Olaylar Ve Görüşler

İstanbul Sözleşmesi’nden Niçin Vazgeçmiyoruz? - Av. Süreyya TURAN

30 Haziran 2021 Çarşamba

İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili olarak belli medya gruplarında hep erkekler konuştu. İstanbul Sözleşmesi’ni bir kez bile açıp okumadan gerçekdışı yorumlar yapıldı. Bir gece yarısı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini sananlar, bu işlemin anayasaya aykırı olduğunu bilmelidirler. Hukuk devletinde mümkün değildir. Asıl niyet İstanbul Sözleşmesi’nin devlete yüklediği yükümlülüklerden kurtulmaktır.

Çünkü İstanbul Sözleşmesi taraf devletlere, kadına yönelik her türlü şiddetin, ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması, kadına karşı şiddetle mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü, etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi görevlerini yüklemektedir. Taraf devletlerin sözleşme kapsamındaki taahhütleri, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmekte, bu konuda raporlar yayımlanmaktadır. 

İstanbul Sözleşmesi, 2011’de İstanbul’da yapılan Avrupa Konseyi toplantısında imzaya açılmıştı. Türkiye ilk imzalayan, meclisinde ilk onaylayan devlet olmuştu ve sözleşme 2014’te yürürlüğe girmişti.

Sözleşmenin TBMM’de onaylandığını vurguluyorum. Çünkü anayasanın 90. maddesi gereği, Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar, kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz”. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı kararıyla, TBMM yok sayılarak sözleşmeden çıkmak mümkün değildir. Bu yolun açılmasıyla yarın AİHS’den çıkmak da söz konusu olabilir ki bu da hukuk devletinin, insan haklarının, eşitliğin sonu anlamına gelir. Bu nedenle, kadınlar olarak Danıştay’ın hukuka uygun karar vermesini umuyoruz.

MÜCADELEYLE KAZANILAN HAKLAR

Bunların yanında diğer önemli husus da kadınlar olarak uzun mücadeleler sonucu elde ettiğimiz hakların, bir kalemde silinebileceğinin yaratacağı algıdır. Bunun acı sonuçlarını artarak görmekteyiz. Şiddet uygulayan erkekler fütursuzca Seni öldürürüm. Ceza da almam. İstanbul Sözleşmesi de artık kalktı” diyerek orta yerde bağırabilmektedirler. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği açıklandıktan sonra, salgın hastalık döneminde kadınların şüpheli ölümleri, kadın fakirliği, cinsel istismar daha da arttı. Etkin koruma olmadığından şiddet gören kadınlar defalarca mağdur olmaya devam etmektedirler.

Toplumda genelde şiddete karşı bir duruş olsa da sözleşmenin imzalanmasından 10 yıl sonra, kim olduklarını bildiğimiz marjinal grupların haksız taleplerinin karşılanması için sözleşmeden vazgeçildi. Oysa İstanbul Sözleşmesi, büyük bir mücadele sayesinde elde edilen hakların, bütüncül bakış açısıyla yer aldığı bir metindi.

Bu nedenlerle İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. Çünkü İstanbul Sözleşmesi, yüzyıllarca süren mücadelelerle kazanılan hakların yer aldığı uluslararası bir sözleşmedir. Kadına yönelik şiddeti, insan hakları ihlali olarak tanımlamaktadır. Şiddetin temelinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığını saptamaktadır. Şiddetin ortadan kalkması için devletlerin kapsamlı, bütüncül politikalar geliştirmesi gerektiğini söylemektedir. Devletlerin şiddeti bitirmek için toplumsal cinsiyet eşitliğini, hem yasalarında hem de toplumsal yaşamda hayata geçirmesi gerektiğini belirtmektedir.

Anayasaya aykırı olan bu işlemin kaldırılıp sonra da sözleşmenin tüm gerekleriyle uygulanmasını talep ediyoruz. Çünkü kadın cinayetleri politiktir. Kadınlar, kadın oldukları için öldürülmekte, şiddet görmektedir.

Şiddeti durdurmanın yolu ise İstanbul Sözleşmesi’ni tüm gerekleriyle uygulamaktan, cinsiyetçi bakış açısını ortadan kaldırmaktan, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaktan geçer.

AV. SÜREYYA TURAN

TÜRK HUKUKÇU KADINLAR DERNEĞİ BAŞKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları