Gelin Hanım...

28 Mayıs 2021 Cuma

Kadının cinsel kimliği üzerinden yapılan siyaset; şiddeti onaylayan ve her fırsatta cinsiyetçi aşağılamalar içeren üslup; savrulan tehditler, göz korkutmalar... Siyasetin, iktidarın en tepesinden mafya ağzı ile konuşmalar... 

Meral Akşener’in Rize ziyaretine ilişkin, “Gelin Hanım’a çok ileriye gitmeden bir ders verdiler. Çayeli’nde de gerekeni yaptılar. Trabzon’a geçmeye kalktın, uçağa binip döndün. Daha neler olacak, neler. Bunlar iyi günler” ifadelerini bir cumhurbaşkanı kullanır ise daha ötesi nedir? Gelin Hanım’ın başına neler gelir? 

Bu zihniyet ile daha neler olur? Gelin hanımlar hepimiziz... Bu ülke nüfusunun yarısı. Biz kadınlar... “İtaat etmezsen, sesini fazla çıkarırsan başına geleceklerden de sen sorumlusun” mesajının en üst perdeden verilişine şahit olduk. Bir siyasi partinin kadın liderine “Gelin Hanım” diye başlayıp “Bay Meral” diye biten cümleler silsilesi... İkisi de birbirinden cinsiyetçi, ikisi de birbirinden iğrenç... 

Şunu demeyin lütfen: Mafya destekli siyaset tarafından yönetilen, haftalardır iç hesaplaşmaların pisliklerine seyirci bırakıldığımız bir ülkede kadına yönelik bu yaşananlar da normal değil mi? Değil. Olmamalı. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi, faşizme, bu kirli siyasete karşı mücadelenin gerisinde kalmamalı. Kol kola ilerlemeli. Bu kadın sorunu değil, ülkede yaşayan herkesin ortak derdi ve ortak mücadelesi olmalı. Bu zihniyetin İstanbul Sözleşmesi’nin arkasında durmasını beklemek “imkânsızı istemek” ile eşdeğer. Bu görülmeli...

İMAMOĞLU VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

RTE’nin “Gelin Hanım”a tehditlerinden bir gün önce biz kadınların, yani kadın gazeteciler ve kadın sivil toplum örgütleri temsilcilerinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir sohbet toplantısı vardı. Konu; İstanbul Sözleşmesi ve İstanbul’da yaşayan kadının daha güvenli, daha huzurlu daha eşitlikçi bir yaşam sürebilmesi, çalışabilmesi için yapılması gerekenler ve bugüne kadar yapılanlardı. SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen çevrimiçi etkinlikte, İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı kalacaklarını ve İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerinin takipçisi olacaklarını söyledi.

“İstanbul Sözleşmesi”nin ismini almış olduğu bu kentte yapılmış olması bizim için çok değerli. Biz de bunu kendimize taban olarak alıp, İstanbul’un “cinsiyet eşitliği ve kadına fırsatları artıran bir kent” olması hedefiyle eylem planları hazırladık. Örnek olması için attığımız adımlar var. Çünkü “İstanbul’da atılan her adımın Türkiye’de de ses getirdiğini görüyoruz” diyen İmamoğlu, kadına istihdam yaratmak için yapılan uygulamaları, açılan kreşleri, kentin kadın için güvenli ve yürünebilir bir alan olması için yaptıklarını ve yapacaklarını sıraladı. 

Onları anlatmayacağım. Kolaylıkla bulabilirsiniz. Benim aktarmak istediğim bizim kendisine sorduklarımız, katkılarımız ve yapılmasını istediklerimiz...

Örneğin; 

- Yerel yönetimler olarak ve sözleşmeye adını veren kentin başkanı olarak tüm kadın ve çocuk odaklı işlerde İstanbul Sözleşmesi’ni referans aldıklarını ifade etmeleri. “Siz ortadan kaldırdınız ama biz referans almaya devam ediyoruz” cümlesini kurarak.. 

- İstanbul Sözleşmesi cinsel şiddet kriz merkezleri açılmasını öngörüyor. Her 200 bin nüfusa 1 adet merkez açılması... Bu merkezlerin bir an önce yaşama geçirilmesi. 

- Birleşmiş Milletler (BM) düzeyindeki 9 temel insan hakları sözleşmesinden biri de Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW). ABD, bu sözleşmeye iç politika nedenleri ile hâlâ taraf değil. Buna karşın San Francisco kenti 1998 yılında bu yana CEDAW’ı uygulayacağını ilan etmişti ve sahip çıktı. Hâlâ da uyguluyor. Türkiye’de merkezi hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararına karşı, belediyelerin bunu yapma olanağı var mı? İmamoğlu, bu soruyu “İstanbul Sözleşmesi, devletleri bağlayan uluslararası bir sözleşme. Her ne kadar yerel yönetimler taraf olabilir yorumu olsa da ülkemizde yerel yönetimlerin yetki alanına bakmamız lazım. ABD yerel yönetimlerinin neredeyse yüzde 10’u kadar bir yetkiye sahibiz. Ama sahada yetki alanımıza düşen uygulamalara devam ediyoruz. Ve edeceğiz” diye yanıtladı. 

SES Başkanı Gülseren Onanç’ın dediği gibi “İstanbul Dayanışması”nın oluşturulması yaşamsal önem taşıyor. Bu çerçevede sözleşmesini, şehrini, yaylalarını, yaşamını, özgürlüklerini savunmak üzere mücadele eden kadınlar, Türkiye’de yeniden demokrasinin inşasında önemli aktör olacaklar. Kaygıyla izlediğimiz otoriter iktidara karşı Türkiye’de demokrasinin yeniden inşasına İstanbul’dan hep birlikte başlayalım.     



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları