Mehmet Ali Güller

Taliban’a dost, Esad’a düşman!

11 Eylül 2021 Cumartesi

AKP hükümetinin Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) normalleşme hamleleri, bir dış politika değişikliği ya da İhvan merkezli anlayışı terk etme girişimi değildir.

Tamamen AKP iktidarının sıkışmışlığına çare arama manevrasıdır. 

BAE’YLE NORMALLEŞME

AKP’nin BAE’yle normalleşme hamlesinin temel hedefi şudur: İktidar MB rezervini eritti, ekonomi büyük sıkıntıda, bu şartlarda gireceği bir seçim mağlubiyet olacak. Saray, o nedenle para arıyor. BAE ve Körfez sermayesini çağırıyor. 

Bu amaçla; 15 Temmuz’un arkasında olduğunu, Libya’da Türk askerlerinin şehit edilmesinde rolü olduğunu, Türkiye’ye karşı bölgede her kötülüğün finansörü olduğunu savundukları BAE’yle, hiçbir şey olmamış gibi, yatırım görüşmesi yapabildiler.

Türkiye’yi bir şirket gibi yönetme hevesinin geldiği yer, ilkelerin 24 saatte 180 derece tersyüz edilebilmesi oldu.

MISIR’LA NORMALLEŞME

AKP’nin Mısır’la normalleşme hamlesinin ise iki hedefi var: 

1) AKP’nin Doğu Akdeniz politikasını “müttefiksiz” sürdürebilmesi, Suriye düşmanlığı ve Mısır’la küslük içinde daha ileri hamleler yapabilmesi mümkün değildi. Nitekim ABD ve AB baskısıyla geri adım attı, sondaj gemimizi Körfez’e demirledi, Mavi Vatan söylemlerini rafa kaldırdı. Şimdi Mısır’la normalleşmeye çalışarak bu sıkışmışlık içinde nefes almaya çalışmaktalar. 

2) İhvan konusu Mısır-Suudi Arabistan-BAE ile Türkiye-Katar cepheleşmesi doğurmuştu. Son iki yıldır Katar adım adım hepsiyle ilişkisini normalleştirdi ve AKP yalnız kaldı. Şimdi Körfez sermayesine ihtiyacı olan AKP’nin para akışını kolaylaştırabilmesi için o cepheyle, özellikle Mısır’la normalleşmesi gerekiyor.

TALİBAN’LA NORMALLEŞME

AKP hükümetinin Taliban konusundaki görüşü net zaten. Erdoğan’ın “Türkiye’nin, Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” (20.7.2021) demesi, salt Biden’la yaptığı “havalimanı bekçiliğini” Taliban nezdinde garanti edebilmek için söylenmiş bir iyi niyet ifadesi değildi. 

Buna rağmen Taliban hükümetini tanıma noktasında ileri adımlar atamamaları ise ABD ve AB’nin mevcut politikaları nedeniyledir. Zira Washington ve Brüksel, aslında er geç tanıyacakları Taliban’ı, şimdilik hem Doha anlaşmasına uyumlu olmaya zorlamak hem de daha baştan uluslararası baskı altında tutabilmek için ağırdan alıyorlar. Taliban’ı tanımayı, sözlere değil icraatlara bağlayan bir denklem kuruyorlar. Ve bunu da “tanıma yok, iletişim var” diye formüle ediyorlar.

Haliyle Ankara da buna uygun olarak bekleme çizgisine girmiş durumda. Nitekim Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu, BM Güvenlik Konseyi’nin Afganistan oturumunda o çizgiyi sergiledi: “Kademeli angajmanın doğru bir yaklaşım olduğuna inanıyoruz. Verdikleri sözleri yerine getirip getirmeyeceklerini görmek için onlarla iletişim kurmamız gerek” (10.09.2021).

ESAD’A DÜŞMANLIĞA DEVAM!

Özetle AKP iktidarı, “darbeci” dediği ve diplomatik ilişkileri kestiği Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yle normalleşiyor; 15 Temmuz’un finansörü dediği Birleşik Arap Emirlikleri Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan ile normalleşiyor; Taliban’la zaten “inanç bakımından ters bir yan yok”, ABD ve AB’nin adımlarına göre dostluk da kuracak. 

Ancak... AKP iktidarının Esad yönetimine düşmanlığı sürüyor!

Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye’nin yasal ve meşru hükümetini değil, Türkiye’de kurdukları sözde “Suriye hükümeti”ni desteklemeyi sürdürüyor.

Çavuşoğlu, “Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanlığı’na seçilen Salem Al-Meslet, Suriye Müzakere Komisyonu Başkanı Annas Abdeh ve Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa’yla görüştük” diyerek 9 Eylül 2021 günü poz veriyor. Çavuşoğlu, “Suriye halkının meşru temsilcisi olan Koalisyon’a ve Geçici Hükümet’e desteğimiz tam” diyerek mesaj yayımlıyor.

YANLIŞTAN DÖNEN ŞAM’A YÖNELİR

Mısır ve BAE normalleşmelerine bakarak AKP’nin bir yanlıştan dönmeye başladığını sananlar yanılır. AKP yanlıştan dönmüyor, sıkıştığı için taktik manevra yapıyor. 

Çünkü yanlıştan dönenin ilk normalleşme adımı atacağı adres Şam’dır!

Çünkü Ankara-Şam anlaşması, bütün dış politika sorunlarının çözümünün giriş kapısıdır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları