Barbaros'un Midilli'deki hamamı

KONUK YAZAR | Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...

Yayınlanma: 19.07.2021 - 14:34
Barbaros'un Midilli'deki hamamı
Abone Ol google-news

Midilli adası, Ege denizinin en büyük adasıdır. Kuzeyde Batı Anadolu’ya bakar ve Küçük Asya’ya en yakın yeri yaklaşık 18-20  mildir. Edremit Körfezi’nden Çandarlı Körfezi’ne kadar uzanır. Bugün Yunanistan toprağıdır. 

Ada’ya biz, adanın en büyük kentinin adıyla,  Midilli deriz. Dünyada Lesbos olarak anılır.

Büyük kısmı zeytinliklerle kaplıdır. Akşamüstleri zeytin ağaçlarının yapraklarının ışıkla gümüş rengine dönmesinden ötürü, burada 500 yıl yaşayan Türkler Ada’ya “gümüş ada” dermiş. 

Hitit Çağında, 3500 yıl önce, zor bulunan “mor” rengi üreten ustalarıyla ünlüymüş Ada. O zamanlar mor renk deniz salyangozlarından uzunca bir süreçte, birçok işlemden sonra elde edilirmiş. Ancak Krallar giyermiş mor renkli pahalı giysileri.

Antik Çağda her yarışmayı kazanan Terpanderos gibi müzisyenler, Alkaios gibi ünlü ozanlar yetiştirmiş Midilli. 

“Ey soylu Çoban yıldızı/Parlak sabahın dağıttığı herşeyi  geri getir/Koyunları/Keçileri/Ve çocukları annelerine”, diyen, lirik şiirin yaratıcısı büyük kadın şair Sappho da Adalıdır.

Tarih içinde Anadolu’nun en eski halklarından muhtemelen Luviler’in, bir Helen boyu olan Aioller’in yurdu olur Midilli. Halkı başına buyruk olmayı sever. Eski zamanda Persler’e, Atinalılar’a baş kaldırır.   Zamanla Bizanslılar’ın, bir ara Cenevizliler’in yönetimine girer. Yakın zamanda faşist Hitler’in askerlerine karşı esaslı direniş gösterir. Uzun yıllar “sol” düşüncenin kalesi olur.

Midilli adası, İstanbul’un fethinden sonra, 1462’de Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılır. 

Ada’nın en büyük kenti Midilli/Mitilini’nin Rum ileri gelenleri, kentin kuzeyinde deniz kıyısındaki bir kilisenin önünde ayakta duran Sultan Mehmet’e sadakatini bildirir, huzurunda  resmi geçit yapar. Fatih onları gözüyle izler. 

Sonradan camiye çevrilen bu kiliseye “bakış”la ilgili bir anlam taşıyan “Viagla” Camii adı verilir.

Osmanlı’nın eline geçmesiyle Ada’ya Türk nüfusun göçü başlar ve artar. Kent camiler, medreseler, çeşmeler, hamamlarla donatılır. 

Türkler de adanın şiirsel havasına kapılmış olmalılar ki mahallelerine “kerkenez” gibi kuş adları takarlar. Midilli’de Abüdlkadir Geylani tarafından kurulan; hareketlerle, sesli zikir yapılan Kadiri tarikatı yaygınlaşır. 

Bu süreçte Ada’da Rum ve Türk cemaatin kültürleri karışır. Kız alıp vermeler olağandır. Aile lakapları, sözcükler birbirine geçer. Yannis Karaoglou, Mustafa Kata gibi isimler yaygınlaşır. 

Yemekler de birbirine benzer. “İmambayıdı”lar, “cacık”lar her iki sofrada da aynıdır. Türklerin Türkçesinde, soru cümleleri Rumcada olduğu gibi son heceye yapılan vurguyla biter.

Midilli’nin yetiştirdiği en ünlü Türk Barbaros Hayrettin Paşadır. 

Hayrettin, Batı Trakya’da, bugün Yunanistan’da belki tek Türkçe ad taşıyan, Vardar Ovası’ndaki Yenice/Yeniça kenti ağalarından, belki de  Arnavut kökenli olan sipahi Yakup Ağa’nın oğludur. 

1478’de doğmuş. Çocukluk adı Hızır’dır.

Yakup Ağa, Fatih Sultan Mehmet ile birlikte Midilli seferine katılır. Fetihten sonra adalı Katerina adlı bir hanımla evlenir. Oruç, Hızır, İlyas, İshak adlı dört oğlu olur.

Oğullar büyüyünce ticarete atılırlar. İshak Midilli’de kalır. En büyükleri Oruç Ege Denizi’nde Rodos Şövalyelerine esir olup serbest kaldıktan sonra korsanlığa başlar.

 Hızır ve İlyas da ağabeylerine katılır. Korsanlık ünleri bütün Akdenize yayılır. Kuzey Afrika kıyılarında toprak edinirler. Yaman denizcidirler.

Korsan kardeşler 1516 yılında ele geçirdikleri bir gemiyi İstanbul’a, Yavuz Sultan Selim’e hediye olarak göndererek Osmanlı’yla saygılarını iletirler.

 Ardından Oruç ve İlyas bir çatışmada ölünce, denizlerde yalnız kalan Hızır, Osmanlı’yla ilişkilerini geliştirir. Payitaht’a bağlanır.

Hızır Reis artık, ağabeyi Oruç’a, kızıla çalan sakalları nedeniyle takılan “Barbarossa=Kızıl Sakal” adı ile anılmaktadır. “Barbaros” adının  Oruç Reis’e “Baba Oruç”  denilmesinden kaynaklandığı yönünde görüşler de vardır. 

Yavuz Sultan Selim de Akdenizin bu parlayan yıldızına, Osmanlı’nın gücünü Akdenize yansıtan, Cezayiri egemenliği altına alan Barbaros Hızır Reis’e “Hayreddin=Din için hayırlı olan” adını ve Paşalık unvanını verir. Mısır’ı ele geçiren Yavuz Selim İslam Halifeliğini de üstüne almıştır.

Barbaros Hayreddin Paşa, Kanuni Sultan Süleyman zamanında da Osmanlı’ya hizmet eder. 1534 yılında Kapatanı Deryalığa, Osmanlı’nın Donanma Komutanlığına/Bakanlığına getirilir.

1538’de Yunanistan’ın Kuzey Batısı’ndaki Preveze’de Haçlı Donanmasına karşı kazandığı zaferle ünü daha da artar. Akdeniz bir Türk denizine dönüşür. Avrupalılar çocuklarını “Barbaros geliyor” diye korkutur.

Barbaros Hayreddin Paşa 1546’da ölür, İstanbul-Beşiktaş’da, deniz kıyısındaki türbesine gömülür.

Türk kaynakların, Barbaros’un uzun yıllar Ada’ya yönetcilik yapan Yakup Ağa’nın oğlu bir Türk olduğu bilgisini vermesiyle  birlikte, Avrupalılar Hızır’ın çocukken, Midilli’de Yera Körfezi kıyısındaki Paleokipos köyündeki bir Hıristiyan aileden devşirildiğini ileri sürdüler. 

Son yıllarda, 2020’de gelen haberlerde, Midilli kentinin kalesinde Mısır’ın Fayum Üniversitesinden Ahmet Amin’in yaptığı arkeolojik kazılarda, sur duvarlarında, Bergama Zeus Sunağı’nda da kullanılmış Moira mermerinden yapılmış bir kitabe bulundu. 

Kitabede Osmanlıca, Arap harfleriyle “Bu duvar Sultan Beyazit oğlu Sultan Mehmet’in buyruğuyla Adem oğlu Emir Yakup tarafından (Hicri) 890 yılında yapıldı”, yazıyordu. 

Emir Yakup, Hızır’ın yani Barbaros Hayreddin’in babasıydı. Öyleyse Barbaros bir devşirme değil  bir Türk idi.

Ardından bir anı kitabesi bıraktığına göre, Fatih Sultan Mehmet Ada’yı fethettikten sonra Cenevizliler’den kalmış Kale’yi Yakup Ağa onartmıştı anlaşılan.

Daha sonra Midilli Kalesinde yapılan kazılarda, Yukarı Kale’de Barbaros  zamanıyla eşleşen bir Medrese, çok yakın zamanda da Aşağı Kale’de bir “hamam” bulundu.

Midillili Hızır, Osmanlının Kaptan-ı Deryası Barbaros Hayreddin Paşa doğduğu kenti unutmamıştı demek. Yüksek görevde bulunduğu dönemde de kentin imarına katkıda bulunmuştu .

Temizlik İslam’ın ön önemli gereklerindendi. Romalılardan kalma hamam inşa etme göreneğini Anadolu’da, Osmanlı da sürdürüyordu.

Bugün, Midilliler Barbaros Hayreddin Paşa ile ilgili arkeolojik  buluşları önemsiyor. 

Kültür miraslarını korudukları gibi Ada’ya konukluğa gelecek Türk turistlere gösterebilecekleri bakımlı eserlerin sayısı artıyor. 

Bir zamanlar Dünya’nın bilinen denizlerine egemen olmuş bir kişinin kendi adalarında doğmuş olması onurlu bir durum. Aynı havayı solumuşlar, aynı suyu içmişler, aynı denizde yüzmüşler.

Daha da artmasını dileyerek; Anadolu’da Türkiye, antik çağdan kalma Helen/Roma eserlerini, Hıristiyan kiliselerini onarıyor; Yunanistan’da da, Türkler’den kalma eserler ortaya çıkarılıyor. Daha niceleri; İzmir’de Smirna antik kenti, Midilli’de “Yeni Cami” gibi naif kültür varlıkları restore edilmek için sıralarını bekliyor.

Bu çalışmalar çok güzel ve anlamlı!

Bu kadim topraklarda üretilen kültür varlıklarının hepsi insanlığın ortak malı. 

Yarın da Ege Denizi’nin iki yakasında barış içinde yaşamalarını dilediğimiz çocuklarımıza kalacak bu kültür mirasları.

(Son gelişmeleri bizle paylaşan STONİSİ Gazetesi ve Bergama kökenli Midilili Gazeteci-Yazar, Belediye Meclis üyesi Stratis Balaskas’a teşekkür ederim.)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler