Erdal Sağlam

Bankalar Birliği de ‘kamu’ya bağlandı

06 Mayıs 2021 Perşembe

Bankalar Birliği yönetimi de artık tümüyle kamu güdümüne sokulup adeta yeni bir “bağlı kuruluş” haline getirildi. Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın’ın ayrılmasından sonra, birliğin hem başkan hem de başkanvekili kamu bankası genel müdürleri oldu. 

Bankalar Birliği yönetimindeki yeni tablo, seslerini fazla çıkaramasalar da özellikle özel ve yabancı bankaları tedirgin etti. Hüseyin Aydın, 2011’den beri, tüm bankaların sesi olmaya özen göstermesi nedeniyle sektörün güvenini sağlamıştı. Aydın’ın birlikteki vekilleri, şimdiye kadar özel sektör banka genel müdürlerinden seçiliyor, böylece özel bankaların temsili de sağlanabiliyordu. Şimdi bu dengenin ortadan kalkması, özel ve yabancı banka taleplerinin yönetime yeterince iletilemeyeceği kuşkusu yaratıyor.

Hüseyin Aydın’ın Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nden ayrılmasıyla başlayan süreç, birçok yönden ilginç gelişmelere sahne oldu. Bankalar Birliği’ndeki yeni yönetimin oluşmasında, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın müdahil olduğu görüldü. Son gelişmelerle birlikte, istediği kadar olamasa da hâkimiyet sağlamış gözüküyor. En azından artık “Bankalar Birliği yönetiminde konuşulacak her şeyi öğrenecek” ölçüde hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Bu müdahillik çabası, kendisine yakın isimleri yönetime koydurması, bankacılar tarafından da yakından ve tedirginlikle izlenen bir durum oluşturuyor.

Hüseyin Aydın, Halk Bankası Genel Müdürü iken 2011’de Birlik Başkanlığı’na hükümetin isteğiyle aday olup kazanmış; bu durum, özel bankalarda rahatsızlık yaratmıştı. Daha sonra Ziraat Bankası’na geçip aynı görevi sürdüren Aydın’ın tüm kesimleri kapsama çabası özel bankalardaki tedirginliği zamanla giderdi. 10 yıllık süre içinde gerek sektörün ortak taleplerinin yönetime iletilmesi gerekse de sektörün tümünü kapsayan büyük kredi operasyonlarında gösterdiği çaba,  Aydın’ı “sektörün abisi” diye nitelendirdikleri bir konuma getirdi. 

Aydın’ın son yıllarda başkanvekili olarak görev yapan TEB Genel Müdürü Ümit Leblebicioğlu ile uyum içinde çalıştığını, başkanvekilinin de önemli toplantılarda Aydın’la birlikte bulunduğunu gözlüyorduk. Özetle son 10 yıldır birlik başkanlığında kamu bankası genel müdürü otursa da hem kişiliği hem de güçlü özel banka temsilcisi yardımcılığı nedeniyle Bankalar Birliği “sektörün güçlü sivil toplum kuruluşu” olma niteliğini korumuştu.

Ancak Aydın, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nden ayrılınca bu istikrarlı gidiş birlik açısından bozuldu. Aydın ve Leblebicioğlu’nun görev süreleri 2022’de bitiyordu ama bu değişiklik nedeniyle birlikte yeni yönetim seçimleri nisan sonunda yapılmak zorunda kaldı. 

Yeni yönetici, yabancı bankalara karşı

Birlik seçimi öncesinde Albayrak’ın inisiyatifindeki basın kuruluşlarında birlik başkanlığına VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih’in seçileceği haberleri yapıldı. Bu atama beklenirken, son anda Ziraat Bankası’nın yeni genel müdürü Alpaslan Çakar başkanlığa aday oldu. Ancak aynı zamanda özel bankalarda olan başkanvekilliği görevine Üstünsalih aday oldu ve seçildi. 

Başkanlığa gelen Alpaslan Çakar sektör tarafından iyi bilinen bir isim değil. Birlik işleriyle şimdiye kadar pek ilgisi olmayan bir genel müdür yardımcısı idi. Çakar’ın başkanvekilliğini deneyimli özel banka genel müdürü, tercihan eski vekil Leblebicioğlu yürütseydi, yine fazla sorun olmayabilirdi. Ancak teamüllere aykırı olarak Üstünsalih aday olunca, kâğıt üzerinde zorunlu olmasalar da kamu otoritesi isteğiyle mecburen bu kişi de vekilliğe seçildi.

Hüseyin Aydın’ın görevden alınıp yerine Alpaslan Çakar’ın getirilmesinde eski bakan Albayrak’ın etkili olduğu biliniyordu. Ancak başkanlık için hemşerisi olan Üstünsalih, Albayrak’ın birinci tercihi idi. Üstünsalih’in genel müdürlük görevine, “BDDK’nin şart koştuğu gerekli üniversite lisans bölümünden mezun olmamasına rağmen atandığı” konusunda, daha önceden haberler çıkmış, Albayrak’a yakınlığı söylenmişti. 

Albayrak’a yakınlığının ötesinde, Üstünsalih’in, bazı platformlarda açık açık söylediği için, sektör tarafından bilinen asıl özelliği sektörde yabancı bankaların varlığına karşı olması. Birçok yerde bununla birlikte “kamu bankalarının özel sektör bankalarına karşı önemli ayrıcalıkları olması” gerektiğini, aynı kurallara bağlı çalışmasının sakıncalı olduğunu söylediğini de biliyoruz. Hem bürokrasi hem özel sektör bankaları bu fikirlerini yakından tanıyor.

Bu arada başkan ve başkanvekili olan kişilerin, ikisinin birden, yabancı dile hâkim olmadıkları göz önüne alındığında, özellikle uluslararası toplantılarda birliğin temsili açısından önemli sorunlar yaşanması da kaçınılmaz görülüyor.

Birliğin birçok uluslararası platformda aynı zamanda Türkiye ekonomisi ve finans kesimini temsil ettiğini de unutmamak gerekiyor.

Türkiye ekonomisinin önünde çok zor bir sürecin olduğunu artık yerlisiyle yabancısıyla herkes kabul ediyor. Bununla birlikte bankaları da zorlayacak bir süreç yaşamamız kaçınılmaz olacak. Bu süreçte yeniden bankaların kredi vermek için kamu tarafından zorlanmalarının söz konusu olabileceği konuşuluyor. Bununla birlikte gerekli dış kaynak temininde kamunun bankaları zorlaması, batık krediler konusunda da hemen olmasa bile, önümüzdeki orta vadede önemli sıkıntılar yaşanma ihtimali bir hayli yüksek görülüyor.

Böyle bir süreçte kamu otoritesinin Bankalar Birliği’ni “bağlı kuruluşu” gibi bir konuma getirmesi, yönetimine tümüyle ağırlık koyması, sadece bankalar için değil, tüm ekonomi için önemli bir sorun olmaya aday görünüyor.

Son dönemde sıkça gördüğümüz “düşünülmeden atılan bir adım daha” diyebiliriz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları