hizmetlerinde önceliklendirilmiyor. Az sayıdaki iyi örnek de bu merkezlerin açılması için İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun referans gösterilerek adımlar atılıyor.

Belediyeler şiddeti önleme, şiddetle mücadele, şiddetten uzaklaşabilen kadınların yaşamlarını kurmalarını yeniden güçlenmelerine katkı sunmak için kadına yönelik şiddet ile mücadeleyi bütüncül olarak ele almalı.

Belediyelerin hizmetlerinde ve bütçelerinin yönetiminde özerk hali çok önemli. Bütçe planlamaları kadınların ihtiyaçlarını odağa alarak yapılmalı ve sürdürülmeli.

Belediyeler kadına yönelik şiddet ile mücadelede mekanizmalar kurmayı önceliklendirmiyor. Bazı belediyeler İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyor olmakla birlikte, sözleşmeyi uygulamakla ilgili yükümlülüklerinde aynı siyasi iradeyi göstermeyebiliyor.

"SİSTEM KADINLARA TRAVMA ÜSTÜNE TRAVMA YAŞATIYOR"

  • 6284 sayılı Kanun’un uygulanmasında karşılaşılan zorlukların temelinde koordinasyonsuzluk olduğunu görüyoruz. Kanunun uygulamasında karşılaştığımız, kadınların hayatlarında fark yaratan iyi örnekler ise koordinasyonun güçlü olduğu örnekler.
  • Nitelikli sosyal hizmetlerin eksikliği, kadınların sistem içerisinde tekrar travmaya maruz kalmasına neden olduğu gibi şiddetten uzaklaşıp yeni bir hayat kurmalarını engelliyor.
  • Sığınaklara 12 yaş üstü oğlan çocuklarının alınmaması kadınları alternatifsiz bırakırken bir çocuk hakkı ihlali olarak karşımızda duruyor.
  • Kadınları geleneksel cinsiyet rollerine hapsetmek isteyen aile politikalarının neticesi olarak uzun zamandır şiddet mekanizmalarının uygulanmasında sorunlarla karşılaşılıyordu. İstanbul Sözleşmesi tartışmaları, alandaki sorunlar bir günde çıktı izlenimi yarattı. Sürekliliği görüp işaret etmek, alandaki deneyimi merkeze almak gerekiyor.

İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler