Helaliler - haramiler...

24 Mayıs 2021 Pazartesi

Müzisyen dostlarla oturuyoruz, şaştıkları bir olayı anlattılar:

Operada “Ali Baba ve 40 Haramiler” oyunu sahneye konmuş, iki yıldır oynuyor. Müziklerini Selman Ada’nın bestelediği, librettosunu Tarık Günersel’in yazdığı bir opera. Binbir Gece Masalları’ndan derlenmiş, bizim masallarımızda da yer almış bir konu. Oyun sahnede, afişleri de asılmış.

Derken AKP’nin bir yetkilisi opera müdürlüğüne telefon ediyor: “Nedir astığınız bu afişler? Kırk haramiler falan, siz ne demek istiyorsunuz?” Ses haşin ve buyurgan.

Opera yetkilisi şaşalıyor, “Efendim, bu operamızın bir oyunu, iki yıldır oynuyor, biliyorsunuz konusu bir masal, hani Ali Baba...” diye anlatırken Saray yetkilisi kesip atıyor: “Bu afişleri hemen kaldıracaksınız.” Kendisine “Peki efendim” yanıtı veriliyor.

Asılmış afişler kaldırılıyor, yerine yeni afişler asılıyor. Yeni afişte şu sözler var: “ALİ BABA VE 40”. Haramiler yok olmuş. 

Ben inanamadım, “Yok artık, olmaz öyle şey, inanamam” dedim. Hemen telefonlarına indirdikleri afişi gösterdiler.

Gerçekten de afiş öyleydi, “ALİ BABA VE 40”.

“Harami” sözcüğü can acıtıcıdır, “haram yiyen” demektir ve sözlükte karşılığı “hırsız, soyguncu” diye geçer. 

Şimdi “haramiler” sözünden alınanların vicdanı rahatsız oluyor demek ki bir oyun afişinde bile bu sözleri görmeye dayanamıyorlar.

“Harami” sözcüğünün bir de karşıtı olmalıdır, bu da “helali”dir.

Sözlükte “helali”, “haram olmayan, kişisel emekle kazanılmış, yasal olan, meşru olan” diye açıklanıyor.

HELALİLER KİMLER?

Helaliler kimler olacak, bu ülkenin işçileri, bu devletin memurları, emeğiyle çalışanlar, alın terleriyle geçimlerini sağlayanlar.

Helaliler, milyonlarca insanımız, çoluğunu çocuğunu alın teriyle kazandıklarıyla geçindiren emekçilerimiz.

Şu pandemi döneminde dükkânları kapalı kalan, iş yapamayan, hiçbir yerden destek bulamayan esnafımız.

Çiftçilikle geçinmeye çalışan, sabah karanlığında tarlaya giderek tohum eken, sonra da onları toplayıp satmaya çalışan çiftçilerimiz. Bütün girdileri; mazot, elektrik, tohum, gübre gibi üretimin zorunlu öğeleri zam üstüne zam gören ama sattıkları ürünleri para etmeyen toprak insanlarımız.

Ödedikleri vergilerden vazgeçmeyen, devletin ödenemeyen kredilerle ilgili hiçbir destek vermediği üreticilerimiz.

Helaliler; bu ülkenin çalışıp çabalayıp bir meslek sahibi olmayı hedefleyen gençlerimizdir.

Helaliler, sabahtan akşama kadar asgari ücret karşılığında ter döken kadınlı erkekli emekçilerimizdir.

Helaliler; bu Cumhuriyetin kültürüyle yoğrulup şeref ve namusu her şeyin üstünde gören kuşaklardır. Bir kuruş devlet malının ziyan olmaması için titizlenen, her şeyi kırk kere süzgeçten geçirip haksız bir şeyin kendisine geçmemesi için dikkat eden insanlarımızdır.

Helaliler; kendi yakınlarına iltimas yapılıyor denmesin diye hiçbir yakınına avantaj sağlamayan, bu ilke uğruna kendi yakınlarının hakkı olan konularda bile titizlenen devlet görevlileridir.

Biz Cumhuriyetçiler, “helalileriz”.

VE HUZURUNUZDA HARAMİLER!..

Onlar elbette kendilerini biliyorlar.

Ellerini bu devletin hazinesine sokup en yakınlarından başlayarak kendi yandaşlarına servetler dağıtan devlet yetkililerini artık tanıyorsunuz.

Bu ülkenin evlatları okuyup diplomalar aldıktan sonra işsiz kalıp, artık iş bulma umudu da kalmayan gençlerimiz her gün artarken iktidar yandaşlarının ikişer üçer maaşlar, ek ödemeler, danışmanlık ücretleri, yönetim kurulu üyelik ödenekleri almaları, elbette “haramdır”.

Bu ülkenin bütün ihalelerini, artık bilinen beş şirkete vermek, bu şirketlere krediler açmak, vergi borçlarını affederek milyarlarca lirayı Hazine’den vermek elbette “haramdır”.

Hukuku yönetimin emrine sokup hedef yapılan insanlara cezalar yağdırmak, hapislere atıp oralarda tutmak, bu insanların en temel haklarını hiçe saymak, elbette “haramdır”.

Yakınlarını, yandaşlarını yetkilerle donatmak, onlara servet sayılacak olanaklar vermek, onlara sınırsız avantajlar sağlamak, elbette “haramdır”.

Bu yapılanlar “haramdır”, yapanlara da “haramiler” denir.

Ali Baba’nın kırk haramisi vardı.

Bugünün haramileri ne kırktır ne 400. Onlar ne sayıya gelir ne de hesaba.

Amma bu hesabı verecekler

Bu hesabı elbette verecekler.

Bu ülkenin işçilerine, bu ülkenin memurlarına, bu ülkenin esnafına, bu hesabı verecekler.

Bu ülkede umudu kalmayıp kendini öldürenlere bu hesabı verecekler.

Bu ülkede umudunu kaybedip başka ülkelere gitmeye çalışan gençlerimize bu hesabı verecekler.

Bu ülkenin işsizlerine bu hesabı verecekler.

Bu ülkenin emekçisine, çiftçisine, çalışanına, ezilenine bu hesabı verecekler.

Bu hesabı biz soracağız. Biz “Cumhuriyetin Helalileri” bu hesabı soracağız.

Yakındır...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları