Öztrak'tan 'BAE ve Varlık Fonu' uyarısı: Çok sıkıntılı bir durum

Türkiye ile enerji, çevre, finans ve ticaret alanlarında 10 anlaşma imzalayan Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Türk Savunma Sanayisi'nin en önemli yapı taşlarından olan ASELSAN'a ortak olmak istediği öne sürüldü. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak ise BAE'nin Türkiye'ye yatırım için 10 milyar dolar ayırdığının açıklanmasına dikkat çekerek konunun Varlık Fonu'nu da kapsayabileceğine işaret etti.

Yayınlanma: 25.11.2021 - 16:45
Öztrak'tan 'BAE ve Varlık Fonu' uyarısı: Çok sıkıntılı bir durum
Abone Ol google-news

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak'ın başkanlığındaki Ekonomi Masası, OSTİM Sanayi Bölgesi Müdürlüğü'nde Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, yönetim kurulu üyeleri, sanayiciler, iş insanları ve üreticilerle bir araya geldi. 

OSTİM OSB Bölge Müdürlüğü'nü ziyaret eden Öztrak'ın başkanlığındaki Ekonomi Masası heyetinde, CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi, CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım, CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, CHP İzmir Milletvekili Bedri Serter yer aldı. Heyete, Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar da eşlik etti.

Faik Öztrak, burada sanayicilere bir sunum yaptı. Öztrak sunumda Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Türkiye'ye 10 milyar dolarlık yatırım fonu açmasına ilişkin, "Merkez Bankası Başkanı ‘Ben artık enflasyona değil, çekirdek enflasyona bakacağım’ dediğinde, Varlık Fonu’nun dolar cinsinden değeri 34,5 milyar dolardı. O günden bugüne dolar hızla değer kaybetti. Bugün Varlık Fonu’ndaki varlıklarımızın değeri 23,5 milyar dolara düştü. Yani Abu Dabi’den gelen para, neredeyse yarısını satın alabilecek duruma geldi" dedi. Öztrak, BAE ile yapılan anlaşmaların ilgili boyutunu "çok sıkıntılı" olarak niteledi.

Öztrak’ın sunumundan öne çıkan başlıklar şöyle:

ELEŞTİRİDEN ÇOK TESPİT: “Biraz önce ‘Çözüm dinlemek isteriz’ dediler. Haklılar, çözümü önerebilmemiz için doğru da tespit yapmamız lazım. Dolasıyla bizim yaptıklarımızı eleştiriden çok tespit olarak değerlendirirseniz, o tespitler çerçevesinde bakarsanız, biz bu yoğurdu nasıl yiyeceğiz iktidara geldiğimizde, sizlerle paylaşmak istiyorum.

ÜRETİCİ KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMİYORSA ÜRETMİYOR: Bugün içinde olduğumuz durum, bizce bir buhran. Üretmeden, borçlanarak büyüme modeli iflas etti. İkinci önemli sıkıntı, devlette uzunca bir süredir bir yönetim krizi yaşıyoruz. O ne zaman başladı, 2014 yılında ilk defa seçilecek olan cumhurbaşkanının ‘Ben, bundan önceki cumhurbaşkanları gibi olmayacağım’ demesiyle birlikte başladı. Ondan sonraki süreçte hızlıca bir tek kişilik rejime doğru gitti. Bu süreçte Türkiye’nin demokratik standartları yıprandı, hukuk devleti yıprandı ve hukuk devleti yıprandı da bu ekonomiyi neden ilgilendirir derseniz en çok ilgilendiren konulardan birinin bu olduğunu hepimiz gördük. İş insanı, üretici kendini güvende hissetmiyorsa üretmiyorlar. İş adamı yatırım yapmıyor, dışarıdan yatırım gelmiyor. Dolasıyla hukuk devleti ve demokrasi bu bakımdan son derece önemli.

SALGININ GÖLGESİ HALA EKONOMİNİN ÜSTÜNDE: 2020’de küresel salgınla karşı karşıya kaldık. Aşılarımız yapıldı ama bugün hala baktığımızda vaka sayıları da vefat sayıları da geçen yılın aynı aynının üstünde. Dolasıyla pandemiyi tam anlamıyla atlatmış değiliz. Özellikle bugün Hollanda, Almanya, Belçika’da gördüğünüz kapanma süreçleri ve bunlara insanların tepkisini gördüğümüzde, bu olayın henüz atlatılmadığını, salgının gölgesinin hala ekonominin üstünde olduğunu unutmamak gerekiyor.

TÜRK LİRASI ADINI BİLMEDİĞİMİZ BİR SÜRÜ PARAYA KARŞI DEĞER KAYBETTİ: Türk lirası sadece dolara karşı değil, bütün yabancı paralar karşı da değer kaybetti. Pakistan rupisine karşı, adını bilmediğimiz bir sürü paraya karşı değer kaybetti. Problem bizde, dışarıda değil. Dışarıda da var ama ağırı bizde.

KUYRUKLAR OLUŞUYOR SINIR KAPILARINDA: Stefan Zweig, kendi biyografini yazmış. Yazarken de II. Dünya Savaşı sırasında Avusturya’daki durumu anlatmış. ‘Avusturya kronu eriyip gittiği için herkes İsviçre frangı, Amerikan doları istiyor. Bunu fırsat bilen bir sürü yabancı, can çekişen Avusturya kronunun leşini kemiriyor. Viyana’daki tüm oteller bu akbabalarla dolmuştu. Bunlar diş fırçasından otellere kadar her şeyi satın alıyordu’ diyor. Şimdi mesela Edirne’de gördüğünüz manzaralar… Bulgaristan’dan geliyorlar, alışveriş yapıyorlar, her şey çok ucuz, yüklüyorlar, götürüyorlar ve muazzam kuyruklar oluşuyor sınır kapısında. Bu sistemin oluşturduğu birinci kuyruk, sınır kapısındaki araç kuyrukları. Kötü değil satış yapıyor ama, baktığınız zaman da çok ucuza gidiyor her şey.

VARLIKLARIMIZIN DEĞERİ 23,5 MİLYAR DOLARA DÜŞTÜ: Abu Dabi Veliahdı geldi. İçişleri Bakanı ‘Bunlar FETÖ ile birlikte hareket etti’ diyordu. Basın da böyle manşetler atıyordu. Şimdi bugün baktığımız zaman aynı basın, ‘Körfez’de yeni dönem’ diye başlık atıyor. Peki ne oluyor? Varlık Fonu ile iş birliği yapacakmış, 10 milyar dolar getiriyorlarmış Varlık Fonu’na. Bu ilk, Merkez Bankası Başkanı ‘Ben artık enflasyona değil, çekirdek enflasyona bakacağım’ dediğinde Varlık Fonu’nun dolar cinsinden değeri 34,5 milyar dolardı. O günden bugüne dolar hızla değer kaybetti. Bugün Varlık Fonu’ndaki varlıklarımızın değeri 23,5 milyar dolara düştü. Yani Abu Dabi’den gelen para neredeyse yarısını satın alabilecek duruma geldi. Bu tabii çok sıkıntılı bir durum.

SAVUNMA SANAYİ İÇİN ÜRETİM YAPAN ŞİRKETLERİ ALACAKLARI SÖYLENİYOR: Yine satın alınacaklar arasında ağırlık olarak savunma sanayi için üretim yapan şirketlerin de olduğu söyleniyor. Bu da ayrıca daha da riskli bir durum. Bunlar bizim değerlerimiz. Bunlar 3, 4, 5 ay önce parmakla gösterilen değerlere sahip olan fabrikalardı. Şimdi hızla Türk lirasının değer kaybetmesi nedeniyle aşağıya doğru gittiler.

128 MİLYAR DOLAR SATILMASAYDI: Biz, baştan beri 128 milyar dolardan bahsediyoruz. 128 milyar dolar dursaydı durum böyle olur muydu? Bana göre olmazdı. Bir gün içinde para bu kadar oynamazdı. ‘Brüt rezervimiz var’ diyorlar. Bu brüt rezervlerden bankaların döviz mevduatını, Uluslararası Para Fonu’ndan özel çekme haklarını, diğer şeyleri ve SWAP’ları düştüğümüzde bu Uluslararası Para Fonu tanımına göre net rezervimiz 35 milyar dolar. Yani Merkez Bankası’nın kasası 35 milyar dolar açık veriyor. Merkez Bankası kasasındaki dövizlerden bugün, bu yıl içinde ödemesi gereken yükümlülerini düştüğümüz zaman, 35 milyar dolar açık veriyor. Dolasıyla eli serbest değil. Günlük analitik bilançodan hesapladığınızda, bu yaklaşık 51 milyar dolar civarında açık veriyor. Halbuki bu 128 milyar dolar, o gün Türkiye’de istikrar varmış izlenimi vermek için, seçimlerden önce Türk lirasını değerli tutmak için satılmasaydı bugün şu son gördüğümüz oynaklığa Merkez Bankası müdahale edebilirdi.

DEVLETTE İŞTİŞARE, KOORDİNASYON YOK: Ekonomik kriz var ama daha ağırlıklı olan mevcut sistem, tek adam sistemi var. Bu, devlette yönetim krizine neden oluyor. İstişare, koordinasyon yok devlette. Tek kişinin dediği oluyor. Bir gün Hazine Bakanı çıkıp diyor ki ‘Enflasyonda arzuladığımız seviyede değiliz, kurumlar üzerine düşeni yapmalı. Cari açığı düşürmek hükümetin görevi’. Ben bu görüşe katılıyorum, doğru. Yanlış değil, doğru söylüyor. Ama Merkez Bankası Başkanı, baştan bir kural vaaz ediyor, ondan sonra diyor ki ‘Ben bu kurala uymam. Manşete değil, çekirdek enflasyona bakarım. Vazgeçtim manşetten’ diyor. Manşet istediği gibi gelmeyince, çekirdek de istediği gibi gelmeyince ‘Cari açığı düşürerek fiyat istikrarı sağlarım’ diyor. Onun için de sürekli kural değiştiriyor, güveni sarsıyor.

ÜLKENİN EN BÜYÜK AÇIĞI TARAFSIZ CUMHURBAŞKANI AÇIĞIDIR: Dört işi başarmamız gerekiyor. Bunlardan bir tanesi can ve mal güvenliğini sağlayacak bir şekilde hukuk devleti ve demokrasiyi yeniden güçlendirmemiz lazım. Bunun altında neler yapacağımızı söyledim. Bunun birincisi, güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. İstişareyi yeniden getirmemiz lazım. Tarafsız cumhurbaşkanı olması lazım. Bugün bu ülkenin en büyük açığı, tarafsız cumhurbaşkanı açığıdır. Olsaydı farklı uzlaşmalar sağlanırdı. Yargının bağımsız olması lazım. Seçim yasalarının kural olarak değişmesi lazım. Milletin vekilini milletin seçmesi lazım. Siyasi Ahlak Yasası’nın çıkarılması lazım. Ekonomik Sosyal Konsey’in toplanması lazım. Vergi Konseyi’ni kurmamız lazım. Burada iş adamları ve devlet, bir arada nasıl bir vergileme olacağına karar vermesi lazım. Bir de üzerinde durduğumuz, Meclis’te bir Kesin Hesap Komisyonu kurmamız lazım.

DÖVİZ KAZANDIRACAK YERE YATIRACAĞIZ, BETONA DEĞİL: İkinci sütun, üreten Türkiye. Üretmeden büyüme olmaz. Borçla ekonomiyi şişirerek onun kalıcı olması mümkün değil. Borçlanacağız ama aldığımız borcu üretime yatıracağız. Döviz kazandıracak yere yatıracağız, betona yatırmayacağız.

AİLE DESTEKLERİ SİGORTASI KURUMU: Güçlü sosyal devlet. Kimseyi dışarıda bırakmayacağız. Oyunun devam etmesini sağlayacağız. Kadınlar, gençler… Ciddi şekilde sahip çıkılması lazım. Bunların girişimciliklerinin özendirilmesi lazım. Önemli bir kurum getirmeye çalışıyoruz. İspanya getirdi bunu krizde ve çok işe yaradı. Aile Destekleri Sigortası Kurumu. Birçok mekanizma kullanıldı. İşler çıkartmalar önlendi, şu oldu, bu oldu. Bunların bir kısmı yapay etkinliği de bozdu. Yapmak zorunluluğu vardı, çalışan kesimleri korumak için. Ama biz diyoruz ki ekonomide daha fazla etkinlik sağlayacak bir biçimde biz Aile Destekleri Sigortası Kurumu’nu getirelim, devlet sahip çıksın, yeniden üretime kazandırsın.

ÇEVREYİ TAHRİP ETMEDEN BÜYÜYECEĞİZ: Sürdürülebilirlik. Bunu da Polatlı’daki bir üretici bana söylemişti. ‘Biz kral değil kural istiyoruz’ demişti. Evet, devlette kral değil kural olacak. Herkes neyi nasıl yapacak, öyle yapmadığı zaman hangi müeyyideyle karşı karşıya gelecek veya hangi teşvikleri alacak bunu bilmeli. Geceden gündüze para politikası değişmemeli. Sürdürülebilirlik önemli, ekosistem hakkını anayasal güvence altına alacağız, çevreyi tahrip etmeden büyüyeceğiz. Devlette borç sorunu yaratmayacağız. Para politikasıyla da enflasyon yaratmayacağız.”



İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler