Demirtaş, Kavala, terör davaları, TRT ve eğitim

19 Eylül 2021 Pazar

Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyması, Anayasa gereği.

Çünkü, Anayasamıza göre uluslararası anlaşmaların hükümleri, kanunların üzerinde.

AİHM, kararlarına uymayan ülkeleri, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bildiriyor, Komite de bu konuda üyelikten çıkarmaya kadar gidebilen bir dizi yaptırım uyguluyor.

***

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’yi, Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi’ne şikâyet etti..

Komite, Osman Kavala hakkındaki hak ihlali ve tahliye kararlarının uygulanmaması gerekçesiyle Türkiye’ye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesinin 4. fıkrasına dayanan ihlal prosedürü başlatılması gerektiğine ama Kavala’nın serbest bırakılıp bırakılmayacağını görmek için aralık ayında yapılacak oturumuna kadar beklemeye karar verdi.

***

Komite, Demirtaş’ın serbest bırakılması için de Türkiye’ye 30 Eylül’e kadar süre verdi ve Demirtaş hakkındaki mahkûmiyet kararının da bozulmasını talep etti.

Komite, Türkiye’ye daha önce de 22 Haziran’a kadar süre vermişti. Fakat Türkiye, bu süreçte bir eylem planı sunmayınca bu süre 30 Eylül’e uzatıldı.

Komite’ye göre Demirtaş’a propaganda suçundan verilen 4 yıl 8 aylık hapis cezasının amacı Demirtaş’ı cezaevinde tutmak ve seçimlere katılmasını engellemekti.

Bu nedenle Komite, Demirtaş’ın hem Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davasının hem de yasama dokunulmazlığı ve ifade özgürlüğü kapsamında kalan açıklamaları nedeniyle uygulanan tüm yaptırımların sonuçlarının ortadan kaldırılmasını talep etti.

***

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, silahlı terör örgütü yargılamalarındaki haksızlık ve hukuksuzluklara tepkisini açıkladı:

“Adalet Bakanlığı bugün, Adalet İstatistikleri 2020 verilerini kamuoyu ile paylaşmıştır.

İstatistiklere göre cumhuriyet başsavcılıklarınca 2020 yılında TCK’nin 314. maddesinden yani Silahlı Terör Örgütü Suçundan 208 bin 833 adet karar verilmiştir.

2016 yılından itibaren bu sayılar dikkate alındığında, 2016-2020 arasında cumhuriyet savcılıkları silahlı terör örgütünden toplamda en az 1 milyon 576 bin 566 adet soruşturma başlatmıştır.

Bu istatistikler, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra silahlı terör örgütü yargılamalarının çok büyük bir ekseriyetinin ne kadar hukuksuz olduğunun en bariz ispatıdır.” 

10 Cumhuriyet mensubunun da karşı karşıya kaldığı bu haksızlık ve hukuksuzluklar, genellikle “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte...” diye başlayan garip madde uygulamalarıyla birlikte, açıklamadan anlaşıldığına göre, bazı Yargıtay içtihatlarının yanlışlığına dayalı olarak gerçekleştirilmektedir.

Yeneroğlu şöyle devam ediyor:

“Söz konusu sayıların bu kadar yüksek olması, siyasetin baskısı neticesinde Yargıtay’ın ceza hukukunun en temel kurallarını yok sayan içtihatları doğrultusunda açılan soruşturmaların suç işleme kastı olmayan, örgütün nihai hedeflerinden bihaber olan ve herhangi bir suça iştirak etmemiş masum kişilere kadar sirayet etmiş olmasından kaynaklandığı açıktır.

Silahlı terör örgütü yargılamaları hukuk devleti ilkelerini zedelemekte, AİHM içtihatlarına tamamen aykırı bir şekilde yürütülmektedir. Ne yazık ki yargı, Yargıtay ve kısmen de Anayasa Mahkemesi bu hukuksuzluklara engel olamamakta, aksine hukuku ayak bağı olarak gören iktidarın korku coğrafyasında onun politikalarına alet olmaktadır.”

***

Güvenilirliğini bütünüyle yitirmiş olan ve sadece taraflı haber ve yorumlarıyla değil, sağa sola dağıttığı paralarla da tepkileri çeken TRT’nin, vergilerimizden yani bütçeden verilen para yetmiyormuş gibi, artık iyice ateş pahası olan elektrik faturalarından da zorunlu pay alması herkesi isyan ettiriyor.

Bu konuda Meclis’e bir kanun teklifi veren CHP Milletvekili Levent Gök şunları söylüyor:

“…Halen yüzde 2 olarak uygulanmakta olan elektrikten alınan TRT payı, vergi benzeri bir yükümlüktür.

Elektrik enerjisi hasılatı üzerinden alınan bu pay 2019 yılında 1.1 milyar lira, 2020 yılında ise 1.2 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.

...Vatandaşlar, iktidar partisinin sesi haline geldiği ve muhalif parti ve görüşlere yer vermediği için seyretmedikleri TRT’yi bu şekilde finanse etmek zorunda değildir. Dolayısıyla vatandaşların almadıkları bir hizmet için para ödemeleri büyük bir haksızlıktır.”

***

Ve bütün bunların üstüne, tarikat vakıflarıyla protokoller imzalayan MEB’in “eğitim reformuna(!)” ek olarak Diyanet İşleri Başkanlığı DİB’in, 4-6 yaş arasındaki çocukların Kuran Kurslarının, zorunlu eğitim süresinden sayılması projesi “Milli Eğitim-Dini Eğitim” tartışmalarını iyice tırmandırdı. 

***

Bağımsız yargı, çağdaş eğitim ve özgür medya:

Yarım yüzyıldır, bunların sadece toplumumuz için değil, tek tek bireyler açısından da önemini ve değerini anlatmaya çalışıyorum...

Şimdi üçünü de yitirince bunların önemini ve değerini fark etmişseniz:

GÜNAYDIN!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları