Mehmet Ali Güller

AKP büyükelçisinin finans görüşmeleri

02 Aralık 2021 Perşembe

Daha önceki incelemelerimizde üç temel tez ortaya koyduk: 

1) AKP’nin “ekonomi kurtuluş savaşı”, “neoliberal düzenden kurtuluş” değil, “neoliberal düzene teslimiyet” içinde iktidarını sürdürebilme manevralarıdır.

2) Ekonomiyi düzeltmek isteyen, işe 24 Ocak 1980 kararlarıyla hesaplaşarak başlamalıdır. Ulusal parasını neoliberal düzenin dalgalı kuruna çapalayan hiçbir iktidar ekonomiyi düzlüğe çıkaramaz; 41 yıldır olduğu gibi döviz arar, borçlanır, borcu borçla çevirmeye çalışır...

3) AKP, küresel mali sermayenin gelişmekte olan ülkeleri kontrol etme kurumları olan IMF ve Dünya Bankası’nın istediği gibi büyümecidir, gelişmeci değil. Ekonomik gelişme için büyüme gereklidir ama her büyüme ekonomik gelişmeye yol açmaz. Gelişme olmayınca da küresel sermayeye kafa tutulamaz. (Çin, büyümenin sağladığı en geniş olanakları gelişmeye seferber ettiği için Çin’dir. Türkiye ise bırakın büyümenin olanaklarını seferber etmeyi, kendi parasını ve pazarını bile koruyamamaktadır.)

AKP’NİN IMF-DÜNYA BANKASI TEMASLARI

Nitekim AKP’nin mevcut ekonomi politikasının da, hiç de öyle iktidar cephesi medyasının savunduğu gibi “dış güçlerle” mücadele anlamına gelmediği görülüyor.

TELE1’in kıdemli Washington temsilcisi Yılmaz Polat’ın son aktardıkları, AKP’nin ekonomi politikasının iddia edildiği gibi tefecileri telaşa düşürmediğini, tersine tefecilerin ellerini ovuşturmasına neden olduğunu ortaya koyuyor.

Polat, “Türk ekonomisi ‘Yahudi lobisine’ emanet” başlıklı yazısında, AKP’nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan’ın Ankara’nın talimatıyla geçen haftayı çeşitli Yahudi etkinliklerine katılarak, buralarda IMF Başkanı Kristalina Georgieva, Dünya Bankası Grup Başkanı David Malpass ve çeşitli finans kurumları yöneticileriyle görüşmeler yaptığını belirtiyor (tele1.com.tr, 30.11.2021). 

AKP’nin bir süredir çeşitli düzeylerde heyet ve isimlerle New York ve Londra’da görüşmeler yaptığını da biliyoruz.

Nitekim İngiliz İhracat Kredi Ajansı’nın, geçen günlerde Erdoğan’a yakın Kalyon Enerji’ye güneş enerjisi santralı projesi için 217 milyon sterlinlik kredi garantisi verdiği de basına yansımıştı (euronews.com, 15.11.2021). 

ERDOĞAN’IN KREDİ MESAJI KİME YARIYOR?

Anımsayacaksınız, geçen ay bu köşedeki bir incelememizde, AKP’nin “mali sermaye partisi” olduğunu ortaya koymuştuk. Erdoğan’ın “yeni ekonomi programı” bu gerçeği bir kez daha teyit ediyor.

Şöyle ki, Erdoğan’ın TÜSİAD’ı hedef alırken söylediği “Biz işadamlarına diyoruz ki sen düşük faizle kredi istiyordun. Al, niye almıyorsun” sözleri, tüm kesimlere verilen mesajdır ve “Düşük faizle kredi çek, konut al, araba al, tüket” anlamına gelmektedir. Bu da borçlandırma operasyonudur.

TÜSİAD’dan vatandaşa, herkesin bankalardan kredi çekmesi, mali sermayenin (finans kapitalin) merkezindeki bankaların en sevdiği durumdur. Kaldı ki Türk bankacılığının payının azaldığı ve kalan Türk bankalarının da bu kredileri verebilmek için yine dışarıdan borçlanacağı şartlarda, kredilere yüklenmek, “dış güçlere” yarayacaktır!

DOLARLA MÜCADELE YOK, TESLİMİYET VAR

İktidar açısından tabloyu özetleyecek olursak:

1) Geçen hafta Erdoğan-Kavcıoğlu görüşmesinden sonra yapılan açıklamada belirtildiği gibi AKP serbest piyasa ekonomisine bağlı bir parti ve iktidardır.

2) En büyük “dış güç” dolardır ve Erdoğan’ın “faiz neden, enflasyon sonuç” özetli ekonomi programı, sonuçları itibarıyla dolarizasyondur.

Ve AKP, propagandanın tersine, yine Londra tefecilerine, yine New York bankerlerine koşmaktadır.

Son olarak belirtelim: İsrail-BAE eksenli Ortadoğu açılımları, ABD-İngiltere merkezli düzenin içinde açılımlardır. BAE ile ve yine Erdoğan’ın sinyalini verdiği İsrail ile normalleşmeye bu perspektiften de bakılmalıdır. AKP Büyükelçisi Murat Mercan’ın Yahudi etkinliklerindeki finans temasları, bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları