Bayram... Gençlik... Tükeniş...

14 Mayıs 2021 Cuma

Mutlu bir çocuk kahkahasında bayram;

Yeni alınan bir bayram giysisini ya da oyuncağını görünce onun yüzündeki sevinçte;

Mutfaktaki harıl harıl hazırlıklarda; doğranan soğanın akıttığı gözyaşında; çorbanın tadında, tuzunda...

Geniş aile ile paylaşılan sofrada, 

Kadim gelenekleri, ritüelleri hep birlikte yapmada; bayram şekerinde, likörde, el öpmede..

Uzaktaki eşe dosta açılan telefondaki sımsıcak seste; 

Artık aramızda olmayanların anısına kaldırılan bir kadehte...

Bayram “birlik” demek, “dayanışma” demek...

“Beraberiz, biz yanındayız” demek...

“Umut” demek... Her şeye rağmen...

Aynı zamanda bayram;

Ülke topraklarındaki istisnasız her çocuğun eğitime erişim hakkına sahip olmasında;

Kız çocukların, çocuk yaşta gelin edilmemesinde; 

Zengin ve yoksul arasındaki büyük uçurumun yok edilmesinde; 

Din, dil, ırk ayırımı gözetmeden herkese saygı, sevgi ve hoşgörüde;

Emekçinin sömürülmediği bir düzenin inşa edilmesinde;

İnsanların sadece düşüncelerini söyledikleri için cezalandırılmamalarında;

Bilimin, bilimsel düşüncenin egemen olmasında... 

Evet, koronavirüs neredeyse iki yıldır bayramları bir arada sevdiklerimizle birlikte kutlamayı engelledi. Ama uzun yıllardan beri bayramlara en büyük darbeyi vuran siyasi iktidarın ötekileştirici, kutuplaştırıcı, öfke güdümlü söylemi ve icraatları oldu.. Bu ülke insanı hiç olmadığı kadar yoksulluk, cehalet ve kendi kaderine terk edilmişlik üçgeni içinde bırakıldı. Bakanların icraatlarını, keyfilik ve usulsüzlüklerini suç örgütü liderlerinin ağzından öğrenir hale geldik. Eşitsizliklerin büyütüldüğü bir düzene mahkûm edildik. Bu ülke bunu hak etmiyor. 

VE GENÇLER... 

Umudumuz, geleceğimiz...

Beş gün sonra en önemli ulusal bayramlarımızdan birini kutlayacağız. Ve sosyal medya, kapağı yurtdışına atmak isteyen gençlerin görüntüleri ile dolup taşıyor. Yeni mi? Hayır, bir süredir böyle ne yazık ki... Mühendisler, doktorlar, yazılımcılar... Yetişmiş iyi beyinler geleceklerini bu ülkede göremiyorlar ne yazık ki... 

Koşullar ne olursun olsun asla ve asla pes etmemeyi öğretmişti Atatürk. 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkıp Kurtuluş Savaşı’nın ilk fitilini ateşleyerek...

Bilimin, aydınlanmanın gücünü öğretmişti; savaşın ortasında çadırına onlarca kitap getirip bir yandan da onları okuyarak...

Ülkenin bağımsızlık savaşını başlattığı tarihi gençliğe armağan etti “Vatan sizlere emanet. Türk gençliğine güveniyorum” diyerek...

Peki, ya bugün? 13 milyonu aşan genç nüfusuna ne sunuyor bu ülke?

Eşit, adil ve kaliteli bir eğitim?

İş olanakları?

Daha iyi bir yaşam?

Hangi bilgi ve beceriler ile ne kadar donatabiliyoruz onları? Yabancı dil, spor (futbol dışında), evrensel müzik, sanat, kültür? Peki, ya felsefe?

Hiçbiri değil ne yazık ki?

Sadece borçlanarak tüketecekleri bir gelecek var onları bekleyen. Tabii iş bulabilirlerse... Kanayan en büyük yaralarımızdan biri, genç işsizliği: Yüzde 26.9. 15-29 yaş aralığındaki yaklaşık her 100 gençten 27’si ne eğitimden ne de istihdamdan yararlanabiliyor. Türkiye bu oran ile 35 OECD ülkesi arasında birinci sırada. Üretime katılmayan genç nüfusun ekonomiye maliyeti ise 25 milyar doların üzerinde. Bunu sadece ekonomik krizle açıklamak mümkün değil.

Bu soruları defalarca sorup, yanıtını aramadıkça; bu noktaya gelinmesinde payı olanlardan bunun hesabı sorulmadıkça, sonu nedir biliyor musunuz? Tükeniştir... 

Ülke olarak büyük tükeniştir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları